Neslihan Er
AMUCE- SAJEV Eğitim Teknolojileri Müdürü
Teknolojideki hızlı ve sürekli devam eden gelişmeler, her alanda olduğu gibi eğitim alanında da büyük bir inovasyon dalgasını tetiklemektedir. Geçmişte dijital dönüşüm ve inovasyon konusu daha çok iş, sanayi ve endüstri dünyası için önemli görülürken, son yıllarda özellikle pandeminin de etkisiyle bu konular, eğitim kurumlarının da öncelikli gündem maddesi haline gelmiştir. Bilgiye erişmenin çok kolay olduğu bu dönemde “bilmek”ten öte “yapabilme”nin ön plana çıktığını ve fark yaratmak için bilginin beceriye dönüşmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Bu nedenle günümüzde eğitim kurumlarını sadece akademik bilgi sunan ve çocukların sosyal duygusal gelişimini destekleyen yerler olarak değil, öğrencilerin beceri geliştirmelerine, teknolojiyi üretmek için kullanmalarına olanak sağlayan kurumlar olarak görmeliyiz.
Eğitimde inovasyon kavramını, bilgi aktarımı odaklı geleneksel yöntemlerin yerine, yeni ve daha etkili öğrenme deneyimleri yaratma süreci olarak tanımlayabiliriz. Bu kavram her ne kadar akıllara teknolojik olanakları, dijital araç ve uygulamaları getirse de bu imkânlar eğitim yaklaşımlarında bir güncelleme olmadan kullanıldığında istenilen etkiyi oluşturmayacaktır.
Eğitimde inovasyonun amaçlarını şu şekilde sıralamak mümkündür;
- Öğrenci odaklı bir yaklaşım sunmak için, öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarını ve öğrenme stillerini göz önünde bulundurarak, onların öğrenme ve öğretim süreçlerine aktif katılımlarını ve motivasyonlarını artırmak.
- Eğitimde çeşitliliği artırmak için farklı öğrenme ortamları ve materyaller sunarak öğrenme öğretim süreçlerini zenginleştirmek.
- Uzaktan eğitim, ters-yüz öğrenme ve mobil öğrenme gibi yeni uygulamalardan yararlanarak eğitimi sadece okul ortamı ile sınırlandırmamak, daha erişilebilir hale getirmek.
- Veriye dayalı ve biçimlendirici değerlendirme yöntemlerini kullanarak öğrenme öğretim süreçlerini iyileştirmek, eğitimin kalitesini artırmak.
Eğitim yöntem ve yaklaşımlarda değişim ihtiyacının önemini, ünlü eğitimci ve toplum bilimci John Dewey’in şu sözüyle özetleyebiliriz, “Bugünün çocuklarını dünün yöntemleriyle eğitmek, onların yarınlarından çalmaktır”. Eğitim teknolojileri alanında ve teknoloji entegrasyon süreçlerinde de bu bakış açısıyla ilerlenmesi önemlidir. Yeni teknolojiler öğretim programlarında ve öğrenme-öğretim etkinliklerinde proje odaklı, öğrencilerin aktif katılımın sağlayacağı, küresel ve toplumsal sorunlara çözüm üretmek için teknolojinin imkânlarından yararlanabilecekleri, eleştirel düşünme, problem çözme, yaratıcılık, bilişsel esneklik, adaptasyon ve dijital vatandaşlık becerileri başta olmak üzere yeni iş dünyasının ihtiyaç duyduğu becerileri geliştirebilecekleri şekilde yer almalıdır.
Son yıllarda özellikle Kasım 2022’de duyurulan ChatGPT güncellemesinin ardından en önemli teknoloji konusu şüphesiz yapay zekâ teknolojisi ve üretici yapay zekâ uygulamaları oldu. Bilgi işleme kapasitesindeki büyük artış, karmaşık problemleri çözme yeteneği, öğrenme, çıkarım yapma ve karar verme özellikleri ile dikkat çeken yapay zekâ teknolojisi, eğitimde de yeni bir dönemin başladığının sinyallerini verdi. Her gün metinden metin, görsel, video, ses, müzik ve benzeri çıktı üreten onlarca yeni üretici yapay zekâ aracının tanıtıldığını ve sanal mağazalarda yerini aldığını görüyoruz. Geçtiğimiz dönemlerde yıllar süren güncellemeler, günümüzde haftalar hatta günler içinde duyurularak son kullanıcıların erişimine sunuluyor. Bu hızlı değişime adapte olmak, yapay zekânın etik, faydalı ve doğru kullanımını sağlamak ve yapay zekâ destekli pedagojik uygulamaları geliştirmek, eğitimciler için yeni bir öğrenme ve gelişim yolculuğunu başlatmıştır.
