Tüm dünya COVID-19 aşısını bekliyor. Ama 2021’de aşıya ihtiyacımız olan tek konu COVID-19 değil. İklim krizinden, resesyona, bilgi kirliğinden eşitsizliklere kadar birçok alanda çözüm üretecek aşıya ihtiyacımız var.
COVID-19’un damgasını vurduğu 2020 geride kaldı. 2021 yılının öncelikli tartışma konusu ise aşı. Salgının kontrol altına alınması için toplumun büyük kısmının aşılanması gerektiği konusunda bilim insanları uzlaşıyor. Sürecin nasıl işleyeceğini, önümüzde günlerde göreceğiz. The Economist ise “aşı” konusuna farklı bir bakış açısı getirmiş ve karikatürlerle, dünyanın 2021 yılında aşılanmaya ihtiyaç duyduğu 8 alanı belirlemiş. Bakın hangi 8 konuda açıya ihtiyacımız var:
1- İklim krizi aşısı
G20 ülkelerinde yer alan 14 düşünce kuruluşu ve STK’nın işbirliği içinde hazırladığı 2020 İklim Şeffaflığı Raporu’nun sonuçlarına göre, G20 ülkelerinin en az 19 tanesi ulusal petrol, kömür ve/veya doğalgaz sektörlerine finansal destek sağlamaya devam ediyor. 2020 Yenilenebilir Enerji Küresel Durum Raporu ise, küresel iklim değişikliği problemini çözmek için yenilenebilir enerji kaynaklarının farklı sektörlerde kullanılması ve fosil yakıt tüketiminin sonlandırılması gerektiğini ortaya koyuyor. Raporda görüşlerine yer verilen REN21 Genel Müdürü Rana Adib, “Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için gelecek 10 yıl boyunca emisyonlarda her yıl en az yüzde 7,6 düşüş yaşanması gerekiyor. Mevcut hızda, mevcut sistem ve mevcut piyasa koşullarıyla dünyanın, karbondan arındırılmış bir sisteme geçmesi sonsuza kadar sürecek” diyor. Dolayısıyla aşı şart!
2- Resesyon aşısı
Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) geçen sene sonunda, COVID-19 nedeniyle dünya genelinde işletmelerin kapanması, imalat ve hizmet sektörlerinin darbe almasının resesyonun çok daha kötü olmasında etkili olduğunu, ancak hikayenin tamamını yansıtmadığını işaret eden bir açıklamada bulundu. Dünya Ekonomik Forumu raporunda ise, salgın nedeniyle en büyük endişe kaynağının uzun süreli bir resesyon olduğu yer aldı. Endişe sıralamasının ikinci basamağında ise yapısal işsizlik yer aldı. Dünya Ekonomik Forumu Genel Müdürü Saadia Zahidi, “COVID-19 krizi yaşamları ve geçim kaynaklarını mahvetti. Bu, geniş ölçüde sonuçları olan bir ekonomik krizi tetikledi ve geçmişin eksik yönlerini açığa çıkardı” ifadesini kullandı. Zahidi, dünya liderlerine risklere karşı ve salgının etkisini yönetmek için birlikte çalışma çağrısı yaptı. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde daha sürdürülebilir, dirençli ve kapsayıcı ekonomiler oluşturmak için yeni bir aşı gerekiyor.
3- İzolasyoncu politikalar aşısı
İzolasyonizm, daha çok politik bir terim olarak, kendini diğer ülkelerin sorunlarından ve dünya politikasından uzak tutan devletlerin stratejik politikalarını tanımlamak için kullanılıyor. Bu kavram, bir ülkeyle ilişki kurmanın doğuracağı olumsuzları önleme düşüncesine dayanıyor ve devletlerin ortak fayda yaratmayı amaçlayan hiçbir sözleşmeye taraf olmaması gerektiğini savunuyor. Oysa, iklim krizinden fakirliğe, açlıktan kuraklığa ve hatta COVID-19 salgınına kadar hiçbir krizi tek bir ülkenin kendi başına çözmesinin mümkün olmadığını artık çok iyi biliyoruz. Geleceğin ‘iş birliği ve gelişme’ üzerinden mi yoksa ‘rekabet ve çatışma’ üzerinden mi şekilleneceğini önümüzdeki dönem gösterecek. Ama aslında cevap ortada: Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin 17. Maddesi’nin de vurguladığı gibi, iş birliği aşısı şart.
4- Yayılmacı politikalar aşısı
Salgın sürecinde şu ana kadar ortaya çıkan tablo, ABD-Çin rekabetinin derinleşeceği ve daha da sertleşeceği yönündeki görüşleri güçlendiriyor. Her iki tarafın da kendi hegemonyasını pekiştirmek için yayılmacı politikalara daha fazla odaklanacağı tahmin ediliyor. Nitekim iki devletin dünya üzerindeki nüfuz alanını genişletme yönünde, teknolojiden ticarete her alanda politika üretimine başvurduklarını net bir şekilde yaşadık. Sistemin herkes için adil bir şekilde işlemeye devam etmesi için yayılmacı politikalara son verecek bir aşı gerekiyor.
5- Otoriter eğilimler aşısı
COVID-19 salgını, küresel tedarik zincirinde yarattığı kırılma ile küresel üretimin temel ilkelerini yerle bir etti. Hükümetler, çok ülkeli tedarik zincirlerini sorgularken, yerel üretime dönmeye başladılar. Sınırların kapatılması küreselleşmeye ağır bir darbe vurdu. Bu durumun, uluslararası sistem üzerinde baskı yaratması, korumacılık politikalarına ve özellikle de otoriter eğilimlere güç kazandırması kaçınılmaz. Yeni önlemler ve yeni stratejilerin belirlendiği bu yeni normalde demokrasinin zarar görmemesi açısından, otoriter eğilimleri önleyecek bir aşı şart.
6- Bilgi kirliliği aşısı
Yaşadığımız çağda bilgi “en değerli emtia” olarak değerlendiriliyor. Teknolojik gelişmeler ve sosyal mecraların hızla artması sonucunda yaşadığımız en büyük sorun, maruz kaldığımız bu bilgi bombardımanı karşısında, doğru bilgiye ulaşabilmek. Tüm dünya, COVID-19 salgını ile birlikle, “infodemi” salgınını da aşmak zorunda. Özellikle de fiziksel ve ruhsal yönden sağlığımızı korumakta en fazla zorlandığımız bu dönemde!
7- Eşitsizlik aşısı
COVID-19 krizi zaten mevcut olan eşitsizlikleri daha da belirgin hale getirmiş durumda. Yapılan araştırmalar, yaşanan krizin sosyal eşitsizlikleri artırdığını; düşük gelir gruplarını, eğitim düzeyi düşük olanları, kadınları ve göçmenleri çok daha olumsuz etkilediğini ortaya koyuyor. Önümüzdeki dönemde toplumun her kesimini dikkate alan kapsayıcı politikalara çok daha fazla ihtiyacımız olacağı kesin.
8- Aşı karşıtlığı aşısı
Bilimsel araştırmalara göre, aşılar sayesinde her yıl 3 milyon insanın ölmesi engelleniyor. Aşı karşıtı grupların açıklamaları ise, toplum içinde endişelere neden oluyor. Bilim insanlarının tavrı çok net: “Aşı karşıtlığı devam ederse COVID-19 salgını yıllarca sürebilir ve milyonlarca can alabilir. Buna izin verilmemeli. Bu salgında aşı yaptırmamak başkasının canına kastetmek demektir."