Düz tasarım anlayışında gölge, eğim, derinlik, kabartma efekti, gradyan renk geçişleri, üç boyutlu öğeler, gölgeli kabarıklıklar olmaz. Minimalist yaklaşım, bu “düz” trendin eksenini oluşturur. Objeleri gerçek dünyada göründükleri gibi grafikleştiren “skeuomorphic”ten bile daha sade, üzerindeki detaylardan arındırılmış yeni bir anlayışla; basit olan her şeyin güzel ve işlevsel olduğu düşünülerek eski tarzdaki görsellik yeni ve “düz” bir bakış açısı ile yenileniyor. Derinlik ve boyutlardan arınmış grafik elemanları, basit unsurlar, tipografi ve düz renklerin kullanımıyla, “kullanıcı arayüzü tasarımı” tarzı olarak 2020’ların modası oldu.
Daha akıcı ve verimli, çekici ve ulaşılabilir görünen düz tasarım, imajı kolay ve hızlı bir şekilde iletirken, yüksek çözünürlüklü ekranlarda da net görünüyor, web sitelerinde daha çabuk yükleniyor ve kolayca yeniden boyutlandırılabilir.
Değerlerimiz, standartlarımız, yaşam tarzlarımız belirgin bir şekilde değişirken; kullanımı daha kolay bu ekran tabanlı “flat” tasarım, Apple’lardan Google’a Facebook’tan Windows’a artık herkes tarafından telefonlar, bilgisayarlar ve dijital dünyada benimsendi, hatta başarının anahtarı olarak teknolojiyi kullanıcı dostu yapan, kolay anlaşılabilir, güçlü pozitif çağrışımları olan “ideal” olarak, kabul edildi.
Oysa bir adım önce; başarı için rozet olan işlevsel “skeuomorphic” tasarım, ürünleri ve markaları daha akılda kalıcı ve ilginç halde gösteriyor, ürünü aynılık denizinden ayırabiliyordu.
Fakat, otomobil markaları en eski kimliklerini yeniden tercih ederek, düz logolar ortaya çıkarmaya başladılar. Yeni düz logolar, önceki üç boyutlu görünümlerinin basitleştirilmiş bir versiyonu olsa da, düz stilleriyle markaların kendinden emin “ilerici yüzü” olduğu öne sürülüyor.
İlk olarak MINI, 2015’te logosunu düz bir tasarıma dönüştürdü. Araçların üzerinde krom tarzına devam etseler de; yeni minimal logo, 80'lerden kalma çift kanatlı sembolün iki boyutlu tek renkli versiyonu oldu.
2016’da Citroen, iki şeridin parlaklığını ve adının ayırt edici kırmızı rengini kaybederek, düz, tek renkli yeni logoyla sanki 1977 öncesine geri döndü. Yeni görsel kimliklerle tanınmış marka olmalarına da güvenerek, marka isimlerini artık daha az kullanmaya ve sadece logolarıyla tanınacaklarına inanan markalar arasında; Audi de, 2017’de çevrimiçi platformlarda okunabilirliğini artırmak için bu minimalist esintiye kapıldı.
Ardından elektrikli modelleriyle birlikte Volkswagen, Toyota, Nissan, Opel ve son olarak da Kia ve Peugeot, dijital dünyaya uygun bir kimlik yaratmak üzere yeni düz logolarına geçtiler. Fakat, aynı zamanda elektrikli otomobil üretimine yönelik stratejik bir değişime de işaret etmek istediler.
1980'lerle krom efektli üç boyutlu logolarla yeniden markalaşmış olan otomobil üreticileri, dijital dünyadaki alaka düzeyini korumak için düz tasarımlara dönüyorlar.
Bu düz stille “elektrikli bir geleceği" karşılamayı planlayan Volkswagen ve baş rakibi Toyota da, “premium" ve “ileriye dönük" yeni kimlikleriyle mobil platformlara daha iyi adapte olmayı ve "dijital bir dünyada uzun ömürlülüğü" sağlama hedefinde onlarca yıl öncesinin düz tasarımlarına geri döndüler.
Kurucusu Yoshisuke Aikawa'nın "Shisei tenjitsu o tsuranuku" yani "Güçlü bir inancınız varsa, güneşe bile nüfuz eder" inancına sadık kalınarak hazırlanan Nissan'ın yeni logosu, çok hızlı değişen tüketici deneyimini “karşılama” olarak yeni “dijital dostu” görünümünü açıklarken, günümüzde sosyal medya kanallarında ve dijital platformlarda gezinen “müşteriler”in logoları çok daha fazla gördüğünü ve düz tasarımların daha az karmaşık bir görsel deneyim sunduğunu hatırlatıyor.
