Ekonomi yönetiminin çabaları siyasete kurban edilmemeli

Prof.Dr. Burak ARZOVA EKONOMİDE GÖRÜNÜM

2024 yılı Cumhurbaşkanlığı Programı’nda, Merkez Bankası için ‘Politika kararlarının iletişimi kapsamında, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen unsurlardaki gelişmeler ile bu gelişmelerin kararları ne yönde etkilediği konularında kamuoyu şeffaf bir biçimde bilgilendirilmeye devam edilecektir’ denilmiş ve bunun kamuoyuna yönelik iletişim araçlarının daha etkin kullanılarak yapılacağı ve kararların hedef kitlelere açıklanması konusunda çalışmalar yapılacağı belirtilmiş.

Merkez Bankası’nın artık toplumun geneli ile iletişime 2024 yılında geçeceğine ilişkin bu haber umut verici. Neden şimdiye kadar geçmediler de illa 2024 yılını bekliyorlar diye kendi kendime sormuyor değilim. İletişimin noksanlığı nedeniyle Merkez Bankası’nın Ekim ayı faiz kararı öncesinde de faiz artırım oranının ne olacağına ilişkin tahminler havada uçuştu.

Piyasa beklentileri ile kamunun gerçekleştirmeleri birbirine yakınsamadığı sürece işlerin yoluna girdiğini söylemek mümkün değil. Faiz artışının ne olabileceğine ilişkin kafa karışıklığı bir yana, 2024 yılsonu enflasyonu konusunda da piyasa ve ekonomi yönetimi ayrışması git gide açılıyor.

Yeni politika faizimiz yüzde 35’e dayandı

İletişim kurulmakta neden zorlanılıyor neden iletişim konusunda çaba gösterilmiyor anlamak mümkün değil.

İletişime ilişkin eleştirilerim saklı kalmak kaydıyla, Merkez Bankası ortalama beklentiler çerçevesinde hareket etti. Politika faizini 500 baz puan artırdı. Böylece yeni politika faizimiz yüzde 35’e dayandı.

Para Politikası Kurulu karar metninde ‘Yurt içi talepteki güçlü seyir, hizmet fiyatlarındaki katılık ve enflasyon beklentilerindeki bozulma ise enflasyonda yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam etmektedir’ denilmiş.

Gerçekten durum böyle mi bir bakalım.

Öncelikle 2021 yılı ve devamında 2022 de aşırı ısınan Türkiye ekonomisini biraz soğutmak gerektiği konusunda kimsenin şüphesi yok sanırım. Altınızdaki araba sorunlu ve düşük kapasiteye sahipse, otoyolda en sol şeritte gidemezseniz. Gitmeye başladığınızda motor sizi taşıyamayacak hale gelene kadar belki ilerlersiniz ancak sonrasında yolda kalır ve çekiciyi beklersiniz.

Merkez Bankası’nın yeni yönetiminin peşi sıra aldığı faiz artırım kararları, miktarsal sıkılaşma ve seçici kredi politikasıyla uyumlu normalleşme adımları beklendiğinden daha fazla bir sıkılaştırma getirmiş gibi gözüküyor. Gözleme dayanan durum bunu işaret ediyor.

Ancak gelen göstergeler henüz bu sert daralmayı işaret etmiyor. Örneğin Ekim 2023 Kapasite Kullanım Oranı (KKO-Mevsimsel Etkilerden Arındırılmamış) bir önceki aya göre 0,1 puan artarak 77,4 oldu. Fakat tüketim mallarında Eylül 2023’e oranla 0,5 puanlık bir artış söz konusu. Dayanıklı tüketim mallarından ise 0,4 puanlık bir azalış var. Dayanıksız tüketim mallarında kapasite kullanım oranı artışı 0,6 puan. Yatırım Malları Kapasite Kullanım Oranında da 0,5 puanlık bir artış var.

Sıkılaşma dayanıklı tüketim malları üzerinde daha etkili olmuş gözüküyor. Bu daralma önümüzdeki aylarda daha da sertleşebilir. İş insanlarından sesin yükselmesinin sebeplerinden birini de bu veri bize gösteriyor aslında.

Harcama kontrolü ile talebi azaltıp, aşırı ısınan ekonomiyi soğutmaya çalışmak bir şekliyle yavaşta olsa ilerliyor ancak enflasyonun düşeceğine ilişkin kanaat toplumun genelinde oluşmuş değil.

Mevsimsellikten arındırılmış Reel Kesim Güven Endeksi de Ekim 2023’de bir önceki aya göre 0,2 puan artarak 105,3 seviyesinde gerçekleşmiş. Anketin uygulandığı Reel Kesim Şirketleri gelecek 3 ayda üretim hacminin düşeceğini, toplam sipariş miktarının ve iç piyasa sipariş miktarının azalacağını, ihracatta daralma yaşanacağını, toplam istihdamın düşeceğini öngörüyor. Ortalama birim maliyetlerin ve satış fiyatlarının aratacağı öngörüsü de var. Maliyet enflasyonuna yönelik bir iyimserlik içerisinde değiş reel kesim temsilcileri. Enflasyonun düşeceğine ilişkin ikna olmuş gözükmüyorlar.

