Ekonomide olumluya dönüşüm neden ve nasıl engelleniyor?

Raif BAKOVA 

Dr. Şerif YÜKSEL

T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi

Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümü 

Hürriyet gazetesinin 17 Ağustos tarihli yayınlanan ekinde gastronomiyle ilgili “Lezzetli Hayat” sayfalarının yazarlarından ünlü uzman Vedat Milor Eminönü’nün en iyi ve en eski kasaplarından Elmaslar Kasabı’nın sektördeki önemini vurgulayarak kapanış öyküsünü şöyle yorumluyordu: “… çılgınca rant arayışında, sosyal doku, dayanışma ve karşılıklı saygı gibi kollektivist değerlerimiz aşırı bireyciliğin insafına terk ediliyor.”

Gerçekten de Türkiye ekonomisinde ve sosyal yaşamında iyileşme çabaları -Sayın Milor’un vurguladığı gibi- ‘çılgın rant arayışına’ yenik düşmek üzere. Bu konuda resmi yetkili kurumlar (Hazine ve Merkez Bankası) ekonomiyi düzlüğe çıkarmak ve öncelikli olarak da enflasyonu düşürmek için canla başla çalışıyorlar ve önlemler alıyorlar. Ekonomi kamuoyunda sürekli eleştirilen yöneticiler -Hükümet’e rağmen- kararlılık içinde görevlerini yürütüyorlar. Ancak ekonomi ve ticaret sektörlerinin üst meslek kuruluşlarından beklenen desteği sağlamak bir yana yurttaşları da mennun edebilmiş değiller. 

Örneğin; enflasyonun Mayıs 2024’den itibaren gerilemeye başlayacağını ilan etmelerine karşın enflasyon halen yüksek seviyelerini koruyor. Eylül yeni tarih olarak belirlenmiş bulunuyor. Çünkü tüm dünyada gerileyen gıda fiyatları biz de yüksekliğini koruyor. Yaz mevsiminin ortasında tarım ürünleri fiyatı gerilemediği gibi domatesin tarlada kalmasına çözüm üretilmiş değil.

Bir diğer olumsuzluk ise döviz rezervlerinin yükseliyor olmasına karşın kurların gerilemeyip artıyor olması. Tarım ürünlerinde her zamankinden fazla ithalat yapıldığına göre döviz kurlarının yükselme döneminde ucuzluk nasıl sağlanabilecek. O nedenle de genel enflasyonun düşme süreci Eylül’e ertelenmiş bulunuyor. Ek olarak yüzde yüz yerli üretim taze soğanın dört adetlik bağcığı 20 TL’ye Akçay pazarında satılıyorsa ekonomi yönetiminin buna müdahalesi olabilemez.

Kurlar ve dövizlerde makro anlamda iyileşmeler gerçekleşiyor ama bunların TÜFE’ye yansıması için zaman gerekli. Ekonominin ve ihracatın desteklenmesi için Hazine ve Merkez Bankası’nın aldığı finansal önlemlerin enflasyona etkisi de gözden kaçırılmıyor. Örneğin; birçok ürünü destekleme amacıyla yapılan üretici ödemeleri likidite fazlalığına neden olunca geçen hafta Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) sterilizasyon amacıyla Takasbank Para Piyasasında işlem yapmaya başladı. Bu durum Ekonomi yönetiminin finansal gelişmeleri çok yakından izlediğini gösteriyor.

TCMB, brüt ve net döviz rezervlerinin yönetiminde çok başarılı bir performans gösteriyor. Eksilerde olan net döviz rezervi 50 milyar dolara ulaşırken brüt döviz rezervi de 150 milyar doları aştı. Bu gelişmenin genel ekonomik dengeye olumlu etkileri beklenirken TİM Başkanı dolar kurunun ihracatı desteklemesi için 37 TL’lik beklentilerini dile getiriyor. Oysa enflasyonun artmasında yukarıdaki etkenlerin (gıda vs.) yanısıra petrol fiyatları ve enerji başta olmak üzere bir çok ürünün yüksek maliyeti etkili oluyor. Söz konusu alımlar ise döviz ile yapılıyor. Buna ham madde ve makine ithalatınında eklenmesiyle enflasyonla mücadelenin sekteye uğraması söz konusu. 

Ayrıca ülkemiz enflasyonunun artması ihracatı ve yabancı yatırımları da maliyet açısından olumsuz etkilemektedir. Herşeye rağmen hem turizm de hem de ihraç ürünlerinde ekonomimiz hala çekici ve ilgi görüyor. Bu konuda Türkiye’den ayrılacağını söyleyen İspanyol perakende Grubu’nun açıklaması çok anlamlı. Beş kıtada, 92 ülkede, 7 binden fazla mağaza ile faaliyet gösteren Inditex yöneticileri, 186’sı direk tedarikçisi olmak üzere toplam 847 fabrikada üretim yaptıklarını belirterek, “Türkiye en büyük 3. Alım ülkemiz. Fiyat tutturamamak yok, İspanya’ya yakın ve kaliteli üretim var. Türkiye’de çok mutluyuz” açıklamasını yaptı. (Hürriyet, 10 Ağustos)

Ayrıca yine aynı günlerde Orka Holding’in yurtdışı mağaza atağı doların yükselmesini bekleyen ihracatçılarımızın talepleriyle çelişiyor. Özkaynakla büyüyen Orka Holding, bu yıl yurtdışında 10 yeni mağaza açmış ve sonbaharda da ABD, Polonya, Romanya ve Irak’ta da yeni mağazalar açacakmış.

Reel sektörde benzer gelişmelerin olduğu medyaya yansımasa da bir gerçektir. Yurtdışı müteahhitlerimizin bugünlerde yeni taahhütler aldığı gelen haberler arasında. Tüm bu örneklerin yanısıra döviz rezervlerinde iyileşmenin üzerine TL ile döviz Swap işlemlerinin, döviz/TL işlemlerine dönüşmesi de dış ekonomik ilişkilerin olumluya dönmeye başladığının işareti. En son örnek, haziran ayında ödemeler dengesi cari açığın 407 milyon dolar fazla vermesidir. Ödemeler dengesi dış ticaret açığının da gerilemesinin yanısıra -bu dönemde- hizmetler dengesi kaynaklı net girişler 5.6 milyar dolar ve seyehat gelirlerinden kaynaklanan net gelirler ise 4.7 milyar dolar oldu.

Özetle, ihracattaki artış ve ithalattaki azalış eğilimiyle yılsonunda cari işlemler açığının OVP’deki hedefimizin altında gerçekleşmesi tahmin ediliyor.

Türkiye ekonomisinin makroekonomik göstergeler verilerinin iyileşme sürecinde olduğu bu günlerde çarşı-pazar enflasyonunun rakamları ile karamsar olmanın çok doğru olmadığı düşünülmektedir. Sayın Milor’un çok güzel yorumladığı gibi ‘çılgın rant arayışı’ndan ve bireysel fayda amaçlı taleplerden uzaklaşıp ülke ekonomisine odaklanarak enflasyonu yenmek ve toplumun refahını arttırmak olasıdır.

Tüm yazılarını göster