Borçlanmaya niçin gidiyoruz? Aslında borçlanma teorisinde borçlanmanın birden çok nedeni vardır. Yazımızın sınırlılığı dolayısıyla bu nedenlere girmemiz mümkün değil.
Ancak borçlanma bir realitedir, gelişmiş veya gelişmemiş ülkelerin tümünün borçlanma gerçeği ortadadır. Özellikle günümüz dünyasında başta gelişmiş ülkeler olmak üzere hemen tüm ülkeler borçludur.
Aslında özel sektör açısından da borçlanma bir gerekliliktir. Zira özel sektör yatırımları da belli bir oranda öz sermaye dışında borçlanma ile finanse edilir. Dolayısıyla borçlanma çok da kötü değildir, yeter ki uygun vade ve maliyetle borçlanma yapılabilsin ve vadesi geldiğinde de ödensin. Bu, “Elin taşıyla elin kuşunu vurmak” anlamına gelir.
Eğer ki borç kalıcı bir sarmal haline gelirse o zaman işler sarpa sarar. Hem borçlanma zorlaşır ve hem de borcun maliyeti artar, vadesi düşer.
Atalarımız boşuna söylememişler, “borç yiyen kesesinden yer” diye…
Açıkçası borçlanma gerekli, ama bir o kadar da tehlikeli bir finansman aracıdır.
Bütçelerimiz 50 yıldır açık verdiği için borçlanıyoruz!...
Merkezi yönetim bütçemizdeki kronik açık, ne yazık ki borçlanmayı bir zorunluluk haline getirmiş durumdadır. Borçlanma arttıkça; kamunun kaynakları faiz olarak belli bir rantiye kesime gidiyor, dolayısıyla bütçe kaynakları kamu yatırımları ile mal ve hizmet alımlarına gitmiyor, bütçe transfer bütçesi haline geliyor.
Bu amaçla öncelikle Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın merkezi yönetim bütçesi istatistiklerine bakmak ve bütçe açıklarımızın tarihini ya da seyrini öğrenmek istedik.
Sadece 1972 yılında bütçemiz açık vermemiş. Ancak 1973 yılından günümüze tüm yıllarda bütçemiz açık vermiş. Düşünün, kronik bir borçlanma bağımlılığı ve bunun yarattığı ekonomik, sosyal ve politik sonuçlar!... Yarım asra merdiven dayayan ve maliye ile başlayan meslek hayatımızda açıksız bir bütçe görememek çok acı!...
Bakıyorsunuz, bazı yıllarda bütçe açığı düşüyor; geçmişten günümüze yılların büyük bir kısmında bütçe açığı bir önceki yıl ve yıllara göre hep artıyor.
Örnek verelim. AK Parti Hükümeti 2023 yılında göreve başlarken 40 milyar lira bütçe açığı vermiş, 20 yılın sonunda yaklaşık 16.5 kat artışla 2023 yılında bu açık neredeyse 660 milyar liraya fırlamış.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde bütçe açığı, 2022 yılında yüksek vergi gelirlerine dayanan bütçe gelirlerine bağlı olarak düşmüş, ama diğer yılların tamamında artmış.
Özellikle 2023 yılında bütçe açığı, daha depremin izleri yokken bile, yüzde 372 artış göstermiş. Zaten enflasyon, EYT, deprem, seçim nedeniyle bütçe giderlerinde artış daha fazla olacak ve bütçe açığı fren tutmayacak, yani daha da artacak.
Bütçe açığı oldukça borçlanma da artarak devam edecek!...
Şimdi de merkezi yönetim borçlarını birkaç rakamla hatırlamaya çalışalım.
Merkezi hükümetin uluslararası kuruluşlara olan borçları ile tahvil borçları 2018 yılında 91 milyar dolar iken 2022 sonunda 114 milyar dolara yükselmiş. Aynı şekilde toplam kamu borçları da 143 milyar dolardan 186 milyar dolara çıkmış.
2018 sonrasında Merkez Bankası borçlanmasında çok ciddi fırlama olmuş. 2017 yılında sadece 1.7 milyar dolar olan Merkez Bankası borcu 2018 yılında 5.9 milyar dolara ve 2022 sonunda da 32.8 milyar dolara yükselmiş. Bu alışılmış ve sağlıklı bir gelişme değil.
Ama özel sektörün dış borçlarında sürekli düşüş yaşanmış, 2017 yılında 311.8 milyar dolar olan özel sektör dış borcu azaltılarak 239.4 milyar dolara kadar gerilemiş. Yani özel sektör kendi doğruları çerçevesinde dış borçlarını azalmış.
Şimdi de Hazine’nin 2023 yılının ilk 6 ayına ilişkin borç finansman projeksiyonuna bakalım. Hazine ve Maliye Bakanlığının aylık bültenlerine göre 2023 Ocak ayından Haziran ayına kadar ki borç finansman programı tabloda yer alıyor.
Açıklama Ocak 23 Şubat 23 Mart 23 Nisan 23 Mayıs 23 Haziran 23
Borç ödeme 54.8 50.0 86.1 72.8 115.0 63.7
-İç borç 46.3 34.9 41.9 16.3 103.1 55.9
-Dış borç 8.5 15.1 44.2 56.5 11.9 7.8
Borçlanma 55.0 55.0 60.0 30.0 85.0 64.0
Yukarıdaki tablo ile ilgili çok önemli bir kaç ayrıntının altını çizelim.
- Tabloya göre 6 ay için yapılacak iç ve dış borç ödeme (borç servisi) tutarı 442.4 milyar lira.
- Buna karşın yeni borçlanma tutar 349 milyar lira olacak. Yani sadece Mart ve Nisan ayında vergi geliri beklentisi nedeniyle ödenecek borçtan daha az tutarda borçlanma yapılacak.
- 2023 yılının ilk 6 ayına ait borçlanmaya baktığımızda, projeksiyonlarda dış borçlanmaya hiç yer verilmediğini görüyoruz. Net dış borç ödeyicisi durumundayız.
- Yine bu döneme baktığımızda, iç borç faiz ödeme tutarlarının Şubat, Mart, Nisan, Mayıs aylarında anapara tutarlarının çok üzerinde gerçekleştiğini, benzer durumun dış borç faiz ödemeleri için de Ocak, Şubat, Mayıs, Haziran aylarında ortaya çıktığını anlıyoruz.
Önemli bir tespit:
Bu tabloda büyük deprem felaketinin, enflasyonun, EYT’nin ve seçimlerin yarattığı ilave harcamaların etkisi hiç yok. Hatta bütçeye göre Şubat sonu itibariyle yedek ödenek kullanımı da yok.
Dolayısıyla gerek seçimlere bağlı olarak fren tutmayan harcamalar ve gerekse deprem felaketinin zorunlu ödemeleri nedeniyle kaynak ihtiyacı artarak devam edecek ve zorunlu olarak borçlanma yoluna gidilecek: “Durmak yok, borçlanmaya devam!”.