Doç. Dr. Hayal Köksal, “Köy Enstitüleri felsefesi, Türkiye’nin eğitim sisteminde kırsal kalkınmayı, köyü ve köylüyü desteklemek amacıyla geliştirilen ve dönemin ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanan bir eğitim anlayışını ifade ediyor.
Eğitimde Mükemmellik ve Toplam Kalite Dünya Konseyi (WCTQEE), Türkiye Genel Direktörü Ve Yenilikçi İmece Derneği (YİMEDER) Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Hayal Köksal, Türkiye’de eğitim sistemine yönelik değerli çalışmalar yapıyor. Son yayınlanan kitabının adı ise; “Aydınlanma Döneminden Türk Eğitim Sistemine Yeni Bir Soluk: 21. Yüzyıl Çağdaş Türkiye Eğitim Modeli; Atatürkçe Bakış ve Köy Enstitüleri Felsefesiyle Çağdaş Kuşaklar Yetiştirme Sanatı”
Eğitimdeki en büyük sorunun “eşitsizlik” olduğunu ifade eden Doç Dr. Köksal, “Türkiye’de eğitim kalitesi, bölgeler arasında büyük farklılıklar gösteriyor. Özellikle kırsal ve sosyoekonomik olarak dezavantajlı bölgelerde okulların fiziki koşulları, öğretmen kadrosu ve kaynak yetersizliği gibi sorunlar devasa boyutlarda” diyor.
Eğitimde eşitlik sağlamak için neler yapılmalı? Eğitimde toplam kalite yönetimi ne anlama geliyor? Geleceğin eğitim anlayışı nasıl olmalı? Bu soruların cevaplarını Doç. Dr. Köksal’dan dinledim:
Sadece okullar değil, aileler ve toplum da eğitimin bir parçası haline getirilmeli
“Eğitimde eşitlik sağlamak, her öğrencinin sosyoekonomik durumu, yaşadığı bölge veya diğer farklılıklarından bağımsız olarak kaliteli eğitim almasını sağlamayı gerektiriyor. Bunun için de laik, evrensel, çağdaş, demokratik, karma ve parasız eğitime geçiş yapılmalı. Ayrıca doğu ile batıdaki okullar arasındaki derin farklılıklar ortadan kaldırılmalı, köy okullarının yeniden açılarak köylü çocukların okuması sağlanmalı. Eğitimde fırsat eşitliği için okullara yapılan kaynak aktarımında adil bir dağılım şart. Dezavantajlı bölgelerdeki okullar, daha fazla öğretmen desteği, fiziksel altyapı ve teknolojik imkânlara öncelikli olarak erişebilmeli. Bu kapsamda, kırsal ve kentsel bölgelerdeki okullar arasındaki fiziki imkân farkını gidermeye yönelik projeler geliştirilebilir. Öğretmen Atama ve Teşvik Sisteminin Gözden Geçirilmesi, Erken Çocukluk Eğitiminin Yaygınlaştırılması, Eğitim materyalleri ve müfredatın tüm öğrencilerin ihtiyaçlarına hitap edecek şekilde güncellenmesi, her öğrencinin bireysel farklılıklarının göz önünde bulundurulması önemli. Eğitimde eşitliği sağlamak için sadece okullar değil, aileler ve toplum da eğitimin bir parçası haline getirilmeli.”
Eğitimde süreklilik ve uzun vadeli strateji eksikliği büyük bir sorun
“Türkiye’de eğitim politikalarının sık sık değişmesi, sistemin istikrarsızlaşmasına neden oluyor. Öğrenciler ve öğretmenler her yeni sistem değişikliğine uyum sağlamakta zorlanabiliyor ve bu durum eğitim kalitesini olumsuz etkiliyor. Eğitimde süreklilik ve uzun vadeli strateji eksikliği büyük bir sorun olarak öne çıkıyor. Türk eğitim sistemindeki bu eksiklikler, yalnızca öğrencilerin bireysel gelişimini değil, ülkenin genel kalkınma ve ilerleme süreçlerini de etkiliyor. Eğitim politikalarında yapılacak uzun vadeli ve sistematik reformlar, bu sorunların çözümünde önemli bir adım olabilir.”
