Ekonomilerde yön değişikliği

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI

Birleşmiş Miletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), 2022 yılı raporunu hafta başında yayınladı. Raporda yazılanlar aslında bu köşede yazdığımız, tartıştığımız konular. Ancak uluslararası bir kurumun raporunu yine de sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü ülkemiz de iktisadi konular bayağılaştırıldı. Konuşanlar ve yazanlara bakınca aklıma J. M. Keynes’in şu sözümü aklıma geliyor; Bilim, tarih ve siyaset, uzmanlar dışında tartışmaya uygun değildir”

UNCTAD’ın raporuna göre dünya ekonomisinde büyüme oranı (GSYH) 2022'de %2,5'e, 2023'te %2,2'ye düşecek. Küresel ekonomideki yavaşlama, GSYH'yi salgın öncesinin altında tutacak. Bunun dünya ekonomisine maliyeti de yaklaşık 17 trilyon dolardan fazla olacak.

Küresel ekonomideki yavaşlama tüm ülkeleri etkileyecek. Ancak borç, sağlık ve iklim krizi en fazla gelişmekte olan ülkeleri etkisi altına alacak. Latin Amerika'daki orta gelirli ülkeler ve Afrika'daki düşük gelirli ülkeler bu yıl ekonomide keskin bir yavaşlama yaşayabilirler.  Gelişmekte olan ekonomiler için ortalama büyüme oranı %3'ün altına gerileyebilir.

Küresel borç krizi olasılığı güçleniyor

Düşük gelirli ülkelerin %60'ı ve yükselen piyasa ekonomilerinin %30'u borç sıkıntısı içinde. Bu durum küresel bir borç krizi olasılığını daha da güçlendiriyor. Sri Lanka, Surinam ve Zambiya da dahil olmak üzere salgın öncesi borç sıkıntısı belirtileri gösteren ülkeler küresel yavaşlamadan özellikle sert şekilde etkilenmekte. İklim şokları, borçlu gelişmekte olan ülkelerde ekonomik istikrarsızlık riskini artırmakta.

379 milyar dolar rezerv harcadılar

Gelişmekte olan ülkelerdeki durum uluslararası finans kurumları tarafından tanınandan daha kötü. Gelişmekte olan ülkeler, bu yıl para birimlerini korumak için tahminen 379 milyar dolarlık rezervlerini harcadılar, bu da Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından kendilerine yakın zamanda tahsis edilen yeni Özel Çekme Hakları tutarının neredeyse iki katı.

Ne yapmalı?

Uluslararası finans kuruluşların bu ülkelere acilen likidite sağlaması ve gelişmekte olan ülkeler için borç indirimine gitmesi gerekmekte. IMF, üye ülkelerin resmi rezervlerini desteklemek için oluşturulan uluslararası bir rezerv varlığı olan Özel Çekme Hakkının daha geniş, daha kalıcı ve daha adil kullanımına izin vermeli.

Ülkeler, tüm resmi ve özel alacaklılar da dahil olmak üzere, borçların yeniden yapılandırmasını ele almak için çok taraflı bir yasal çerçeveye öncelik vermeli. Gelişmiş ekonomilerin faiz artırımları en çok en savunmasız ülkeleri vurmakta. Yaklaşık 90 gelişmekte olan ülke, para birimlerinin bu yıl dolar karşısında zayıfladı, üstelik bu aşınma bu ülkelerin üçte birinden fazlasında %10'dan fazla.

Ukrayna'daki savaşın ardından gıda ve enerji gibi ihtiyaç maddelerinin fiyatları yükseldi. Daha güçlü hale gelen dolar durumu daha da kötüleştirmekte ve gelişmekte olan ülkelerde ithalatın fiyatını yükseltmekte. Sonuçlar, özellikle çoğu işçi için ücretlerin durgun olduğu bir dönemde, dünya genelindeki yoksulluğu daha da artırmakta. Örneğin, ABD’de bu yılki faiz oranı artışları, gelişmekte olan ülkeler için (Çin hariç) GSYH’da 360 milyar dolarlık kayba neden olacak.

Hükümetler, enerji, gıda ve diğer hayati alanlarda kamu harcamalarını artırmalı ve stratejik fiyat kontrollerine gitmeli. Kamu ve özel yatırımcılar, yenilenebilir enerji araştırma ve geliştirmeye daha fazla kaynak ayırmalı. Emtia fiyatları - özellikle gıda ve enerji - son iki yılın büyük bölümünde tırmandı ve her ülkede hane halkı için hayatı çekilmez kılmakta. Gübre fiyatlarındaki yukarı yönlü baskı, dünyadaki bir çok küçük çiftçi için en büyük girdi maliyeti olduğundan, oluşacak olan hasarı kalıcı hale getirebilir. Bunun için tarım sektöründe teşvik sistemi iyi kullanılmalı.  

Ukrayna'daki savaş bu duruma katkıda bulunmuş olsa da emtia piyasaları on yıldır dalgalı bir seyir izlemekte. Birleşmiş Milletler liderliğindeki Karadeniz Tahıl Girişimi, küresel gıda fiyatlarının düşürülmesinde önemli bir etkiye sahip oldu. Ancak, vadeli işlem sözleşmelerinde, emtia takaslarında ve borsa yatırım fonlarında spekülatörlerin ve bahis çılgınlıklarının rolüne yeterince dikkat edilmiyor.

Hükümetler fiyat kontrolleri, antitröst gibi önlemler almalı

Ayrıca, hatırı sayılır bir pazar gücüne sahip büyük çokuluslu şirketler, dünyanın en yoksul insanlarından bazılarının sırtından kârlarını artırmak için mevcut koşullardan faydalanma yoluna gidiyor. Hükümetler, fiyat kontrolleri, antitröst önlemleri almalı ve aşırı şirket karları üzerinde vergilendirmeye gitmeli. Bu konuda atağa geçen AB uygulamaları tüm ülkelerce dikkate alınmalı.

Tüm bu zorluklara rağmen önde gelen gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının faiz oranlarını yükseltmeleri, büyümeyi tehdit etmekte. Bu durum borç yükü fazla olan firmalar, hane halkları ve hükümetleri için yaşamı daha da zorlaştırmakta.

Özetle mevcut neoklasik iktisat politikaları artık çözüm üretememekte. Çözüm için yeniden Keynes’in politikalarına dönüşten başka çare de bulunmamakta.

Kitap önerisi: Ömer Faruk Çolak, Keynes ve Keynes’in İktisadı, Ekim 2022.

Tüm yazılarını göster