ABD ve dünya borsaları 2022 yılını büyük kayıplarla kapattı, ABD’de S&P 500 endeksi yılı %20 kayıpla kapatırken ileri teknoloji hisselerini içeren Nasdaq 100 endeksindeki kayıp %33’ü buldu. 2009’da zirve yapan küresel finansal krizden bu yana yaşanan en keskin düşüş yaşandı ABD borsalarında. Dünya borsalarındaki toplam kaybın ise 18 trilyon doları bulduğu belirtiliyor. Hisseleri kayba uğrayan şirketler arasında efsane isimler de var. Dünyanın en küstah şarlatanı Elon Musk’un Tesla hisseleri 200 milyar dolar değer kaybetti ve bir süre dünyanın en zengin insanı olarak da anılan Musk bu ünvanı şimdilik kaybetmiş oldu.
Dünya borsalarında büyük kayıplar yaşanırken geçen yıl ABD doları karşısında en fazla değer kaybeden paralardan biri olan Türk Lirasının geçerli olduğu İstanbul Menkul Kıymetler Borsası tarihi rekorlara tırmandı. Türkiye’nin ve Türklerin nelere kadir olduğunu bilmedikleri için İMKB’den kaçan yabancı yatırımcılar ise avucunu yaladı her halde.
Dünya ekonomisinde enflasyon ve resesyon
2022 yılında dünya ekonomisine yön verenleri en fazla meşgul eden konu, Türkiye ekonomisine yön verenlerin fazla ciddiye almadığı enflasyondaki yükseliş oldu. Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açmasının da enflasyonu beslediği ortamda Türkiye’deki yönetim, Merkez Bankası’nı faizleri düşürmeye zorlayarak enflasyonu %80’lere yükseltmeyi başarırken, enflasyonun ekonominin kanseri olduğunu çok iyi bilen gelişmiş ülkelerde çok farklı bir davranış sergilendi. ABD ve Avrupa’da yıllık enflasyonun %5’i geçmesi başta ABD Merkez Bankası (Fed) olmak üzere başlıca merkez bankalarını radikal faiz artışlarına gitmeye zorladı. Bu faiz artışları yıllardır ucuz paraya alışmış olan borsaları aşağı çekerken söz konusu ekonomilerde büyümenin yavaşlaması ve işsizliğin yükselmesi tehlikesini doğurdu. Yıllardan beri ilk kez dünya ekonomisinde resesyon ve stagflasyon tehikesi tartışılmaya başlandı.
Bu tartışma 2023 yılında bütün hızıyla devam ediyor. Özellikle ABD ekonomisi için farklı tahminler yapılıyor, Avrupa’nın resesyona sürüklenme olasılığı daha yüksek görülüyor. Bu konuda en taze tahminlerden biri de IMF Direktörü Kristalina Georgieva’dan geldi.
IMF’nin 2023 resesyon tahmini
IMF Direktörü Georgieva, pazar günü ABD’nin CBS televizyonuna yaptığı açıklamada, 2023 yılının 2022’den daha zor geçeceğini ve küresel ekonominin ciddi bir resesyon tehdidiyle karşı karşıya kalacağını vurgulayarak dünya ekonomisinin üçte birinin resesyona gireceğini ifade etti. Georgieva, Avrupa Birliği ülkelerinin yarısının resesyona girmesinin beklendiğini, ABD’nin ise içgücü piyasasındaki canlılık sayesinde 2023 yılını resesyona girmeden atlatabileceğini söyledi. Çin’in çok sorunlu ve zorlu bir dönemden geçmekte olduğunu belirten IMF Başkanı, Çin ekonomisinin 2023 yılındaki büyüme hızının 40 yıldan beri ilk kez dünya ortalamasının altında kalmasının beklendiğini belirtti. Georgieva IMF’nin 2023 yılı büyüme hızı tahminlerinin gelecek hafta Davos’ta yapılacak olan Dünya Ekonomik Forumu toplantısında açıklanacağını, Ukrayna’daki savaşın yanısıra enflasyon ve resesyon tehdidinin de bu tahminleri etkileyeceğini vurguladı.
Dünyanın şu anda çok boyutlu ve çok taraflı bir kriz içinde bulunması 2023 yılında gündeme gelebilecek tehditler konusunda sağlıklı bir öngörüde bulunmayı zorlaştırıyor. Ancak özellikle Fed’in davranış biçiminin çok yakından izleneceğini ve atacağı her adımın dünya ekonomisini etkileyen sonuçlar doğurabileceğini unutmamak gerekiyor.
Türkiye’de “mucize” sevinci
Dünya ekonomisinde bu kritik gelişmeler yaşanırken Türkiye’de ve Türkiye ekonomisinde yaşanmakta olanlar ise ülkemizdeki ekonomi ve devlet yönetimi anlayışının kendine özgü niteliğini bir kez daha idrak etmemize yardımcı oluyor. Türkiye’de mevcut iktidarın ekonomiyi siyasi amaçlarının başlıca aracı olarak kullandığı her gün yaşanan yeni örneklerle kanıtlanırken piyasa ekonomisinden uzaklaşmanın ve keyfi yönetimin yeni örnekleri sergileniyor.
Devletin kaynakları, mevcut iktidara oy kazandırma potansiyeli olan amaçlar için sonuna kadar kullanılırken yandaş medya da bu çabanın sadık borazanı olarak görevini yapıyor. Örneğin bir zamanlar “Babıalinin Amiral Gemisi” diye anılan gazetenin dünkü birinci sayfasında yer alan ve “100 YILIN EN BÜYÜK RAKAMI” başlığıyla büyütülen haberde, 2022 yılında ihracat artışında yeni bir rekor kırdığımız vurgulanıyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan bizat açıklamıştı bu müjdeli haberi. 2022’deki ithalat artışında daha da büyük bir ‘başarıya’ imza atarak ithalat ve dış ticaret açığı rekoru kırdığımızdan ise hiç söz edilmiyordu. Geçen yıl dış ticaret açığını kapatacak yeni bir modele geçtiğimizi belirtenler ise bu rekora hiç değinmemeyi tercih ediyordu.
Türkiye’de, seçim öncesinde hedef kitleye devlet kesesinden ulufe dağıtmanın yaygınlaştığı, yalan yanlış başarı öykülerinin her gün bir yenisinin türetildiği, ülkeyi uçuracak yeni doğal kaynakların keşfedildiği bir ortamda seçime gitmek hedefleniyor. Hedef bu olunca ve devlet de bu hedefe odaklanınca dünyada olup bitenler ekonomi yönetimini fazla ilgilendirmiyor. Türkiye dış dünyada da hayret uyandıran bir ülke olarak izleniyor.