Yenilikçi ve ilerici, modern Alman kültürüyle birlikte “soğuktan havalıya” dönüşen bir yaklaşım benimsemiş, cesur, saf, çağdaş bir kimlikle yenilenen Opel ise, “Vizör ve Pure Panel”li yeni görsel imajında gösterişten ve dikkat dağıtıcı unsurlardan uzaklaşıyor. Arındırılmış şekilde tamamen temel unsurlara odaklanmış daha modern çizgilere sahip marka logosu, yeni “Opel Next” yazı tipi ve yeni enerji tipi elektriği simgeleyen parlak neon Opel sarısı gibi detaylarla yenilikçi yönünü ön plana çıkartıyor. Bu yenilenmeyi, bir marka detoksu uygulaması olarak tanımlayan Opel, kulanıcılarına abartılı teknolojik arayüzler ve karmaşık butonlardan uzak, kullanıcı odaklı ve sadeleştirilmiş bir sürüş deneyimi sunuyor.
“İlham veren hareket” sloganıyla teknoloji ve ulaşım ihtiyaçlarına çözüm geliştiren bir şirket olarak geleceğe yatırım yaptığı kurumsal dönüşüm yolculuğunu başlatan “KIA Motors Corporation”, önce ismini “Kia” olarak değiştirip yeni logosunu gösterdi.
Zamana ayak uyduran Peugeot da, endüstriyel, teknolojik, politik, sosyal, dijital ve şimdi de çevresel değişimleri öngörerek, yeni mobilite çözümlerinin önünü açıyor. 170 yıllık ihtişamlı aslan başıyla tasarlanmış yeni armasıyla sınıf atlama stratejisini destekleyen Peugeot, kişiliğini ve karakterini yeniden tanımlıyor ve tarihinde yeni bir sayfa açıyor. Evrenselliği ve çok kültürlü bir kimlik biçimini ifade ededen yeni logolarının aidiyetin ve tanınmanın ayırt edici bir sembolü olduğunu açıklıyor ve geçmişi ultra-modernlikle birleştiriyor. Web sitesini de tüm bu deneyiminin bir parçası ve ‘çevrimiçi satış noktası’ haline getiren, etkili, sürükleyici, dinamik ve iş odaklı akıcı bir satış deneyimi sunmayı amaçlayan Peugeot, keşif, yapılandırma, satış, sözleşmeler, finansman, takas gibi yetkili satıcıda yapılabilecek her şeyi çevrimiçi olarak yapma imkanı sunmayı amaçlıyor. Sadece görsel kimlikle sınırlı olmayan bir marka ekosisteminin yolunu açarak, markasını bir yaşam stili olarak sunmaya başlıyor.
Aslında geçen yüzyılın başında otomobil logoları çok basitken, sonradan karmaşıklaşmıştı, fakat şimdi tekrar basitleştiriliyor.
Logoların yeniden tasarımına yeni bir yazı tipiyle araçların özellikle otomobil tasarımında odak noktası olarak, arkada boydan boya model isimleri de eşlik etmeye başladı.
Dijital dalga, kendi "dijital koşullarını" beraberinde getirdi ve otomobil endüstrisinin da dramatik bir değişim geçirmesine neden oldu. Kimse geleceğin nasıl olduğunu bilmiyor, fakat hızla elektrifikasyona, mobilite hizmetlerinde değişime ve kentsel alanlardaki gençlerin otomobil satın almaya daha az ilgi göstermesine alışmaya çalışılıyor.
Otomotiv markaları, mobilitenin ötesinde hizmetler sunan dijital şirketler olarak görülmek istiyorlar.
Logo güncellemeleri, müşterilerin hala bir otomobil şirketinin fiziksel ürünüyle düzenli olarak etkileşimde bulunmasını da etkileyecek. Ancak, logolar düz olsa da, gerçek hayatta markaların arasındaki farklar muhtemelen açık kalacak.
Volüm markalardan çok farklı motivasyonalara sahip Maserati ve Rolls-Royce ise, kimlik güncellemelerini yaparken, lüks dünyanın “belirli kodları arayan” belirli müşteri kitlesiyle ilgili oyunun dışında kalmamak için “olmazsa olmaz” görsel kodlarını korudular.
Diğer yanda Mercedes yıldızı, 2009 yılında düzleştirilmiş, fakat daha sonra işe yaramadığı düşünülerek birkaç yıl sonra üç boyutlu görünüme geri döndürülmüştü.
Otomobillerin geleneksel satın alma modelleri değişirken ve Tesla gibi çok güçlü rakipler yepyeni taktikler ortaya çıkarırken, markaların müşterilerle nasıl bağlantı kuracağı ve nasıl sadakat oluşturacağı, sanıyoruz sadece yeni logolarla “biz de Z-Kuşağı olduk” demekle olmayacak.
