Ege gösterip, Kıbrıs’tan vurmak…

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Türkiye ile Yunanistan arasında son dönemde yeniden tırmanan Ege gerilimi malum;
Yunanistan Başbakanı Mitçotakis’in ABD’yle başlayan “propaganda” turu, Brüksel’de Almanya Başbakanı Olaf Scholz görüşmesi ile devam etti.

Bugüne kadar Ege sorunları konusunda tarafsız bir çizgi izlemeye gayret eden, hatta zaman zaman Ankara-Atina arasında sıcak çatışma eşiğine gelen gerilimlerde arabuluculuk bile yapan iki ülke, ABD ve Almanya’da ilk kez Yunan tezlerine daha yakın duran bir tavır benimsediler. 

Nitekim kendisine uygun bu uluslararası iklimi fırsat bilen Atina hükümeti de, uluslararası hukuku ve Lozan Antlaşması’nın ilgili maddelerini hiçe sayan Ege sorunlarını Yunan bakış açısıyla anlatan 16 harita hazırlayarak, tüm dünyada propagandaya başladı. Yunan Kathimerini gazetesine göre, dünyadaki tüm Yunan temsilciliklerine gönderilen bu haritalar aracılığıyla, elçilere “Türkiye’nin saldırgan ve yayılmacı politikalarını” anlatmaları talimatı verildi.

Bitmedi; Başbakan Mitçotakis bir de Lozan Antlaşması’na göre silahsızlanma kapsamında olan Bodrum açıklarındaki İstanköy adasını ziyaret etti. Onun da ötesine geçerek, Ege’de aidiyeti tartışmalı adalardan Keçi adasına bile gidip, gövde gösterisi yaptı.

Böylesine büyük bir kampanyaya karşı ise Ankara’daki AK Parti hükümetinin tavrı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından çıkan “Mitçotakis benim için bitmiştir” ve Dışişleri’nden yapılan cılız açıklamaların ötesine gidemedi.

Ya Türkiye’deki ekonomik kriz, turizm sezonunda Ankara’nın elini kolunu bağlıyor;

Ya da NATO’da İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerini veto ederek Batı’daki eleştirilerin odağına oturan AK Parti hükümeti, asıl milli dava olan Ege’de sesini çok fazla yükselterek “ikinci bir cephe” açmaktan kaçınıyor. Yoksa bu cılız tepkilerin, bu sessizliğin açıklaması pek yok. 

KIBRIS DA HAREKETLENDİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yunan Başbakanı benim için bitmiştir” çıkışının ne bizzat muhatap olan Mitçotakis, ne de uluslararası camiada pek umursanmamasından cesaret almış olacaklar, Kıbrıslı Rumlar da hareketlendi.

Kıbrıs Rum Kesimi Lideri Anastasiades 6 sayfalık bir mektup yazarak, bunu özel temsilcisi aracılığıyla KKTC tarafına iletti. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a hitaben yazılan mektup Türkiye’de pek gündem olmadı ama Rum basını günlerce mektubu ve olası etkilerini yazdı, çizdi. 

Türkiye’nin Kıbrıs’ta çözüme ilişkin tez ve duruşlarına karşı çıkılan mektupta, Rum tarafının Ankara tarafından bugüne kadar kabul edilmeyen tüm önerileri art arta sıralanmış;

  • Türkiye’nin son dönemde ortaya koyduğu “konfederasyon” tezine karşı, Anastasiyades’in mektubunda çözüm için “federasyon” isteği bulunuyor
  •  KKTC’nin Türkiye ile koordine halinde son dönemde Maraş’ın yerleşime açılması için attığı adımlara karşılık, Anastasiyades’in mektubunda Maraş’ın Rum tarafına iadesi talep ediliyor
  • Mektupta Türkiye’den de doğrudan bir istek var; Deniz ve havalimanlarını Kıbrıslı Rum bayraklı gemi ve uçaklara açması. Bu yapılırsa, Türkiye fiilen Kıbrıs Rum Kesimi’ni de devlet olarak tanımış olacak.
  • Mektupta ayrıca Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölge iddialarından vazgeçmesi, Rum Kesimi’nin bölgede kendisine göre çizdiği ve hak iddia ettiği münhasır ekonomik bölgenin tanınması talebi de yer alıyor

Anastasiyades’in mektubunun zamanlaması ayrıca önemli; Mektup tam da Yunan Başbakanı Mitçotakis ABD’ye gidip, Biden tarafından törenlerle ağırlandıktan, ABD Kongresi’nde Amerikalı vekillerin ayakta alkışladığı konuşmayı yaptıktan bir hafta sonranın tarihini taşıyor. 

Kıbrıs-Yunan ikilisinin koordineli hareket ettikleri açık; 

Belli ki Türkiye sadece Ege’deki Yunan tezleri üzerinden değil, bir de Kıbrıslı Rumların tezleri ile uluslararası alanda sıkıştırılacak.

ANKARA-WASHİNGTON SOĞUKLUĞU SÜRÜYOR 

Tüm bunlara bir de Washington’dan esmeye devam eden soğuk rüzgarları eklemek gerek; 
AK Parti hükümeti, Washington’daki Biden yönetimi ile ilişkileri normalleştirmek için “ikili görüşme mekanizması” önermiş, ABD tarafı da buna sıcak yaklaştığını Ankara’ya gelen Dışişleri Bakan Yardımcısı Sherman’ın ziyareti sırasında yapılan ortak açıklamada beyan etmişti. Kurulan bu ikili mekanizmada bir sonraki adım olarak da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Washington’a bir çalışma ziyareti yapması planlanmıştı. Hatta bu ziyaret için Amerikan tarafından tarih de alınmıştı.

Ancak son anda ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in programı öne sürülerek, Çavuşoğlu ile Washington’da yapacağı görüşme iptal edildi. Yerine Blinken-Çavuşoğlu görüşmesinin New York’ta yapılması önerildi.

İlk bakışta “görüşmenin Washington yerine New York’ta yapılmasının ne önemi var” diye düşünenler olabilir; Ancak diplomatik açıdan bu yer değişikliği Biden yönetiminin Türkiye’deki AK Parti hükümetine bakışının değişmediğini de gösteriyor.

Washington’a, yani Başkent’e yapılacak bir Dışişleri Bakanı ziyaretinin anlamı ile, New York’ta başka toplantıların yan unsuru olarak ayaküstü görüşmenin anlamı aynı değil. Belli ki ABD’de Kasım’da yapılacak Kongre seçimleri öncesinde Blinken Amerikan Başkenti’nde Çavuşoğlu ile birlikte poz vermek istemedi. 

Ankara’ya yönelik bu soğuk tavır, elbette Rum-Yunan ikilisi tarafından da altı çizilerek not edildi.

AK Parti hükümeti NATO’da İsveç ve Finlandiya üzerinden Batı’yla çarpışırken, Rum-Yunan ikilisi kendi tezlerini yayarak, dayatarak, Ankara’yı zor durumda bırakmaya çalışıyor.

Dış politikada hiç olmadığı kadar zor bir dönem var önümüzde…

Tüm yazılarını göster