Mustafa Başar
Yönetim Kurulu Danışmanı
Dört tane erkek evladım var; her birinin karakter gelişimleri, eğitimleri, dünya görüşleri, “alışkanlıklara dönüşebilecek potansiyeldeki” davranışları ve elbette gelecekleri için, zihnimde sürekli olarak açık duran dört tane pencere mevcut! Ne garip değil mi? Bu satırları yazarken kullanmakta olduğum da dâhil, o kadar uzun zamandır bilgisayarlar ile çalışmaktayım ki, zihnimi meşgul eden, onu yoran, yavaşlatan hususları bilgisayarın işlemci ve hafıza diskini yoran açık dosya pencerelerine benzetiyorum.
Geçenlerde tabiatı daha iyi anlamak için fırsat buldukça yaptığım araştırmalardan birinde, nedense aklım yırtıcı vahşi hayvanlara takıldı; kayıtları tutulmuş, havyanlar yüzünden yaşanmış ölüm istatistiklerini inceledim. İnsanların ölümüne neden olan canlılara baktım; karşılaştıklarım bende tam bir şok etkisi yarattı. Öyle ya, sıkça duyduğumu anımsadığım köpekbalığı saldırıları, akrep ve yılan sokmaları neticesi zehirlenmeler gibi haberler aklıma geldiğinden tahmin ettiğim listenin sıralaması çok daha farklıydı. İnternette kısa bir araştırma sonrası karşınıza çıkacak olan liste 2016 yılına ait, en popüler sitelerde nedense güncellenmiyor; bunu peşinen belirteyim. Köpekbalığı yüzünden ölen insan sayısı yılda sadece dört kişi, doğadaki vahşi kurtlar yüzünden ölenlerin ise on. Kaplanlar yüzünden senede ortalama elli, aslanlar yüzünden ölenlerin ortalama sayısı yüz, timsah saldırısıyla ölenler ise bin civarında. Akrepler senede ortalama üç bin beş yüz can alırken, zehirli yılanlar bir yılda yetmiş beş bin insanın ölümüne neden oluyor. Bu saydıklarımın hepsinden çok daha küçük bir bedene sahip olan sivrisinekler ise sadece bir yılda ortalama yedi yüz seksen bin insanın yaşamına son veriyor! Hata elbette insana ait; yeryüzünde 21. yüzyılda bile öylesine adaletsiz bir düzen içinde yaşıyorlar ki, dünyanın birçok bölgesinde en temel sağlık hizmetleri dahi yok! Basit aşı ve ilaçlarla sonu getirilebilecek çeşitli virüs ve mikropları taşıyan sivrisinekler hastalık yayarak, günümüzde bile bunca insanı öldürebiliyorlar. 2016 yılında ikinci sırada olup ta, an itibariyle liste başı olan, yani “insanlar için en ölümcül canlı” hangisi biliyor musunuz? İnsan! Bireysel olarak işlenen cinayetleri, çeşitli siyasi gerekçelerle devletler tarafından uygulanan askeri operasyonlar neticesi ölen askerleri ve sivilleri, insanın cehaleti, aç gözlülüğü, ahlaksızlığı gibi nedenlerle ihmal sonucu ölenleri de toplayınca, her yıl milyonlarla ifade edilen sayıda insan ölüyor! 1963 yılında New York Bronx’ta bir hayvanat bahçesi içerisinde son derece korunaklı ve ürkütücü bir sergi bölümü açılmıştı. Bu sıkı güvenlik önlemi alınmış çadırın girişinde yer alan “Dünyanın en tehlikeli hayvanı” yazılı tabela ziyaretçiler için son derece tahrik edici ve çekiciydi; çadır içindeki kalın çelik parmaklıkların üzerinde de aynı yazı vardı; merakla kafese yaklaşanlar, önce parmaklıkların ardındaki aynaya sonra da altındaki yazıya baktılar! Parmaklıkların altında aynen şöyle yazıyordu: “Şu anda dünyanın en tehlikeli hayvanına bakıyorsunuz; şimdiye kadar yeryüzünde yaşamış olan tüm canlılar arasında sadece bir tek o, diğer tüm canlı türlerini yok edecek güçteydi; şimdi ise yeryüzündeki bütün yaşamı yok edecek kudrete ulaştı!”
Sevdiğim bir Kızılderili sözü var; “Biz dünyayı atalarımızdan miras olarak değil, çocuklarımız ve torunlarımızdan emanet olarak aldık!”. Tabiata ve insan dâhil, diğer tüm canlı türlerine saygılı olmayı sürekli aşılamaya çalıştığım evlatlarımla ilgili zihnimin meşgul olması belli ki yaşamımın sonuna kadar sürecek. Ama hiç olmazsa ömrümün sonuna kadar ne yapmam gerektiğini biliyorum; çocuklarıma daha iyi bir dünya bırakmak yerine, dünyaya daha iyi çocuklar bırakmaya çalışacağım!