Ekonomi yönetiminde değişimden neler beklemeliyiz?

Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Son birkaç gündür önümüzdeki dönemin ekonomik ve siyasi gelişmelerini etkileyebilecek önemli gelişmeler yaşanıyor. İçeride Merkez Bankası Başkanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndaki değişim, dışarıda ise ABD seçimleri ile Pfizer’in yüzde 90 etkinliği olduğunu söylediği COVID-19 aşısının aralık ayında kullanımına başlama ihtimali hafta başından bu yana piyasalarda genel anlamda olumlu bir hava estiriyor. Bu yazımızda içerideki gelişmelerle ilgili görüşlerimizi paylaşacağız. Dış gelişmelerle ilgili diğer iki konuyu gelecek yazılara bırakıyoruz.

Merkez Bankası Başkanı Sayın Murat Uysal’ın görevden alınması ve yerine Sayın Naci Ağbal’ın atanması ile son 16 ayda ikinci kez Merkez Bankası Başkanlığı’nda görevden alma durumu ile karşılaşıyoruz. Öncelikle Sayın Naci Ağbal’a başarılar diliyorum. Bir ülkede başta fiyat istikrarı olmak üzere finansal istikrar ve genel makro dengeleri korumak açısından merkez bankalarının bağımsızlığının olmaz ise olmaz bir koşul olduğunu hem teoride hem de pratikte biliyoruz. Merkez Bankası başkanlarının görev süresi dolmadan değiştirilmeleri merkez bankalarının bağımsızlığı ve kredibilitesine zarar verir. Merkez Bankası’nın bağımsızlığının hem yasal olarak hem de pratikte güçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Türkiye ekonomisinde enflasyonun en önemli nedeni döviz kurlarındaki artıştır, yani maliyet enflasyonudur. Bu nedenle yerli ve yabancı yatırımcı gözünde TL’nin cazibesini korumak, az da olsa enflasyonun üzerinde bir faiz getirisi sağlamak para politikasının başarısı açısından büyük öneme sahip. Bu açıdan, Merkez Bankası’nın piyasa ile güçlü iletişim kurması, doğru yönlendirmesi ve önünde olması gerekiyor. Para politikasının reaksiyon vererek dolaylı yoldan faiz artırımına ya da indirimine gitmesi hep bir artış ya da iniş beklentisi yaratarak tamamlanmamış bir sürece, karar alıcıların bekle gör pozisyonuna geçmelerine yol açıyor ve genelde makro dengelere zarar veriyor. Merkez Bankası’nın temel amacı olan fiyat istikrarından sapmadan, politikasını doğrudan ve proaktif bir şekilde uygulaması gerekiyor.

Sayın Berat Albayrak’ın istifasından sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanan Sayın Lütfi Elvan’a da başarılar diliyorum. Hazine ve Maliye Bakanlığı devlet bütçesini hazırlamak ve yönetmek gibi çok önemli görevlere sahip olmanın yanında, orta vadeli planların hazırlanması ve uygulanması gibi bir göreve de sahip.

Türkiye ekonomisine ilişkin orta ve uzun vadede bakabilmek için birinci unsur gelişmiş ülkeler seviyesinde önce yüzde 5 sonra yüzde 2 civarında kalıcı enflasyona sahip olmak, ikinci unsur ise izlenebilen ve hedefe odaklanan planları uygulayabilmektir. Türkiye geçmişte başarılı planlama deneyimleri olan bir ülkedir. Şu anda var olmayan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) güçlü bir altyapı ve insan kaynağı oluşturmuştur. Planların güçlü teknik bir donanıma, sadece genel makro hedefler değil, mikro bazlı detaylı sektörel hedeflere de sahip olması, hedefler ya da politikalar oluşturulurken ilgili tüm sektörlerle istişarelerde bulunulması, 3 ya da 6 aylık dönemlerde açıklanan performans kriterleri ile yürütülmesi planların gücüne, yön göstericiliğine büyük katkıda bulunur. Sayın Lütfi Elvan’ın DPT ve Kalkınma Bakanlığı’nda hem teknokrat hem bakan olarak böyle bir deneyime sahip olması orta vadeli planların gücünü arttırabilir, Türkiye ekonomisine ilişkin bakışın kısa vadeden orta ve uzun vadeye kayması, sürdürülebilir büyümenin sağlanabilmesi, güvenin artması için; Merkez Bankası’nın bağımsız bir şekilde fiyat istikrarına odaklanması, güçlü stratejik ve sektörel planların yapılması ve en önemlisi ülkemizi hukuk, eğitim, inovasyon ve kurumsallaşma anlamında en üst uluslararası düzeye taşıyacak reformların süratle gerçekleşmesi ve tamamlanması gerekiyor.

Tüm yazılarını göster