2020’ye damga vuran pandeminin sancıları bu yılda devam ederken, etkisini giderek daha derinden hissettiğimiz iklim krizi, şüphesiz 2021’de Dünya’nın en kritik gündem maddesi oldu. Son çeyrekte gerçekleşen COP26 sonrası, insanlık olarak dikkate almamız gereken oldukça uzun bir kararlar listesi ile yılı tamamlamak üzereyiz. Zira yeni yıla henüz girmeden 2022’nin 5 aylık kaynağını kullandık bile! Gelecek nesillere olan bu borcumuz her geçen yıl giderek artarken yılın üçüncü çeyreğinde yayımlanan IPCC raporu, pek çok kritik eşiğin sınırında olduğumuzu hatta bazı eşiklerin hali hazırda aşıldığını vurgulayarak “sürdürülemez” bir yolda olduğumuzu ve artık “uyanmamız” gerektiğini bir kez daha çok çarpıcı bir şekilde bizlere hatırlattı.
İklim değişikliği ile mücadelede istediğimiz noktaya ulaşamamış olmanın yaratmış olduğu karamsar tablo içerisinde iyimserlik duygumuzu tetikleyen, yeni yıla umutla bakmamızı sağlayan adımlar ve çabalar, tek motivasyonumuz oldu.
Hükümetlerin kendi sürdürülebilirlikleri için sorumluluğu üstlenmesi gerekiyor
Küresel ısınmaya yönelik hükümetler arası ilk sözleşme olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında her yıl gerçekleşen COP (Conferences of the Parties) olarak bilinen taraflar toplantılarının 26’ncısı bu yıl Glasgow’da gerçekleşti. Sözleşmeye taraf olan 197 ülkenin tamamı Glasgow İklim Paktı’nı imzalamakla birlikte, ‘2030’a kadar küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelere kıyasla 1,5 santigrat derece ile sınırlama’ hedefinin kabul edilmemesi COP26’nın büyük bir hayal kırıklığı ile sonuçlanmasına neden oldu. 2021 sonu itibarı ile 81 ülkeyi ve küresel sera gazı emisyonlarının %73,8'ini temsil eden taraflar net sıfır hedefini bildirirken; UNFCCC’ye taraf olan 197 ülkenin sadece 13 tanesi net sıfır taahhütünü kanunlaştırdı ve 35 tanesi de bu hedefi bir politika haline getirdi. Aralarında Türkiye, Arjantin, Çin, Rusya ve Suudi Arabistan’ın da bulunduğu 26 imzacı ülkenin net sıfır emisyon hedefi ise siyasi taahhüt olarak kaldı.
UNFCCC’nin ötesinde kendi sürdürülebilirlikleri için ülkelerin, çok daha kararlı adımlar atması gerekiyor. Bu noktada, Avrupa Birliği açıkladığı Yeşil Mutabakat (AYM) ile “iklim nötr” olma amacının da ötesine geçerek, kendi sanayisini, tarımını, ticaretini ve istihdamını korumayı hedeflediği gibi, yeni ve kapsayıcı bir kalkınma politikası ve ekonomik büyümeyi amaçlıyor.
Paris Anlaşması’nın uygulanabilirliğini de bir adım öteye taşıması beklenen Yesşil Mutabakat’ın, özel sektör üzerinde yaratmış olduğu ivme ile iklim değişikliği ile mücadele noktasında çok önemli etkisi olması bekleniyor.
Finans dünyası sürdürülebilirliğin gelişimine öncülük etmeye devam ediyor ‘Net sıfır’ dünyaya geçiş için gereken fon kaynaklarını harekete geçirerek iklim değişikliği ile mücadelede kritik role sahip finans dünyasındaki gelişmeler ve sektörden gelen cesaret verici açıklamalar ise bizlere umut ışığı oldu. Kararlarına ESG faktörlerini entegre eden PRI (Sorumlu Yatırım Prensipleri) imzacısı yatırımcıların sayısı 2021 sonu itibarı ile %50’nin üzerinde artış (2020’ye göre) ile 4661’e ulaşırken temsil ettikleri varlıkların hacmi 120 trilyon doları aştı. Her ne kadar COP26 genel olarak başarısızlığı ile anılsa da finans dünyasından gelen iki önemli girişim haberi ile ses getirdi. 45 ülkeden 130 trilyon doları aşan varlığı yöneten 450’den fazla finansal kurum, GFANZ (Glasgow Financial Alliance for Net Zero) aracılığıyla önümüzdeki otuz yıl içerisinde ekonomiyi net sıfıra dönüştürmeyi taahhüt etti. 100 trilyon doların üzerinde finansman sağlama potansiyeli bulunan bu koalisyonun, küresel ekonominin net sıfıra geçişi sürecinde finansal sistemin ihtiyaç duyduğu bilgi ve araçların yanı sıra piyasaları önemli ölçüde güçlendiren bir girişim olması bekleniyor.
COP26’nın şüphesiz en heyecan veren gelişmesi ise Uluslararası Finansal Raporlama Standartları - IFRS Vakfı’ndan gelen Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu’nun (ISSB) kuruluş duyurusu oldu. IFRS Vakfı, önde gelen yatırımcı odaklı sürdürülebilirlik standart ve çerçeve sağlayıcı kuruluşların başında gelen Değer Raporlama Vakfı - VRF ve İklim Beyanları Standartları Kurulu – CDSB ile ISSB çatısı altında güçlerini birleştirerek yatırımcılara karşılaştırılabilir ve tutarlı raporlama sağlama konusunda önemli bir potansiyel sunmayı amaçlıyor.
İş birliği ve güç birliği geleceğimizin tek teminatı
İklim krizinin tek başına bir çevre krizi olmadığını artık çok iyi biliyoruz. Ekonomik, sosyal, politik boyutları da içeren sistemik bir risk olan iklim değişikliği, insanlık, iş ortamı ve hükümetlerin en önemli risk unsurlarının başında geliyor. Aynı zamanda, şüphesiz belirlenen hedeflere ulaşmak için finansal kurumlar, politika yapıcılar ve şirketlerin birlikte hızla hareket etmesi şart. Dolayısıyla bu krizle mücadelenin çok boyutlu ve çok paydaşlı olarak ele alınması kaçınılmaz bir gereklilik. İklim değişikliği ile mücadelede kâğıt üzerinde verilen taahhütlerin, gerçekçi ve samimi bir şekilde eyleme dönüştürülerek çözüme ulaşılabilmesi için küçük hesapları bir yana bırakarak bir araya gelmek zorundayız. Zira amaca ulaşmak için yapılacak işbirlikleri geleceğimizin tek teminatı olacak. 2022 yılının bu hedeflerin somutlaştığı, harekete geçme noktasında ivme kazandığımız, “iyi”ye doğru kırılma yaşayacağımız güzel ve verimli bir yıl olmasını diliyorum.