Ekosistemi, enerji ve maddenin canlıların ortamı ve etkinlikleri aracığıyla “dönüşüm, dolaşım ve birikim süreçleri" bağlamıyla kavrayabiliriz. Başka açılardan bakarak, "birlik içindeki organizmaların ve onların çevrelerindeki fiziksel etkenleri de kapsayan tüm sistemler" olarak değerlendirebiliriz. "Çevresiyle birlikte etkileşimde bulunan bütün yapılar" olarak algılayabiliriz. "Güçlü ve etkin bağlantıları olan paydaşların etkileşimde bulunduğu bütün etkinlikler" olarak da yorumlayabiliriz. Daha da geniş bir bakışla, "yaşamı mümkün kılan koşulları yaratmanın" bütün yolları ve yöntemleri olarak düşünebiliriz. Hangi bileşene öncelik vererek tanımlarsak tanımlayalım, oluşumlarına göre ekosistemleri ikiye ayrılır: Doğal ekosistemler ve tasarlanmış ekosistemler.
Doğanın düzeni, dengesi ve döngüsü evrimin kendi ritmindeki üreme, mutasyon, ayıklama, yalıtım ve işbirlikleri bütününü güven altına alır. Evrenin ve onun çok küçük bir parçası olan dünyamızda varoluşumuzu bu temel yapıya borçluyuz.
İçinde bulunduğumuz evren hayatın ve zekânın evrimleşmesine izin verir. Evren birçok bakımdan çok iyi ayarlanmış durumdadır. Evrenin düzenini sağlayan koşullarda birazcık bir değişme olsa, doğa yasalarının uygulamalarını belirleyen "sabit değerlerde" çok küçük bir sapma oluşsa, hayatla bağdaşmaz hale gelirdi8. Düzeni belirleyici yasaları ve kuralları bütün karmaşık sistemlerde kendi kendini örgütleyerek varlığını sürdürür. Doğanın işleyişi, üretilen değerlerle, tüketilenler arasında "denge" korunduğu zaman "döngü" de kesintisiz sürdürülebilir. Doğanın düzenini, dengesini ve döngüsünü ne kadar iyi kavrarsak, günlük yaşamımızda yüzleştiğimiz belirsizlik, entropi ve kaosa karşı o denli etkili savaşabiliriz. Temel bilimler ve sosyal bilimlerde enerji iş yapma kapasitesi ya da yeteneği olarak tanımlanır. Günlük yaşamın her alanında enerji kayıplarını önleme temel amaçlardan biridir.
Alson Carr-Chellman, fizik yasaları ve kurallarının sosyal uygulamalardaki etkilerini araştırmış, "negentropi" kavramını piyasaya sunmuştur. Bu kavram aracılığıyla, enerji kaybının sınırlandığı ya da tersine çevrildiği uygulamalarda insanların daha büyük hedeflere ulaşabileceği gözlemi9 paylaşılmaktadır.
Denge durağan değildir
Doğanın dengesi durağan değildir. Yaşadığımız evrenin yasa ve kurallarına göre işleyen dünyamız sürekli değişim ve dönüşüm halindedir. Sözünü ettiğimiz değişim, insanlığın en büyük kazancı olan bilimin gelişmesinin de itici gücüdür.
Gezegenimizde hiçbir şey değişmeseydi, her şe aynı kalsaydı, insanoğlunun aklı "çare arama" peşinde koşmazdı, yaşamı kolaylaştıracak teknolojiler geliştirmek için düşünmeye, araştırmaya, buluş yapmaya gerek kalmazdı. Hiçbir şeyin değişmediği bir ortamda, yeni bilginin sorun çözen gücüne ihtiyaç da olmazdı; bilmekten doğan sevincin kaynağı kururdu.
