OYAK şirketlerinden HEKTAŞ’ın ev sahipliğinde, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ankara Üniversitesi işbirliğiyle Bursa Orhangazi’deki Tarımsal İnovasyon, Eğitim ve Deneyim Merkezi F.A.R.M.’da düzenlenen 2. Uluslararası Moleküler Bitki Moruma Kongresi benim için öğretici ve anlamlı oldu.
OYAK Gıda, Tarım ve Hayvancılık Sektörü Grup Başkanı ve HEKTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı M. Levent Orakçier, HEKTAŞ Genel Müdürü H. Zafer Terzioğlu ve Kurumsal İletişim Koordinatörü Ebru Arıcan’ın gözetim ve denetimde örgütlenen kongrede her şey saat gibi işledi. Önemli bir aksama olmaksızın 15-18 Mayıs günlerindeki sunumlar ve sorgulamalar tamamlandı. Kongreyi alıcı bir ruhla izleyenler için çok şey anlatıldı; değişik konularda farkındalık düzeyini artırıldı; kendi eksikleri ve yanlışlarıyla yüzleşme özgüveni olanlar ne yapılması gerektiği konusunda ciddi biçimde aydınlandı.
Kongrede algıladıklarımla ilgili birkaç yazı kaleme alarak algıladıklarımı paylaşmak istiyorum; ama yapılan iş zihinlerden uzaklaşmadan genel olarak konunun uzmanı olmayan benim gibi bir gözlemcinin genel olarak öğrendiklerini paylaşmalıyım.
Gözlemlerimi beş bölümde özetleyeceğim:
1) Kongrede nicelik ve nitelik bütünlüğü,
2) Nobel Ödüllü Dr. Craig Mello’nun saptamaları,
3) Gıda güvenliği ve moleküler bitki koruma
4) Neden ağlarda yer almalıyız?
5) Kongrede zihnimde netleşen ülkemizin bu alandaki gündemi.
Kongrenin nicelik ve niteliği
Yaşım otuzlara ulaşmışmıydı hatırlamıyor; Büyük Usta Çetin Altan’ın bir yazısında adı geçen Aleksandr Kitaygorodski’nin “Ben Bir Fizikçiyim” kitabında bilim ve araştırma insanları için uluslararası kongrelerin ne anlama geldiğini öğrenmiştim. Bursa Orhangazi’de kongreye giderken kitaptan aldığım notlara göz attım.
Bilimsel sunumları izleme konusunda Kitaygorodski’nin bütün uyarılarının ne kadar doğru olduğunu bir kez daha deneyimlemiş oldum. Öğrenmek isteyen, anlamaya istekli olan, anladığını anlamlandırmayı bir sorumluluk olarak kavrayan herkesin bir şey bulacağı, farkındalık düzeyini birkaç basamak yukarılara taşıyabileceği bir platforma tanıklık ettik.
Kongreyi düzenleyenlerin hakkını verelim ki, bu andan sona bu gibi etkinliklere emek ve zaman ayıranları yüreklendirmiş olalım. Bir başka pencereden baktığımızda, 20 ülkeden,81 kendini kanıtlamış bilim insanının katıldığı, 600 konuğun ağırlandığı 167 sunumun yapıldığı toplantının niceliği kadar, niteliği de uluslararası eleklerin üstünde kalacak düzeyi, geleceğe olan umudumuzu güçlendirdi.
HEKTAŞ’ın Bursa Orhangazi’de 500 dönümü aşan arazisinde altyapı yatırımlarını görmek, gelecek umudunu güçlendirme açısından ayrı bir öneme sahipti. Tesisin büyük konferans salonları, onu bütünleyen diğer eğitim salonları, I0T merkezi, konukevi, aşhanesi, arazide çok değişik bilgilerle ilgili geliştirme çalışmaları nicelik ve nitelik bakımından güven yaratıyor.
HEKTAŞ tesislerini gezerken aklımda hep şu cümle dolaştı: “İşte iyi düzenlenmiş bir yapı…Şimdi hepimiz bu yapıya hayat katacak nitelikli insanlarla geleceğe yürümek için elimizi taşın altına koymalıyız…”
“Sizden akıllı olanla işbirliği yapın”
Denir ki, demokrasi kusursuz bir yönetim sistemi değildir; kusuru en az olanıdır. Nobel Ödülleri de kusursuz ödüller değildir; ama küresel ölçekte, uydukları ilke ve kurallar nedeniyle en az kusurlu olanlarıdır. Nobel Ödülü “rasyonel otorite” diyebileceğimiz ödüllerin ilk sırasında yerini alır.
