Bir kavramın içini mi boşaltmak istiyorsun? Onu moda haline getir, popüler kültürün tüm motiflerini içine tık, sıkça kullan, yerli yersiz ifade et… Bir süre sonra o kavram, “yaygın ama boş” bir ifade halini alacaktır. Her şeyin başına “e” getirme modası, yaratıcılığımızın sınırlarını zorlar hale geldi.
Bir kelime alın ve başına “e” ekleyin; işte size modern, yarına dair fiyakalı bir oyuncak… Mesela devleti mi konuşmak istiyorsunuz? Kolay. E-devlet deyin olsun bitsin. Ya da e-belediye, e-ticaret, e-yaşam… Burada her kelimenin başına getirilen “e”, elektroniğin baş harfi ve geldiği kavramı, “ismin e haline” çeviriyor.
MODERNİTE ROZETİ GİBİ
Fiyakalı oluyor dedik. Çünkü işin derininde ne olduğunu bilmeden, herhangi bir ortamda, tartışılan kavramın başına e getirdiğinizde cakanız artıyor, “çağdaşlık” rozeti yakanızda şık duruyor. Peki, başka ne işe yarıyor bu “e”? Aslında bilgi ve iletişim teknolojilerinin hayatın her alanını nasıl etkilediğini göstermesi açısından işe yarıyor.
Ama fazlasını ne yazık ki sağlamıyor. Çünkü kelimelerin başına getirilen “e”nin, mevcut ve artık arkaik kalmış süreçleri otomatize edeceği düşüncesi hala aşılamamış… Eskiden devlet dairesi, mürekkepleri elinize bulaşan evrak üretirken, şimdi lazer yazıcılarla renkli ve pırıl pırıl evrak üretmek olarak algılanıyor. Oysa “e” ile amaçlanan evrakın daha şık üretilmesi değil, o evrakın ortadan kaldırılmasıdır. Henüz bu düşünceye varamadık.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Bilgi güzellemesi bir tür saplantı mı?
Sanıyoruz ki bilgi; inanılmaz kıymetli ve kutsal bir şey: Oysa değil. Bilgi, sadece ve sadece “asla küçümsenmeyecek önemi olan” bir araç. Aslolan bu bilgiyi işe yarar kılmak. Yoksa sayfalar dolusu bilgi veya milyarlarca web sayfasının varlığı sizi veya şirketinizi zengin etmiyor. Saplantının bir boyutu, bilginin çok iyi bir şey olduğu noktasında düğümleniyor. Oysa bilginin iyi ya da kötü diye bir tutumu yoktur. Onu nasıl değerlendirdiğinizle ilgilidir.
Bir şirket dijitalleşme yatırımıyla batabilir mi?
E kavramının popülizmine kapılmış ve bilişime inanılmaz paralar yatırmış bir işadamını hatırlıyorum. Mail sistemini işletmesine kurmakla işe başlamış. Doğru yerden başlamasına rağmen 6 ay sonra iflas noktasına gelmiş. Çünkü mevcut katı hiyerarşisi ve insanları motive etmeyen manuel sistemini, elektronik ortama taşımıştı. Örneğin her şey artık e-mail ortamında olacak talimatıyla birlikte, eskiden koridorlarda görebildikleri bir üst kademe yöneticisine çalışanlar e-mail filtreleri ve hiyerarşisi yüzünden artık hiç ulaşamaz olmuştu.
NOT
TEKNOLOJİYİ İLKELLİĞİN EMRİNE VERME
Teknoloji, kullanana avantaj sağlıyor. Bu doğru. Ama bunu ilkel biri kullanıyorsa? Bilgi kullanana avantaj sağlıyor. Bu doğru. Ama bunu ilkel kafalar kullanıyorsa? Teknolojiyi ilkelliğin emrine vermek ne derece doğru, siz karar verin.
Arabaya su koyarsın, gider yangın söndürürsün; Araba iyi bir şeydir. Arabaya silah koyarsın, gider banka soyarsın; Araba kötü bir şeydir. Arabaya yatak koyarsın gider hayat kurtarırsın; Araba iyi bir şeydir. Arabaya ehliyetsiz bir trafik canavarı koyarsın, gider adam ezersin; Araba kötü bir şeydir.
Bu örneklerin uzandığı nokta; arabanın iyi ya da kötü olduğunu değil, “kullanana avantaj sağladığını” göstermesidir. Bilgi de kullanana, toplayana, işleyene avantaj sağlar, hepsi bu: Kendini yok etmekte de, kendini var etmekte de.
Ama bilginin illa da iyi bir şey olduğu saplantısına kapılanlar, bu alanda kendilerine veya kurumlarına yaptıkları yatırımların karşılığını alamayınca, muazzam hayal kırıklığına uğruyorlar.