Hiçbir şeyin değişmediği koşulların tam tersi olsaydı; her şey rastlantısal gelişseydi, hiçbir kural ve yasanın işlerliği olmasaydı, tam bir kaos yaşansaydı, yasa ve kuralları anlamak imkansız olsaydı bilgiye erişilemezdi, öngörü yapılamazdı, önlem alınamazdı, insanlığın en önemli becerileri olan "beklenti yönetimi" söz konusu bile olamazdı. Cari Sagan'ın10 belirttiği gibi, her şeyin değiştiği, ama değişmelerin bir yöntemle, örüntülerle ya da doğa yasaları değimiz kurallarla gerçekleştiği bir "düzen" içinde yaşıyoruz. Evrenin işleyişinde belirli yasalarını ve kuralları keşfediyor, ona göre düşünebiliyoruz; bilim üretebiliyor, teknolojiler geliştirebiliyor; yaşamı zenginleştiriyor ve kolaylaştırabiliyoruz. Fotosentez, çürüme, otoburluk, yırtıcılık, parazitlik ve öteki ortak yaşamsal etkinlikleri madde ve enerjinin aktarım ve depolanmasından sorumlu temel biyolojik süreçleri kavrayabiliyoruz11. Fosfat, azot, karbon, oksijen, hidrojen, kükürt ve arsenjik bileşenlerinin etkilerini gözlemleyebiliyoruz. Doğal ekosistemlerin anlaşılması, olası etkilerine göre önlemler alınabilmesi yaşam kalitesinin artırılmasını mümkün hale getiriyor.
Açgözlülük ve sorumsuzluk
Açgözlülük ve sorumsuzluk nedeniyle doğal ekosistemi zorlarsak, Bili Gates12'in uyarası çok uzağımızda değildir:" Mercan masifleri gibi doğal ekosistemler ve buzullar yok olacak. Diyelim Kanada'da bir çiftliğiniz varsa iklim artık daha sıcak olacağından daha fazla mahsul alacaksınız. Ancak Texas 'da Meksika'da çiftliğiniz varsa işler kötüye gidecek. Mısır gibi ürünler artık o bölgelerde yetişmez hale gelecek. Afrika'nın bazı bölgelerinde, örneğin ekvatora yakın olan çiftlikler için felaket bir durum ortaya çıkacak. Hayatta kalabilmek için yeterli gıdayı bulamayacak."
Cari Sagan'ın13 anlatımıyla "olguları kavramının yolu bir miktar karmaşadan geçiyor." Karmaşanın yönetilmesinin daha yaygın bilimsel yaklaşıma, bilimsel bulaşa ve uygulamaya bağımlılığı artıyor. Önümüzde alınması gereken daha uzun bir yol var. Bilim ve teknoloji önemli kazanımlarına rağmen, Einstein'in14 dediği gibi," Doğanın gerçekleri karşısında, bizim bilimsel bilgilerimiz son derece çocuksu ve ilkeldir; ama ne yazık ki, elimizdeki tek değerli şey yine de odur."
Bilimsel yaklaşımla doğanın yasa ve kurallarını kavrayarak iş yaptığımız zaman, işlerimiz canlılığını ve diriliğini koruyor; tersine tutumlar ise sorunlarla birlikte yaşamak zorunda kalıyoruz. Eğer işlerimizi etkin bir biçimde yapmak istiyorsak, doğanın yasa ve kurallarını yaratığı düzeni, dengeyi ve döngüyü sürekli sorgulamalı, bilginlerin sözünü ettiği uzun yolu kat etmek için adımlarımızı sıklaştırmalıyız.
Haftaya: İş dünyası ileriye bakmayı gündeminde canlı ve diri tutmalı
___________________________________________
8 Carl Sağan. Tanrı'nın Kapısını Çalan Bilim, Çev. Reşit Aşçıoğlu, Altın Kitaplar, l. bsk. İstanbul, 2007,s.73-74
9 Derleyen Batuhan Sarıcan, "Bir fizik kuralı hayatınızı düzene sokabilir" HBT, S.:262, 2 Nisan 2020
10 Carl Sağan, Kozmos, Çev. Reşit Aşçıoğlu, Altın Kitaplar Yayınevi 2,bsk, İstanbul, Mayıs 1990,s48
11 Ermst Mayr, Biyoloji Budur, Çev. Afife İzbırak, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları Ibsk, nkara 208, s264
12 “Microsoft’un kurucusu ve hayırsever Bill Gates ile söyleşi” HBR/T, Nisan 2021
13 Carl Sagan a.g.e.s133
14 Aktaran Robert Clarke, Sciensce and Teknology In World Devolopment, Oxford Ünivert Press/ UNRSCO , New-York 1985