Pınar Su ve İçecek, 2010 yılında karbon ve su ayak izi hesaplamalarına başladı. Pınar Su ve İçecek Pazarlama Müdürü Pelin Gülbay Özdemir, “Hayata geçirdiğimiz ve yapmayı planladığımız her yeni yatırımda ‘verimlilik’, ‘suyun adil paylaşımı ve sosyal eşitlik’ ile ‘çevre sağlığı ve ekosistem devamlılığı’ ilkeleri ön planda” diyor.
Gülbay Özdemir, “Yaşar Topluluğu’nun bir parçası olarak sürdürülebilirlik stratejimiz, tüm paydaşlara iyi bakmak ve onlara daha iyi bir yaşam sunmak amacı taşıyor” diye ekliyor.
Bugün nüfusun yaklaşık üçte ikisi olan 4 milyara yakın insanın, yılın en az bir ayında şiddetli su kıtlığı yaşadığına değinen Pelin Gülbay Özdemir, Pınar Su ve İçecek’in sürdürülebilirlik stratejisini şöyle anlatıyor:
Türkiye’de karbon nötr sertifikalı ürünler üreten ilk içecek firmasıyız “Dünya üzerindeki içilebilir her bir damla suyun önemini bilerek; yatırımlarımızı bu sorumlulukla yönetiyoruz. Türkiye’de karbon nötr sertifikalı ürünler üreten ilk içecek firması olarak, endüstriyel prosesler ve evsel enerji tüketimleri kaynaklı açığa çıkan sera gazı emisyonunu azaltmak amacıyla enerji verimliliği, enerji tasarrufu ve operasyonel iyileştirme çalışmalarını yıl boyunca sürdürerek, karbon emisyonu yoğunluğunu karbon ayak izi hesaplarına başlanan 2010 yılı ile kıyasla, 2021 yılında yüzde 31,75 oranında azaltmayı başardık. Son 10 yılda üretim alt yapımıza yaptığımız yeni teknolojik yatırımlarla pet şişe üretiminde kullanılan ambalaj ve kapak malzemelerinin plastik miktarını düzenli olarak düşürdük. Düşük gramajlı şişelerin şişirme sürecinde daha az enerji harcayarak, 2021 yılında ton ürün başına elektrik enerjisi tüketimimizi 2016 yılına göre yüzde 16 oranında azalttık. Enerji verimliliğimizi artırırken, atık miktarının kaynağında azaltılmasını da sağlandık ve üretim tesislerimizdeki karbon ayak izimizi küçülttük. Su yönetimi stratejilerimizin sonucunda ise, 2021 yılında üretim miktarımız bir önceki yıla göre yüzde 18 artarken buna karşılık atık su miktarımızı ise yüzde 7.5 oranında azalttık.
2022’de sürdürülebilir üretim konularına ağırlık vereceğiz
“Kontrolsüz su tüketimi gibi sebeplerle tehdit altında olan bir gelecek, özellikle su zengini olmayan Türkiye gibi ülkeleri yakından etkileyecek. Su kaynaklarının etkin bir şekilde korunması ve kullanılması hususlarında Pınar Su olarak elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Sahip olduğumuz AR-GE ve laboratuvar imkanlarıyla, kaynaktan doluma üretimin her aşamasında fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik testlerden geçirerek tüketiciye sunuyoruz. Endüstriyel ve tarımsal faaliyet alanlarından ve yerleşim merkezlerinden uzak, doğal alanlarda konumlanmış, 3 farklı lokasyonda yer alan su kaynaklarından üretim yaparak, tüketicilerimiz için temiz, sağlıklı, güvenilir ve nitelikli ambalajlı su temini sağlıyoruz. Bu doğrultuda kaynaklardan çekilen suyun toplam debisinin yüzde 30’unu ekosistemin sürdürülebilirliğinin sağlanması için doğal ortama bırakıyoruz. 2022 yılında ve sonraki dönemlerde de suyun korunması, karbon emisyon yoğunluğunun azaltılması, iklim değişikliği ile mücadele, üretim ve kullanım sonrasında oluşan atık miktarının azaltılması, ambalajlarının geri dönüştürülebilir özellikte olması, doğa ve çevre dostu uygulamalarla sürdürülebilir üretim konularına ağırlık vermeyi hedefliyoruz.”
Bütün adımlar düşük karbon ekonomisi kapsamında değerlendirilmeli “Düşük karbonlu ekonomi modeli iklim değişikliğiyle mücadele arayışlarının bir sonucu. Dolayısıyla konu karbon piyasalarından ibaret değil. Özellikle enerji verimliliğinin artırılması, alternatif yakıtların kullanılması, çevre kirliliğinin kontrolü için atılan bütün adımları düşük karbon ekonomisi kapsamında değerlendirmek gerekiyor. Günümüz şartlarında düşük karbonlu, yüksek performanslı bir iyileşme modeli geliştirmek kolay bir süreç değil. Sosyo-ekonomik etkiler, iklim etkileri ve fizibilite gibi çok komplike faktörlerin değerlendirilerek ekonomiyi canlandıracak yöntemlerin keşfedilmesi gerekiyor. Ekonomik talebi artıran, istikrarlı büyüme sağlayan ve aynı zamanda sıfır-karbon teknolojilerinin gelişimine olanak sunan modeller tasarlanmalı.”
Paris Anlaşması’nın gücü iş birliğinde yatıyor
“Paris İklim Anlaşması hayati bir adım olsa da, Anlaşma’nın gücü özel sektör, akademi dünyası, kamu ve devletler arasındaki iş birliğinde yatıyor. Bu iş birliğinde, düşük karbon ekonomisi konusunda farkındalık oluşturmak, ülkemizdeki kapasitenin belirlenmesi ve bu kapasite doğrultusunda harekete geçirilmesi öncelikli olmalı. Yaygın ve etkili bilinçlendirme projeleri yapılmalı, sosyal girişimlerin sayısı artmalı. Devletlerin enerji verimliliğini artırma, yenilenebilir enerjiye daha fazla yatırım yapılmasını sağlama ve ulaşım sektöründe karbonsuz seçeneklerin öne çıkarılmasını sağlayacak mali teşvikler sağlaması oldukça önemli. Düşük karbonlu bir geri kazanım, yalnızca iklim değişikliğini durdurmak için gereken önemli emisyon azaltımlarını başlatmakla kalmaz, aynı zamanda yüksek karbonlu bir geri kazanımdan daha fazla iş ve ekonomik büyüme de yaratacaktır.”