Bu haftanın en önemlisi verisi bugün açıklanacak 2024 yılı 1. çeyrek ekonomik büyüme verisi. Bu yazıyı, TÜİK milli gelir verileri açıklanmadan önce yazdım; ancak ben ve benim gibi ekonomik gelişmeleri takip eden birçok ekonomistin beklentisi, ekonominin ilk çeyrekte de güçlü büyümüş olmasıdır.
Benim beklentim ilk çeyrekte milli gelirin bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %6,1 civarında artmasıdır. Bloomberg HT piyasa anketinde de bu oran %5,6 idi.
Hatırlayacak olursak ekonomi yönetiminin hedefi iç talebi baskılayarak enflasyonu kontrol altına almak idi. Ancak Nisan ayı itibarıyla %70 seviyesine yükselen enflasyonun ardında iç talebin güçlü momentumunu koruması oldu.
İç talep neden yavaşlamadı?
- Para politikasında kademeli sıkılaşma ekonomiyi soğutamadı
Geçen sene Haziran ayında, TCMB’nin faiz-enflasyon ilişkisinde etki-tepki yönüne ilişkin duruşunu değiştirmiş olması ekonomiyi uçurumun kenarından aldı. Ancak beklenti ve fiyatlama davranışlarının bozulduğu, kurumlara karşı güvenin dip yaptığı bir dönemde kademeli sıkılaşma politikasının piyasaya etki etmesi elbette çok daha uzun ve yüksek faiz oranlarıyla mümkün oldu. Bunun etkisini son bir yılda yaklaşık 35 puan artan enflasyonda ve momentumunu koruyan iç talep verilerinde gördük.
- Maliye politikasının genişleyici olması
Kamu maliyesinde, Kahramanmaraş Merkezli deprem ile genel seçimler öncesinde alınan kamu personeli, emeklilik sistemi ve ücret artışı gibi birçok karar, bütçe açığında yapısal bir bozulmaya sebep oldu. Her ne kadar son 1 yılda kurumlar vergisinden, stopaja, KDV’den MTV ve ÖTV’ye kadar hemen hemen tüm vergilerde artışa gidilmiş olsa da, harcamaların kontrol edilememesi kaynaklı, kamu maliyesi iç talebi destekleyici pozisyonunu korudu. İleriye dönük baktığımızda kamu maliyesinde personel giderlerinde kademeli sıkılaştırma izleneceği açıklanmış olsa da giderleri yapısal bir şekilde kontrol altına alacak bir politikanın henüz açıklanmadığını görüyoruz.
- Yüksek enflasyon ve belirsizlik ortamının etkisi
Yüksek enflasyon ve belirsizlik ortamında, yılsonunda yapılan ücret artışları, doğal olarak hızlı bir şekilde tüketime dönüyor. Ayrıca yeni ekonomi yönetiminin yurt içinde yeterli güveni tesis edememiş olması kaynaklı, hanehalkı ve firmaların enflasyon beklentilerinin TCMB yıl sonu hedefinden önemli ölçüde sapmış olması, tüketim ve iç talep dinamiklerini daha da tetikliyor.
Peki, önümüze baktığımızda bizi neler bekliyor?
- Para politikası önemli ölçüde sıkılaştı
Para politikasındaki sıkılaşmanın etkilerini hem mevduat hem de kredi tarafında görmeye başladık. Mevduat tarafındaki en somut çıktı yabancı para ve KKM mevduatların toplam mevduat içindeki payının azalması oldu. Krediler tarafında ise sıkılaşmayı esas olarak 31 Mart yerel seçimleri sonrasında görmeye başladık. Yüksek faiz oranları ile kredi büyüme oranlarına ilişkin sınırların krediyi daraltmaya başlaması olası görünüyor. Bu da elbette iç talep üzerinde baskılayıcı bir etkide bulunacaktır.
Yabancı para krediye erişimin de kısılmasıyla beraber kredi sıkılaşmasının ticari kredilerde çok daha sert olmasını bekliyorum. Bu da firmaların nakit yönetimi, üretim ve yatırım kabiliyetlerini önemli ölçüde ve olumsuz yönde etkileyecektir. Bunun bir diğer olumsuz çıktısı da özel sektör istihdam ve ücret artışlarında yaşanacaktır.
- Ekonomi yönetiminin alacağı kararlar kritik
Para politikası kaynaklı ekonominin yavaşlamaya başlamasını bekliyorum. Ancak tesir düzeyi, kamu maliyesinin iç talebi ne kadar destekleyeceği, yönetilen ve yönlendirilen fiyatlarda alınacak kararlara da bağlı olacaktır. Benzer şekilde ekonomi yönetiminin etkin likidite yönetimi yapması da gerekiyor. Zira iç talebe ilişkin önemli göstergeler arasında yer alan tüketici güven endeksi ve tüketim malları ithalat hacminde henüz kayda değere bir yumuşama görmedik.
Özet itibarıyla para politikası yeterli sıkılık düzeyine ulaştı; ancak tek başına ekonomiyi soğutma ve enflasyonu düşürmek için yeterli değil.