Ekonomi reformları paketi üzerine…

Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 Mart 2021 günü kamuoyuna açıkladığı “Ekonomik Reformlar” paketi galiba çabuk gündemden düştü. Gündemi oluşturmak adına hafta sonunda açıklanmasına rağmen 3 ayı aşkın zamandan beri hazırlık yapıldığı bilinen Ekonomik Reformlar rağbet görmedi. Ne görsel medyada ve ne de yazılı basında yorumlar yapılmadı, sadece haber olarak kısa süreliğine yerini aldı.

Gerçekten de her akşam her konunun uzmanı olarak boy gösteren gazeteci ve makam sahibi akademisyen konumundaki aynı tiplemelerin ekranları doldurduğu garip (!) açık oturumlarda konuşulmadı. Saygın ve konusunun gerçek uzmanı ekonomistler, iş dünyası, sivil toplum temsilcileri konuşturulmadı. Sadece aynı günün birkaç saatinde haber yönüyle açıklamalar yapıldı.

Peki neden böyle oldu?

Öncelikle bu paketin bir “reform paketi” olmadığını söyleyelim.

Amaç, hedef ve politika birliği yok

Bu programın temel amaçları sunum metninin başında açıklanmış. Ancak; bu amaçların aynı anda sağlanmasının mümkün olmayacağı ihmal edilmiş. Bu paket ile önce fiyat istikrarı ve kamu maliyesi dengesi mi sağlanmak istenmiş, yoksa büyüme mi önceliklenmiş belli değil.

Yani bir yandan makroekonomik istikrarı temin edeceksin ve bir yandan da yatırım, üretim, istihdam ve ihracat temelinde büyümeyi sağlayacaksın. İktisat teorisi buna ilişkin henüz çözümler üretebilmiş değil.

Konu iki ana başlık altında ele alınmış ve toplam 155 adet politika tedbiri sıralanmış. Bunun 120 tanesi makroekonomik politikalara ve kalan 35 adet politika tedbiri de yapısal politikalara ait gösterilmiş.

Kaynak yok

Bu ekonomik reformlar paketinde konunun kaynak tarafına hiç yer verilmemiş.

Eğer büyüme önceliklenmişse bunun için hangi yurt içi ve yurt dışı kaynakların sağlanacağı belirtilmemiş. Büyümenin temelinin yatırım, yatırımın kaynağının da tasarruf olduğu gerçeği göz ardı edilmiş.

Hangi olmayan yurt içi tasarrufların harekete geçirileceği ele alınmamış. Bu ülkede bireylerin, şirketlerin, devletin ve tüm ekonomik oyuncuların dış kaynak ya da borçlarla yaşamını sürdürdüğü gerçeği akla gelmemiş.

Yurt dışı tasarruf olarak doğrudan yabancı sermayenin desteklenmesi konusuna tek satır ayrılmamış. Bu koşullarda yabancı sermayenin gelmeyeceği görülmüş. 2020 yılında sadece 20 milyon dolar doğrudan yabancı sermaye geldiği unutulmamış.

Vergi ile ilgili gerçekçi politikalar yok

Bu Hükümetin hiçbir zaman dikkatli ve sağlıklı bakmadığı vergiyi yine ihmal ettiği anlaşılıyor. Yüzde 70’e dayanan dolaylı vergilere dayalı yapıdan bir rahatsızlık olmadığı görülüyor.

Kamu maliyesinin temel kaynağı ve politika aracı olarak verginin alınması yollarının araştırılması yerine alınmaması yolları sıralanmış. Bunun için de sulandırıcı veya tatlandırıcı gibi görülen 850 bin götürü mükellef grubunun vergiden muaf tutulması öne çıkarılmış.

84 milyonluk ülkemizde gelir vergisi mükellef sayılarına bakın, toplanan her 100 lira gelir vergisinin sadece yüzde 5’inin beyan edildiğini görün, beyan edenlerin de ağırlığının kira geliri elde edenlerden oluştuğunu unutmayın, yeni yetme zenginlerin bir kuruş gelir vergisi vermediğini hatırlayın, vergi şampiyonlarının adlarını gizlediğini gözden uzak tutmayın, ortalama her iki yılda bir olmak üzere toplam 9 kez vergi af veya yeniden yapılandırmalarının olduğu gerçeğini aklınızda tutun ve böyle bir tablo karşısında sessiz kalın. Sadece dijital vergi dairesi veya 7/24 hizmet anlayışıyla vergi reformunun olmayacağı açık.

Reformun rakamsal hedefleri ve zaman analizi yok

Her programın bir hedefi, amacı ve politika tedbirleri olur.

Her şeyden önce makroekonomik hedeflere ilişkin rakamlar belirlenir. Bu rakamlara hangi süre içerisinde ulaşılmasının hedeflendiği ortaya konulur.

Örneğin büyüme, enflasyon, işsizlik, cari açık gibi makroekonomik hedefler rakamlandırılmış değil. Aynı şekilde bu hedeflere hangi süre içerisinde ulaşılacağı belirlenmiş değil.

Sistematik yok

Her şeyden önce iki an başlıkta sıralanan toplam 155 politika hedeflerinde bir sistematik görülmüyor. Alt alta sıralanan ve karmaşa sergileyen düzenlemelerin olduğu izlenimi ortaya çıkıyor.

Yapısal politikalar dediğimizde; vergi, sosyal güvenlik, tarım, finansal sektör, yeniden yapılanma konuları akla geldiği halde bu bütünlüğe rastlanmıyor.

Sözün özü; önceki gün yazımızda da belirttiğimiz gibi başlıklar lebalep dolu salonda sıralanmış ve leblebi gibi yutulmuş.

Tüm yazılarını göster