Öğr. Gör. Raif Bakova
Arş. Gör. Şerif Yüksel
T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi- Uluslararası Ticaret Bölümü
Çin’in Wuhan kentinden başlayarak dünyaya yayılan COVID-19 salgını bu günlerde 2. yaşını tamamlıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün 13 Ocak 2020’de tanımladığı pandemi, hem ekonomik hem sosyal sorunlara hem de milyonların ölümüne neden oldu. İki yıllık dönemde önceleri fırsat gibi görünen Covid, sonradan dünya ekonomisini krizin eşiğine getirdi. Bu yorumun nedeni iki yıl kapanmalar nedeniyle online çalışma ve ticaretin getirdiği avantajlardı. Aynı süreçte dünyanın en zenginleri (Bill Gates, Elon Musk, Mark Zuckerberg ve Jeff Bezos gibi) servetlerini yüzde 30-35 arttırdılar. Ancak bir yıl sonra işler tersine gelişti ve dijital ekonomi 2022’de aynı başarıyı yakalayamadı.
Salgının etkisiyle sanayi, ticaret ve sosyal yaşamda oluşan değişim ile dünya ekonomisi ve sosyal aktiviteler yeni bir yapıya evrildi. Bu dönem dünya ekonomilerinde son 35 yılın en yüksek enflasyonuna neden olurken 2023 için öngörüler karamsar bir tabloya döndü. Dünyayı yöneten kurumların yetkin kişileri ülkelerinin ve komşularının kesinlikle resesyona gireceği tahmininde bulundular. Bu kişiler arasında IMF Başkanı Georgieva, Bünya Bankası Başkanı David Malpass, ABD’nin akademisyen Hazine Bakanı Janet Yellen ve Avrupa Merkez Bankası Başkanı C. Lagarde sayılabilir. Ayrıca dünyanın en güçlü ekonomik ve sosyal oluşumu G20’nin yıllık toplantılarında resesyon gündemde yer almaktadır. Söz konusu kişiler bu sorunun çözümü için ülke merkez bankaları ve kalkınma bankalarının desteğini önermektedir. Özetle 2023 yılının küresel ekonomi için zor geçeceği anlaşılmaktadır.
Dünyanın sorunu COVID’e bağlı olarak görünmese de gıda krizi ile iklim krizidir. Gerek sağlık problemleri ve gerekse mali yetersizliklerden dolayı beslenme ve gıda tedariği özellikle gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerin temel sorunudur. Bölgesel bir savaş olsa da Ukrayna-Rusya anlaşmazlığı bile ‘tahıl krizi’ne neden olmuş ve Türkiye’nin katkılarıyla kısmen çözümlenebilmiştir. İklim felaketleri ise insanlardan çok tahıl üretimini etkileyerek gelecekte çok daha büyük sorunların habercisidir. ABD gibi bu konuda mali gücü yüksek ülkeye 2022 iklim felaketlerinin faturası 2 trilyon dolar olarak tahmin ediliyor. Bu konuda dünya nüfusunun 8 milyara ulaşması bir başka büyük tehlikedir. Sanayileşme ve kirliliğin yanısıra artan nüfusunun dünyanın geleceğini tehdit ettiği birçok bilim insanının öngörüsüdür. O nedenle de ekonomik ve sosyal politikaların yanısıra çevre konusunda dünyanın geleceğine göre planlanması ülkelerin gündemindedir.
Yeni yıla girerken 2022’nin karamsar tablosu içinde 85 milyonluk nüfusu ve yüzde 85 enflasyonu ile oldukça yüksek dış borç ve cari açığı ile Türkiye’nin de bazı konuları gündeme alarak çözümler üretmesi yaşamsaldır. Cumhuriyetimizin 100. Yılını yaşayacağımız 2023 yılında, varolan sorunları gözardı etmeden, yeni konulara odaklanarak ülkemizin sorunlarına çözüm üretmek gerekiyor. Kısaca özetlenirse, artan nüfusumuz, enflasyon ve sonucu olan pahalılık ile beslenme, ekonomide yeni yatırımlar, milli gelirimizin yetersizliği ile dış borçlar ile cari açığımız temel sorunlarımızı oluşturuyor. Türkiye Cumhuriyeti yüzyıllık birikim ve deneyimi ile tüm bu sorunların üstesinden gelebilecek güce sahiptir. Bu konuda 2022 yılının bize sağladığı bazı avantajları kalıcı olarak değerlendirmemek gerekiyor.
Örneğin, ülkemizin ‘cari açık’ sorunu elli yıldır var ve temelden çözümlenememiştir. Bu yıl Ukrayna-Rusya krizi ile Ortadoğu’daki gelişmelerle ülkemize döviz girişi (Net Hata Noksan kaleminden) 30 milyar dolara yaklaşmıştır. Bunda ABD ve AB’nin Ruslara yaptırımları nedeniyle Türkiye’ye sığınmaları, Arap sermayesinin Türkiye’ye ilgisi ve taahhüt sektörünün dünya çapında (Rönesans Holding gibi) başarıları ile krize rağmen ihracatın aksamamasının büyük etkisi var. Ancak yukarıda değinildiği gibi bölgesel krizlerin sona ermesi ve Batı ekonomilerindeki resesyon döviz girdilerini olumsuz etkileyebilir. Bu yılın sürekli revize edilen turizm gelirlerinin 46 milyar dolar hedefine çıkarılması da bu konjönktürün etkisiyle olmuştur. Galataport’un işletmeye açılması ve Michelin Yıldızı uygulamasının 11 Ekim 2022’de başlaması ile lüks turizmin Türkiye’nin turizm gelirlerine (Gastronomi turistleri ile) önümüzdeki yıldan itibaren büyük ivme kazandıracaktır. Son dönemde yavaşlasa da yabancı gayrimenkul satışları sürüyor. Her ne kadar Devlet bütçesine yük olsa da çeşitli ülke göçmenlerinin 10 milyona yükseldiği ileri sürülmektedir. Yabancı yetişmiş insan gücü de ekonominin kaynaklarındandır. Bu konuda bir tehlike, yazılım konusunda yetişmiş 40 bin gencimizin yurtdışına göç ettiği ise bizim kayıplarımızdandır. Özetle 2023 yılında Dünyadaki ekonomik ve sosyal olumsuzlukların ülkemizi etkilemesi kaçınılmazdır. Yapılması gereken tüm kurumlarımızın ayrıntılı analiz ve çözümler üretmesidir. Ekonomik ve sosyal aktiviteler kendi içinde çelişkileri barındırmaktadır.
Dünyada böylesine sorunların yaşandığı bir dönemde dünya zenginleri bilişim ve dijital ticareten ‘Milyarderler Listesini’ oluştururken 2022 yılında listeye lüks ticaretten zengin olan bir kişi girdi: Bernard Arnault. Louis Vuitton Moet Hennessy (LVMH) adlı Fransız şirketinin sahibi Elon Musk’ı geçerek dünya milyarderler listesinin ilk sırasında; enflasyon, resesyon, gıda krizi ve iklim felaketleri arasında birinciliği aldı.
Cumhuriyetimizin yüz yıl öncesi mucizevi bir olaydı (1923), neden yenisi olmasın?