Asırlık markaların, geçmişin ikonik tasarımlarını modernize ederek, geleceğin elektrikli araçlarını üretmeyi düşünmeleri, belki “yeni” rakiplere karşı en iyi fırsat olabilir.
Dijitale öncelik veren markaların "yeni bir çağın başlangıcı" olacağını iddia ettikleri “Flat Design” ile ön ve arka logolarını aydınlatma planları da, ayrıca farklı bir yeni tasarım öğesi olarak değerlendiriliyor.
Artık bir otomobil şirketi olmanın yanı sıra bir mobilite şirketine dönüşümüne de vurgu yapılarak; genişleyen mobilite ürünleri ve servisleriyle sürekli olarak çeşitlenen müşteri tabanı etrafında görsel sadelikten ilham alan yeni tasarım dili geliştiriliyor.
İleri görüşlü, mobiliteye hazır, daha premium his ve tamamen tutarlı olmak üzere mütevazı 2 boyutlu logo tasarımı öne çıkarılıyor ve sadelik, şeffaflık ve modernlik ile birlikte dijital dünyaya tam uyum sağlama ve fiziksel dünyada da etkili bir tarza sahip olmak isteniyor. Yeni logolar, yeni özel bir tipografilerle birlikte tüm iletişim noktalarında uygulanırken, markaların dijital alışverişe hazır olduklarını da temsil ediyor.
Bilgiye erişim ve internetin sunduğu etkileşim potansiyeli ile her zamankinden daha fazla bağlantıda olduğumuz bir gerçek. Hayatlarımız fiziksel olduğu kadar artık dijital de… Bu nedenle, güçlü markaların her iki alanda da etkili olmaları gerekiyor.
Global e-mobilite ve dijitalleşme stratejileri paralelinde yeni bir dönemin başlangıcı olarak tasarlanan yeni kurumsal kimlikler ve logolar, daha modern bir marka deneyimi yaratmak için daha canlı, renkli ve insan odaklı yeni görsel dünyalarında web siteleri ve dijital platformlar da tamamen yenilendi. Gerçek zamanlı iletişim sağlayan canlı chat, online servis randevusu, online yol yardım, finansman seçenekleri ve diğer birçok ürün ve hizmetle ilgili içerik ve teklifler de tek bir platformda sunulmaya başlandı. Müşteriler için son derece sadeleştirilmiş gezinme ve kişiselleştirme imkanları sağlandı. Dolayısıyla “mobil-optimized” yerine “mobile first” tasarıma geçilirken, eskiden taşınabilir cihazlara da uyumluluğu olan web siteleri, şimdi menü ve içerik yapıları da yalınlaştırılarak mobil cihazların küçük ekranları hedeflenip, sonradan büyük ekranlara uyumlu şekle dönüştürülüyor.
Yeni bir çağ modern markalar gerektiriyor ve modern markalar ise net bir tasarıma ihtiyaç duyuyor. Yeni marka unsurlarıyla farklı, ilerici, yenilikçi ve geleceğe açık olma iddialarını dile getiriyorlar.
Bu hareketli değişimin ortasında yeni mobilite çağına daha saf ve yalın bir marka olma yolunda çalışan otomobil üreticileri, iş ve operasyonel süreçlerinde de değişiklikler yapıyorlar. Sadece isim ve logonun değiştirildiği basit bir değişiklik değil, üretim ve satış odaklı geleneksel iş modellerinin arkada bırakıldığı bir değişim… Yeni bir kurumsal misyonla yeni bir başlangıcın yapıldığı yeni marka stratejileri, yeni bir iş yapış şekli, yeni bir tasarım felsefesinin uygulandığı tüm faaliyet ve eylemlerde müşteri odaklı bu dönüşüm yolculuğuyla “üretim ve satış odaklı” otomotiv markaları olmaktan uzaklaşılarak, “teknoloji ve ulaşım ihtiyaçları konusunda inovatif yaklaşımlar geliştiren” markalar olmayı hedefliyorlar.
Elbette estetik, bir zevk meselesidir ve sonsuza dek tartışılabilir. Ancak, dijital arayüzün görünümü ve verdiği his zamanla kaçınılmaz şekilde değişecek, aşırı uçlardan diğerlerine geçişler olacaktır.
Belki o sebeple BMW şeffaf ve Renault çok çizgili denemeler yaparak daha büyük etki yaratmak istiyor olabilir.
Çok farklı ve orijinal olmak için çok az yer kaldı… Bu yüzden her şeyin aynı görünme eğiliminde olduğu unutulmamalı!..