Eğitimde yapay zekâ uygulamaları, öğrencilere özel öğrenme deneyimleri sunma kapasitesi, öğrencilere ait verileri analiz ederek onlardaki gelişimi izleyebilmesi, öğrenme stillerini tespit ederek buna uygun materyaller sunabilmesi, kişiselleştirilmiş geri bildirimler verebilmesi, dil becerlerinin gelişimini destekleyebilmesi, öğretmenlerin bazı rutin işlerini otomatikleştirerek zaman kazandırması, zengin içerikli, çoklu ortam öğeleri de içerebilen eğitim materyallerini kısa sürede üretmeye olanak sağlaması ve istediğimiz herhangi bir konuda akıllı asistan görevini alabilmesi gibi özelliklerle karşımıza çıkıyor. Öğretmenler bu sistemler sayesinde birkaç dakika içinde, detaylı açıklamalarla branşlarına özgü eğitici bir videoyu hazırlayabilir, öğrencilerin ilgi alanlarına göre çalışma kağıtları düzenleyebilirler. Eğitim alanına özgü verilerle ve dokümanlarla eğitilen yapay zekâ asistanları yardımıyla ders bazlı sorularını paylaşarak geri bildirim alabilirler.
Yapay zekâ sistemlerinin eğitildiği verinin ne kadar doğru olduğu, elde edilen çıktıların güvenilirliğini de etkilemektedir. ChatGPT, Gemini, CoPilot gibi yaygın kullanılan uygulamalarda diyaloğun ilerleme şekline ve derinliğine bağlı olarak bir konuda yanlış bilgi verdiğini ve uydurma kaynak sunduğunu (Halüsinasyon), anlamı değiştirecek bağlantılar oluşturduğunu (Konfabülasyon) ya da önyargılı bir açıklama yaptığını (Bias) görmek mümkündür. Bu nedenle dil modelleri kullanılarak üretilen sentetik metinleri, eleştirel ve sorgulayıcı bir bakış açısıyla değerlendirmek ve kendi düşünme becerilerimizi geliştirmeye yardımcı olacak bir takım arkadaşı ve asistan olarak görmek bu sistemlerden maksimum fayda sağlamak için önemlidir.
Eğitim alanında göz ardı edilemeyecek potansiyele sahip, diğer bir teknolojik gelişme sanal gerçeklik ve arttırılmış gerçekliktir. Bu teknolojiler öğrencilere soyut, anlaşılması ve gerçek yaşamda gözlemlenmesi zor kavramları ve karmaşık sistemleri deneyimleme imkanı sunarak öğrenmeyi daha ilgi çekici ve etkileşimli hale getirebilmektedir. Örneğin, Sanal Gerçeklik gözlüğü kullanarak öğrenciler tarihi bir olayı canlandıran sanal bir dünyada gözlem yapabilir, güneş sistemini modelleyen bir dünyada fen bilimleri konularını öğrenebilir, bu dünyalardaki nesnelerle etkileşim kurabilir veya uygulanması zor bilimsel deneyleri sanal ortamda yaşayabilirler. Arttırılmış gerçeklik teknolojisi ise, gerçek dünya ile bağlantı kesilmeden, üzerine sanal öğeler ve sanal katmanlar eklenmesidir. Öğrenciler bu sistemlerde gördükleri görüntü üzerindeki sanal öğelerle etkileşim kurarak deneyler yapabilir, yeni bilgiler edinebilir ve hazırlanan senaryolar içinde bir öğrenme deneyimi yaşayabilirler.
Sonuç olarak, teknolojideki hızlı ve sürekli devam eden gelişmeler eğitim kurumlarının bu gelişmelere adapte olmalarını zorunlu kılarken, öğrencilerin beceri geliştirmelerine, yaratıcı çözümler üretmelerine ve bilgiye dayalı değer yaratmalarına olanak sağlayacak bir fırsat yaratır.” Yapay Zekâ”, “Sanal Gerçeklik” ve “Artırılmış Gerçeklik” gibi yeni nesil teknolojiler uygun öğrenme yaklaşımlarıyla birleştirilerek öğrenciler için zengin bir öğrenme deneyimi sunabilir. Teknolojinin eğitim alanında sağlayabileceği bu avantajlarını yakalayabilmek için, eğitim kurumları teknolojik altyapılarını güçlendirmeli, öğretmenlere ve öğrencilere düzenli olarak teknoloji eğitimleri sunmalı ve mesleki gelişimi desteklemelidir. Önümüzdeki dönemlerde yapay zeka destekli öğrenme platformlarının sayısının daha da artacağının bilincinde olarak, bu uygulamaları değerlendirmek, müfredata entegre edebilmek, veri analitiği ile öğrenci performansını izleyerek uygun öğretim stratejilerini belirlemek, eğitim kurumları için kritik öneme sahip olacaktır.