Dr. Craig Mello’nun kim olduğunu, ne yaptığını öğrenmek isteyenler için kolayca erişilebilir çok sayıda belge elektronik ortamda var. Okuyucuya Mello’nun konuşmasından çıkardığım dersleri başlıklar halinde özetlemeyi daha uygun buluyorum:
- Tarımsal üretimin ve gıda güvenliğinin önemi giderek artıyor. Gıda arzını güven altına almak için genetik çok önemli. Genlerin bencilliği canlıların neslini sürdürmesini sağlayan önemli özellikleri. Bugün bakterilerle ilgili buluş çağını yaşıyoruz; keşif yapmıyoruz, doğada var olanı anlamaya çalışıyoruz.
- Hayatın temelinde “enformasyon akışı var”; onu anlamak çok önemli. Hücreler bilgi dolu, bilgiler aranıyor; erişilen bilgiler çözüm için yardımcı oluyor. Bilgi arayışında kılavuzların önemini unutmamalıyız. Genetik terapi çağı bizi bekliyor. Kalp hastalıkları aşı gibi bir uygulamayla sonlanacak.
- DNA transformasyonu daha ileriye doğru adımlar atıyor. Bilimsel çalışmalarda enjeksiyonun nasıl yapıldığı önemli. Biz “gen susturmayı” başardık. Bizim başarımızdaki bir noktayı belirtmeliyim: ”Sizden daha akıllı insanlarla işbirliği yaparsanız ciddi sonuçlara ulaşabilirsiniz”.
- Siyasetçiler, bilimden heyecan duymuyor. O nedenle burada yapılan çalışmaların üst başlığı “Tarımda Terapi” dersek ilgi çekebilir.
- Genetik bilgi önemli. Epigenetik programlar da gelişiyor. Genetik bilginin akışının hızlandırılması, aktarılmasının yaygınlaştırılması ve yoğunlaştırılması gerekli.
“Tarımda terapi” neden önemli?
Artan nüfus, artan refah, orta sınıfın gelişmesi, tüketim kalıplarının değişmesi, tüketim bilincinin yükselmesi gıda arzı güvenirliliği ile gıdanın nicelik ve nitelik olarak güvenli olmasının önemini artırıyor.
Her insana yaşamını sürdürebileceği bir iş ve gelir sağlanması, barınabileceği bir konut sahibi olması, konutla işyeri, eğlence ve dinlence yerlerine gidiş-gelişi hızlı, konforlu ve güvenli bir ulaşım imkanı sunulması, çağımızda sosyal devletlerin vazgeçilemez sorumlulukları.
İnsanların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için gıda arzını artırmak gerekiyor. Tarım ve hayvancılıkta bitki ve hayvanların korunması, geliştirilmesi, performanslarının en üst düzeyde değerlendirilmesi insanlığın temel gündemlerinden biri. Bu açıdan “tarımda terapi” kavramı üzerinde durulmalı. Tarım iyileştirilerek, geliştirilerek, eksikleri tamamlanarak, yeni buluşlarla zenginleştirilerek sürdürülmeli.
Küresel ağlarda yer almalıyız
Kongre izlenimlerinden bir diğeri de, gelişmeleri izleme ve gözleme, aydınlanma ve farkındalık düzeyini yükseltme aracı olarak küresel ağlarda yer almanın, platformlarda yer edinmenin çok önemli bir araç olduğuydu.
Özellikle ülkemiz gibi tarım ve hayvancılıkta iddiası olan ülkelerin yurttaşları, moleküler koruma konusunda küresel izleme kadar, gerekli yapıları oluşturarak onlara hayat katan çalışmaları özenle ve disiplinle yapmalı.
Küresel ağlarda yer almadan, küresel eleklerin üstünde kalacak nicelik ve nitelikte Ar-Ge yapmadan söyleyeceğimiz her söz boşlukta kalabilir. Siyasi irade, bürokrasi, bilim çevreleri, iş dünyası, çiftçi ve STK’ların hep birlikte ortak gelişme stratejisi kurgulayıp arkasında durmaları gerekiyor.
Ülkemizin gündemi ne olmalı?
Algılarıma göre ülkemizin yapacağı şey çok net: Önce, tarım ve hayvancılıkla ilgili bir seferberlik ilan edilerek gerekli envanter ve net bilgi yaratılması gerekiyor. İkincisi, Ankara Üniversitesi’nde Prof. Dr. Umut Toprak’ın laboratuvarının yeterli yönleri ve eksikleri belirlenerek desteklenmeli. Başka Ar-Ge merkezleri de kongrede sunulan bilimsel çalışmalar ışığında değerlendirilerek, teknik olarak konumumuz belirlenmeli. Üçüncüsü de, neyi nasıl yapacağımızın bir programı olmalı, bu programa uygun bir dizi projenin nasıl yürütülmesi, asıl önemlisi de çalışmaların ödünsüz gözetim ve denetimle sürdürmesi gerçekleşmeli. Büyük gücü iç koşullar yaratır… Kongreyi vesile ederek, büyük bir yüzleşme özgüveniyle kendimizi sorgulamalı, mevcut yatırımları daha etkin kılacak adımlar hızla atılmalıdır.