Daron Acemoğlu, benim de çalışmalarını yakından takip etmeye çalıştığım dünyanın önde gelen iktisatçılarındandır. 1993 yılından bu yana Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) ders veriyor; araştırmalar yapıyor; kitaplar yazıyor. Acemoğlu ile geçen yıl Toplumcu Düşünce Enstitüsü’nün davetlisi olarak Türkiye’ye geldiğinde sohbet etme imkânı bulmuştum. Küresel ekonominin içinde bulunduğu durumu ve Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomileri konuşmuştuk.
Aradan neredeyse 1.5 yıl geçti ve Acemoğlu’nun görüşlerini bu defa televizyondan da olsa bir kez daha dinleme fırsatı buldum. Hafta sonu yapılan CHP’nin Vizyon Toplantısı’nda konuşan Acemoğlu, Türkiye’nin sorunlarını ve çözüm yollarını anlattı. Bence doğru tespitler ve değerlendirmelerde bulundu. Orta vadeli bir bakışla doğrudan meselelere yönelik çözüm önerilerine yer verdi.
Acemoğlu’nun da dikkat çektiği gibi Türkiye ekonomisinin temel sorunu büyümenin düşük kaliteli ve verimsiz olmasıdır. Sürdürülebilir olmayan düşük kaliteli büyümenin cari işlemler açığı ve enflasyon gibi iki ciddi yan etkisi olduğunu artık çok net gördük. Büyüdüğümüz halde istihdam yaratamadığımıza şahit olduk. İhtiyacımız olan iki ileri-bir geri tarzında mehter tipi büyüme değil dengeli büyümedir. Yani cari açıkta veya bütçede bir bozulmaya neden olmayan, enflasyon yaratmayan ve dış borçlanmaya aşırı yüklenmeyi gerektirmeyen bir büyümedir. Sürekli balon yaratarak büyüyebilen bir ekonomi için sürdürülebilir büyümeden bahsetmek mümkün değildir.
Acemoğlu’nun çözüm önerisi üç aşamadan oluşuyor. Kısa vadede ekonominin süratle normalleşmesi gerektiğini vurguluyor. Bunun için halen “heterodoks bir yaklaşım” ile uygulanan mevcut para politikası normalleşmeli ve enflasyon gerilemeli. Maliye politikaları doğru kullanılmalı, yoksul kesimler ve tüketiciler üzerindeki baskı hafifletilmeli. Yine bu noktada önemli bir aksiyon ise son dönemde bozulan şirket ve banka bilançolarının güçlendirilmesidir.
Orta vadede ise teknoloji ve bilime yatırım yapılarak ekonomideki dönüşüm sağlanmalı.
Üçüncü ayakta ise kurumların ve demokrasinin güçlendirilmesi var ki, sanırım en kritik kısım burasıdır. Geçen yılki sohbetimizde Acemoğlu ekonomik büyümenin sürdürülebilir olması için ekonomik kurumların kapsayıcı olmaları gerektiğini vurgulamıştı. Tarihsel deneyimlerimiz bize göstermiştir ki; ülkedeki politik kurumlar kapsayıcı olamazlarsa ekonomik kurumlar da kapsayıcı olamıyorlar. Ve ne zaman ki; büyüme herkesi kucaklayamıyorsa eşitsizlik artıyor; toplumsal katmanlar arasındaki uçurum genişliyor.