İstanbul Ticaret Odası’nın Ekim ayına ilişkin fiyat endekslerine bakarken aklıma Mahfi Eğilmez’in yeni çıkan ve öncekiler gibi yine bir solukta okunan çarpıcı ve öğretici kitabı “Başarısızlığa Övgü” geldi. Özellikle kitaptaki “Dünyanın En İlginç Sosyal Bilimler Laboratuvarındayız” başlıklı bölüm bizim enflasyon hikayemizi oldukça iyi anlatıyor.
Türkiye yaklaşık bir buçuk yıldır “Yeni Ekonomi Politikası” adı altında yeni bir model deniyor. Ancak model uygulamaya girdiğinden bu yana enflasyon çeyrek asırdır görmediğimiz seviyelere yükseldi. İTO rakamlarına göre 2022 Ekim ayında İstanbul’da; perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi bir önceki aya göre yüzde 3,96 artarak yıllık bazda yüzde 108.77 ile son 27 yılın en yüksek seviyesine ulaşmış. Çok muhtemeldir ki; bugün TÜİK’in açıklayacağı rakamlar da ciddi bir “enflasyon” sorunumuzun olduğunu bir defa daha ortaya koyacaktır.
Mahfi Eğilmez “Başarısızlığa Övgü”sünde, ekonomi bilimi insan ve toplum davranışını üzerine kurulduğundan, ekonomide yapılacak deneylerin laboratuvarının da toplumun kendisi olduğunu hatırlatarak; “Sonuçları tüm toplumu etkileyebilecek denemelere girişmeden önce özellikle dikkat edilmesi, her aşamanın yakından takip edilmesi, yaşanabilecek olumsuzlukların en aza indirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor. Türkiye, bu konuda bir istisna oluşturuyor. Pek çok konuda olduğu gibi sosyal bilimlerde de olacak olmayacak her türlü deneme yapıldığı için bir sosyal bilimler laboratuvarı gibi çalışıyor,” diyor ve Türkiye’deki enflasyon örneğini veriyor:
“Böyle bir durum enflasyon konusunda da yaşanıyor. Yükselen enflasyonu düşürmek için ne yapılır diye sorulsa bir çok seçenek sunabilir. Kimisi faizi artırmayı, kimse kuru tutmayı ikimizin maliyetleri denetlemeyi önerir. Kimisi de enflasyonun çeşidine göre farklı önlemler almak gerektiğini öne sürer. Enflasyonu düşürmek için faizi düşürmeyi öneren pek olmaz. Çünkü bunun çözüm getirmediği geçmişte görülmüştür. Bu yöntem Türkiye’de de birkaç kez denendi. Hatırlar da en çok kalanı, 1994 krizinin hemen öncesindeki denemedir. Hükümet faizi düşürerek enflasyonu düşürmeye çalıştı ama önce enflasyonun iyice yükselmesine sonra da ekonominin krize girmesine neden oldu. Bu olumsuz deneyime karşın Türkiye aynı iddiayı gündeme getirmeye ve uygulamaya devam etti. Son olarak 2021 yılında Merkez Bankası faizi düşürülerek enflasyonu düşürme denemesi yapıldı ve enflasyon yüzde 36’dan 80’e fırladı. Enflasyonun yüzde 80 olduğu ekonomide Merkez Bankası faizi yüzde 14, bankaların mevduat faizi yüzde 20, bankaların kredi faizleri yüzde 45 olunca tasarruf sahipleri paradan kaçıp harcamalarını artırmaya; kredi kullanıcıları da kredi çekip döviz almaya yöneldiler ve doğal olarak enflasyon daha da yükseldi. Böyle bir uygulamayı, böyle bir testi dünyada başka bir yerde yaşama imkanı bulamazsınız.”
Enflasyon toplumun tüm kesimlerini, ancak en fazla düşük ve orta gelir gruplarını etkileyen bir sorundur. Halkın bir numaralı meselesidir. Yaşam maliyetini arttırır; büyümeyi yavaşlatır; kısa vadeciliğe yöneltir; gelir dağılımını bozar; sosyal adaletsizliği artırır; ahlaki olmayan davranışlara yol açar. Çözümü var mıdır? Elbette vardır. Mahfi Eğilmez’in kendi deneyimlerinden yol çıkarak hazırladığı kitabın kapağında dediği gibi “Başarısızlıklar Başarıya Dönüştürülebilir.“ Ama öncelikle “Bir sorunu çözmek için her şeyden önce sorun olduğunu kabul etmek, sonra sorunun nereden kaynaklandığını doğru teşhis etmek ve son olarak da doğru tedavi uygulamak şarttır.”