Dünya ekonomisi 2020’ye hızlı girdi. Önce koronavirüsün yarattığı olumsuz hava piyasaları vurdu, ardından petrol fiyatlarında arz yönlü şok etkisi ile ortaya çıkan düşüş, yapılan tüm öngörüleri ters yüz etti.
Neler oluyor sorusunu sormamız gerekiyor, ancak bunun yanında olanlara karşı ne yapıldı ve neden böyle yapıldı sorularını da sormalıyız.
Ne Oldu?
-Çin kaynaklı virüs tüm dünyayı sardı, birçok ülkede çalışma hayatı virüsten etkilendi. Fabrikalar, okullar kapandı, ticari faaliyetlerden hızlı düşüş yaşandı.
-Çin’in Ocak-Şubat dönemi ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre %17 azaldı. Çin’in ihracatının ve ithalatının azalması diğer ülkeleri de vurmaya başladı.
-2002 yılı için duyulan kaygılar daha da çok güçlendi. IMF ve Avrupa Merkez Bankası durgunluk tehlikesine dikkat çekti.
-OPEC’de Rusya ile çatışma ve S. Arabistan petrol üretimini artırmaya karar verdi. Petrol fiyatları (brent/varil) 29 doları gördü. Bu fiyattan en son 1991 yılında işlem yapılmıştı.
Ne Yapıldı?
-ABD Merkez Bankası Fed politika faiz oranlarını yarım puan aşağıya çekti, faz oranı %1-1,25 düzeyine geriledi.
-FED 175 milyar dolarlık parasal genişlemeye gitti.
-ABD ve AB Corona virüsü için önemli bütçeler ayrılmasına karar verdi. IMF bu dalgaya 50 milyar dolar ile katıldı ve virüs ile mücadele eden ülkelere bu parayı kredi olarak vereceğini duyurdu.
Rusya ve Kriz
Yaşanan virüs ve petrol krizinde iki ülke öne çıktı; Çin ve Rusya. Virüs üzerine yani Çin üzerine, konuşan yazan çok, ben Rusya üzerinde durmak istiyorum. Çünkü Rusya ile bizim de teke tek başımız dertte.
Rusya, 2000 yılından bu yana tek adam rejimi ile yönetiliyor. Putin önümüzdeki günlerde değiştirilecek olan Anayasa ile 2036 yılına kadar başta kalıp, eğer vazgeçmez ya da ölmez ise 85 yaşında emekli olmayı düşünüyor. İktidarda geçirdiği 20 yıl boyunca Rusya saldırgan, milliyetçi bir dış politika izlerken, içeride de Oligarklara dayalı yandaş (crony) kapitalizme dayalı bir sistem uyguluyor. Ülkede siyasi ve ekonomik özgürlük olmayınca Rusya ekonomide atak yapamadı. Rusya’nın ekonomik verilerine ayrıntılı bakıldığında ortaya şöyle bir tablo çıkmakta:
-2000 yılından bu yana 2009 (-yüzde 7,8) ve 2015 (-yüzde 2,3) dışında sürekli büyüyen bir ülke olmasına karşın büyüme oranı istikrarsız. Dalgalı seyir izliyor.
-Büyüme büyük ölçüde doğal gaz, petrol, silah, tahıl ve altın ihracatına bağlı. Doğal gaz ve petrolün toplam ihracat içindeki payı %52,9 düzeyinde. Dolayısıyla ülke emtia, özellikle de petrol fiyatlarına bağlı bir ekonomiye sahip. Petrol fiyatlarının düşmesi ile büyüme oranı da hızla düşüyor.
Kaynak: Searchable List of Russia’s Most Valuable Export Products.
-Ülkede diğer sektörlerin ekonomiye katkısı zayıf olduğu için bütçe dengesi de büyük ölçüde doğal gaz ve petrol gelirlerine bağlı. Örneğin 2018 yılında bütçe gelirlerinin yüzde 46’sı, 2019 yılında da yüzde 39’u bu iki üründen elde edilen gelirlerden oluşmakta.
Kaynak: Rusya Maliye Bakanlığı, fedbud-year-enrussian
-Ekonomideki bu bozuk yapı kişi başına GSYH’de de ortalama 10 bin dolarlarda gezinilmesine neden olmakta ve ülke orta gelir tuzağında. Putin bu durumun yaratacağı toplumsal baskıyı hafifletmek için sosyal yardımlarla halkın olası tepkisini engellemekte. Bu politika bütçe verilerinde açıkça gözükmekte. Bütçe harcamalarının %25-30 sosyal harcamalara ayrılmakta. İkinci kalem ise savunma harcamalarıdır.
-Rusya tek adam rejimi ile gelecek yıllarda yaşayacağı krizlere yelken açmış durumda. Yaşanan petrol krizi yelkene gelen rüzgarın hızını artırdı. Ancak Modern Çar’ın (Putin’in) bu krizi nasıl yöneteceği, biraz da halkın sabrın bağlı.
- Rusya farklı etnik kimliklere sahip bir ülke. Putin demir yumrukla bu kimlikleri bir arada tutmakta. Yaşanacak bir kriz Putin’in kolunun kırılmasına neden olursa, bu kimliklerde kendine farklı yerlere atabilir.