Mevcutta kayıtlı siparişlerin küçük de olsa artış gösteriyor olması talep koşullarının hala sıcak olduğunun da bir göstergesi aslında.

Temmuz 2023’de ‘Üretimi Kısıtlayan Faktörler’den birinin yüzde 13,1 ile talep yetersizliği olduğu belirtilmişken, sıkılaşma adımları sonrası talep yetersizliği kısıtı 0,7 puanlık artışla 13,8’e yükselmiş. Mali imkansızlıklar (krediye ulaşım vs.) kısıtı ise 0,5 puan azalmış. Şirketler en azından Temmuz 2023’e göre daha rahat krediye ulaşıyorlar. Bu da normalleşme adımlarının getirdiği bir sonuç gibi duruyor.

Ekim 2023’de hizmetler sektöründe güven endeksi yüzde 0,5 artarken, perakende ticaret sektöründe yüzde 3,3 azalmış. Enflasyonla mücadelede hizmetler sektöründeki katılığın ne kadar zor çözüleceğinin de bir göstergesi aslında. Ekim 2023’de son üç aylık dönemde hizmetlere olan talep yüzde 0,9 artmış. İçeride enflasyonla mücadelede en temel sorunlardan birinin hizmet enflasyonu katılığı olduğu gözüküyor. Aslında bu sorun tüm dünyanın da sorunu.

Tüketici talebinin artışına ya da düşüşüne yönelik en önemli göstergeler şüphesiz trafiğe kayıtlanan araç sayıları, beyaz eşya satışları ve konut talebi. Alınan önlemlerinin anlık etkilerini görmek açısından bu üç veri son derece önemli.

Motorlu Kara Taşıtlarına ilişkin Eylül 2023 ayına ait veriler TUİK tarafından 23 Ekim 2023 tarihinde açıklandı. Buna göre trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısının bir önceki ay olan Ağustos 2023’e göre yüzde 15,5 azaldığını gördük. İkinci el otomobil satışlarında da azalmalar dikkat çekici. Talep düştükçe markalara ait modeller daha bulunabilir, satış kampanyalarına daha sık rastlanır oldu. Tüketici kredilerinde daralma otomobil talebine doğrudan etki yapmış gözüküyor. Fakat yine de geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı yüzde 93,9 artmış. Talepteki daralma hafif adımlarla ilerliyor.

Veriler bize Merkez Bankası’nın enflasyona ilişkin tespitlerinin doğru ve gerçekçi olduğunu teyit ediyor.

Yine karar metninde ‘TL mevduat payının artırılmasına yönelik ilave adımlarla parasal aktarım mekanizması güçlendirilmeye devam edileceği, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları almanın sürdürüleceği’ yeniden vurgulanmış.

Sonraki adımların neler olabileceğinin cevaplarını ise 2024 yılı Cumhurbaşkanlığı Programı’nda arayıp buluyoruz.

Programa göre, enflasyonla mücadele açısından ekonomik dengeleri bozucu ve enflasyonu besleyen tüketim artışlarını önleyecek uygulamaların hayata geçirileceği belirtilmiş. Bunun nasıl olacağının cevabı ise kredi kartları ile gerçekleştirilecek mal ve hizmet alımları ile nakit çekimlerinde taksitlendirme süreleri başta olmak üzere enflasyonu düşürmeye politikaları destekleyici olarak alınan mevcut kararların etkileri analiz edilecek, gerek görülmesi durumunda ilave tedbirler alınacak şeklinde verilmiş. 2024 yılında da harcama kontrolü üzerinden daraltıcı etkiye devam edileceği anlaşılıyor. Umarım ekonomiyi soğutma çabası sert bir daralmaya neden olmaz. Sektörlerdeki sert ve ani daralma enflasyonla mücadele programından vazgeçmeye kolaylıkla götürebilir bizi. Yabancıların ‘Meydan Okuma’ dedikleri tam da bu.

Enflasyonla mücadele de bir diğer önemli konu ise öngörebilirlik. Türkiye’de iktidarın siyasete ve ekonomiye ilişkin kararlarında hep bir öngörülemezlik hâkim.

Hem enflasyonla mücadele adına maaş zammını beklenen enflasyona göre yapacağını söylemek hem de yönetilen ve yönlendirilen kalemlere fiyat artışlarını (kamu zammı) beklenen enflasyonun çok ama çok üzerinde yapmak, aslında beklenen enflasyonun kamu zammı kadar olduğu iletişimini yayıyor.

Otoyol ve köprülere yapılan zammın, 2024 yılının Ocak ayına ertelenmiş olması bu gerçeği değiştirmiyor.

Özel sektörden enflasyonla mücadele adına indirim bekleyip sonra kamu zammını fahiş düzeyde tutmak, özel sektörün kendine referans olarak bu artış oranlarını almasına imkân tanıyor.

Merkez Bankası kendi üzerine düşeni yapıyor, ekonomi yönetimi kaynak bulmak konusunda dünyayı turluyor. Beklenti siyasetin bu çabaları heba etmeden desteklemesi.

Umarım sonuna kadar öyle olur.

Tüm yazılarını göster