Dünya nereye, Türkiye nereye?

Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Dünyada çok ilginç gelişmeler yaşanırken bu gelişmelere odaklanan bir yazı yazmak için hazırlık yapıyorum ama salı sabahı yazımı yazmadan Dünya gazetesine bir göz atınca Türkiye’de olan bitene değinmeden edemeyeceğimi anlıyorum. Dün de öyle oldu, Dünya’nın manşetinde “Enflasyon rekor kırdı” başlığını görünce ve gazetedeki ilginç haberleri okuyunca Türkiye’deki gelişmelere ve tuhaflıklara değinmeden edemeyeceğimi anladım. Gerçekten de dünyada önümüzdeki döneme damga vuracak çok önemli gelişmeler yaşanırken Türkiye sanki farklı bir dünyada yaşıyor, acayip olaylara sahne oluyor. Bu nedenle iki bölümlü bir yazı yazacağım bu hafta.

Pandemi hata affetmiyor

Geçen yılın başından beri dünyayı kasıp kavuran koronavirüs pandemisi başta ABD olmak üzere birçok ülkede kontrol altına alınabildi ama geçici iyileşmelere güvenerek önlemleri gevşetmenin salgını nasıl azdırdığı ve benzersiz felaketlere yol açmaya devam ediyor. Son haftalarda Hindistan’da yaşanan cehennem sahneleri bunun en çarpıcı örneğini oluşturdu. İngiltere’den sonra dünyanın en eski demokrasisine sahip olmakla övünen Hindistan’da, Hinduların hükmettiği bir tek adam rejimi kurmaya kalkışan Narendra Modi’nin 2021 yılı başında pandemiye karşı zafer ilan ederek halkı sokaklara dökmesi büyük felaketi getirdi. Çin ile birlikte dünyanın yükselen ülkelerinden biri olarak anılan Hindistan’da pandemi kurbanlarının sayısı bile belli değil. ABD’de Trump’ın sonunu getiren cahil cesareti Hindistan’da da Modi’nin durumunu fena halde sarsmış görünüyor.

Biden ABD’yi kendine getirdi

ABD’de ise demokrasiyi tahrip ederek keyfi bir tek adam rejimi kurmaya yeltenen Donald Trump başkanlık seçimini kaybedince Kongre binasına saldırı bile düzenletti ama demokrasinin kurumları sağlam durunca Trump’ın sayfası kapanmış oldu. Seçimi kazanan deneyimli politikacı Joe Biden ise daha ilk günden kolları sıvadı ve birinci önceliği pandemiyle etkili mücadeleye vererek toplumun moralini yükseltti. Buna paralel olarak devreye giren 1,9 trilyon dolarlık devlet desteği ise ekonomideki canlanmanın tetikleyicisi oldu. Bunu izleyen kapsamlı alyapı yatırımlarının ve toplumun en muhtaç kesimlerine yönelik destek paketlerinin programlanması da ABD ekonomisinin 2021’de %6’nın üzerinde büyüyebileceği tahmini gündeme getirdi. Biden’ın benzeri görülmemiş boyuttaki kamu harcamalarıyla ekonomiyi canlandırma programını, geliri 400 bin doların üstündeki varlıklı kesimden ve devasa karlar elde eden büyük şirketlerden vergi alarak finanse etmek istemesi de neoliberal anlayışın miadının dolduğunu bir kez daha gösterdi.

ABD’de enflasyon korkusu

Ancak ABD ekonomisindeki canlanmanın bir tüketim patlamasına yol açması ve pandeminin ekonominin arz cephesinde yarattığı sorunların da üretimi sınırlaması halinde bunun enflasyonu azdırarak ABD Merkez Bankası’nı (Fed) faiz yükseltmeye zorlayabileceğini ileri sürenler de var. Fed Başkanı Powel daha uzun süre bu noktaya gelinmeyeceğini belirtiyor ama faizlerin sıfıra yakın olduğu ortamda rekorlar kıran hisse senedi borsalarının ve düşük faize güvenen yatırımcıların bu olasılık nedeniyle tedirgin olmaları kaçınılmaz görünüyor.

Öte yandan büyüme hedeflerini koruyan Çin’den sonra ABD’nin de hızlı büyümeye başlamasının dünya emtia piyasalarında ciddi fiyat artışlarını gündeme getirdiği görülüyor. Petrol fiyatlarını da etkileyebilecek bir dalganın da dünyada enflasyonun yükselmesine yol açabileceği belirtiliyor. Halen resesyon tehdidiyle boğuşan Avrupa’nın 2021’in geri kalan kısmındaki performansı konusunde ise farklı görüşler ileri sürülüyor.

Enflasyon şampiyonu Türkiye

Enflasyon denince akla Türkiye geliyor kaçınılmaz olarak. Dünkü Dünya gazetesinin manşeti şöyleydi: “Enflasyon rekor kırdı, umut başka bahara!”. Enflasyon bizim 1970’lerden beri etkisinden kurtulamadığımız bir virüs aslında. Bünyemizi sürekli kemiriyor ama biz bunun yol açtığı tahribatı hafife alarak durumu idare etmeye çalışıyoruz. Enflasyonun aslında verimsiz çalışan firmaların, rekabetin sınırlandığı piyasaların, siyasetten rant devşiren sermayenin vazgeçemediği ama toplumun geniş kesimine zarar veren bir illet olduğunu kabul edip bünyeden atamıyoruz bu virüsü.

Markete gidemeyen borsaya giriyor

Kronik enflasyon ülke parasını para olmaktan çıkartıyor, gelir dağılımını bozuyor, ülkenin kredibilitesini sıfıra indirerek dış kaynak bulmasını zorlaştırıyor ve insanları farklı arayışlara sürüklüyor. Gene dünkü Dünya’de yer alan bir haberde bunun çarpıcı bir örneğini sergileyen veriler var. Borsadaki portföy değeri O-1000 TL arasında bulunan yerli yatırımcı sayısı nisan ayında 313.979 artarak 1.061.022’ye yükselmiş. Portföy değeri 1000-5000 TL arasında olan yerli yatırımcı sayısı da 300.152’den 413.496’ya çıkmış. Portföy değeri 20.000 TL’nin üzerindeki yerli yatırımcı sayısı ise nisanda azalmış. Anlaşılan markete gidemeyen vatandaş borsaya gidiyor ve umutla karın doyuruyor enflasyonsever ülkemizde.

Tüm yazılarını göster