Üretken ve kendi kendine yetebilen bireyler
“Köy Enstitüleri felsefesi, Türkiye’nin eğitim sisteminde kırsal kalkınmayı, köyü ve köylüyü desteklemek amacıyla geliştirilen ve dönemin ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanan bir eğitim anlayışını ifade ediyor. Aslında 1960’lı yıllarda tüm dünyada başlayan eğitimde kalite iyileştirme çalışmalarının tüm ilke ve uygulama yöntemlerini içinde barındıran ve diğer ülkelere oranla daha erken dönemlerde ülkemizde başlayan bu okullar Türk alfabesini ülke çapında yaygınlaştırarak halkın yüzde 85’inin yaşadığı köylere eğitimin erdemlerini de taşıma amacı güdüyordu. ‘İş içinde iş için’ felsefesini izleyen Köy Enstitüleri; eğitimde üretim ile öğrenimin birleşmesini amaçlıyordu. Köy Enstitüleri’nde öğrenciler, sadece teorik bilgiyle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda tarım, hayvancılık, el sanatları ve inşaat gibi pratik alanlarda yaparak yaşayarak eğitim alıyorlardı. Bu felsefeye göre, öğrenciler hem çalışarak hem de öğrenerek bilgi ve beceri sahibi oluyor, kendi okul binalarını inşa ediyor ve okulun ihtiyaçlarını karşılıyordu. Eğitim, öğrencilerin üretken ve kendi kendine yetebilen bireyler olmalarını sağlıyordu. Bu okullarda yetişen köy çocukları öğretmen olarak, kendi köylerine geri dönerek oradaki insanları eğitecek ve köyün ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimine katkıda bulunacaklardı. Böylece köyden kente göç engellenerek, kırsal kesimlerin kendi içinde gelişmesi sağlanacaktı. Böylece öğretmenler sadece bilgi aktaran kişiler değil, aynı zamanda köydeki toplumsal ve ekonomik gelişime liderlik eden bireyler oluyordu. Köy Enstitüleri, yalnızca bir eğitim kurumu değil, aynı zamanda kırsal kesimin kalkınması, sosyal adaletin sağlanması ve toplumun modernleşmesi açısından büyük bir adımdı. Ancak enstitüler, 1946 yılında Marshall yardımı ile kapatılma sürecine girdi ve 1954 yılında kapatıldı. Bu ülkenin eğitim tarihine vurulmuş en büyük darbeydi. Yine de Köy Enstitüleri felsefesi, günümüzde kırsal kalkınma ve eğitim reformu tartışmalarında hala ilham verici bir model olarak anılıyor.
● Eğitimde toplam kalite yönetimi
“Eğitimde Toplam Kalite Yönetimi (TKY), eğitim kurumlarının kalitesini artırmak, öğrenci memnuniyetini sağlamak ve tüm paydaşların (öğrenciler, öğretmenler, veliler, okul yöneticileri ve toplum) katkısıyla sürekli bir iyileştirme süreci yürütmek için benimsenen bir yönetim felsefesi. Bu yaklaşım, eğitim sürecinde yalnızca sonuçlara odaklanmak yerine, sürecin her aşamasının iyileştirilmesine ve tüm çalışanların bu sürece katılım sağlamasına öncelik verir. Eğitimde TKY’nin amacı, hem akademik başarıyı artırmak hem de öğrencilerin bireysel gelişimini destekleyerek onların topluma daha donanımlı bireyler olarak katılmasını sağlamaktır.”
● Geleceğin eğitim anlayışı
“Geleceğin eğitim anlayışı, hızla değişen dünyanın gereksinimlerine ve teknolojik gelişmelere uyum sağlayan, öğrenme odaklı, esnek ve çok yönlü bir yaklaşımla tasarlanmalı. Bu yeni eğitim anlayışı, öğrencilerin bilgiye ulaşma ve öğrenme yöntemlerini, beceri gelişimlerini, eleştirel ve yaratıcı düşünme kapasitelerini destekleyen bir yapıda olmalı. Bunun en güzel örneği için 1940 -1946 yılları arasında var olan Köy Enstitüleri uygulamasına baksak yeter. Kuramdan uygulamaya geçmedikçe eğitime katkı veremezsiniz, başarılı olamazsınız. ‘Sorun çözen gençler yetiştirelim’ diyorsak bunun yollarını onlara öğretmeli, kendimiz de günlük yaşamımızda ve aile ortamındaki davranış ve kararlarımızla onlara rol model olmalıyız.”