Batı dillerinde hatır, gönül, vefa kelimeleri yoktur. Zira o dili var eden sosyolojide bu kavramlar yoktur. Bizim dilimizde ise vizyon, misyon, strateji ve plan kelimeleri yoktur, ithal edilmişlerdir. Zira biz önce ateş eder, sonra nişan alırız, gözümüzle düşünür, kervanı yolda düzer, plan mı pilav mı deriz.
Ancak plansız her iş ya yüksek maliyet gerektirir, ya da başarısız olur. Tam da bu yüzden Devlet Planlama Teşkilatı’nı kurduk. DPT, ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasını hızlandırmak içindi ve 1960-2011 yılları arasında kullandık. Devletin amaçlarına dair hükûmete danışmanlık yapmaktaydı.
EKONOMİDE DÖNÜŞÜMÜN ENTELEKTÜEL TARLASIYDI
İlk döneminde Yalçın Küçük, Hikmet Çetin, Güngör Uras görev yaptı. Merhum Turgut Özal buradan ülke yönetiminin en tepesine yükseldi. Sonrasında Yusuf Bozkurt Özal, Nevzat Yalçıntaş, Beşir Atalay, Yaşar Yakış, Hasan Celal Güzel, Temel Karamollaoğlu gibi isimler DPT'de çalıştılar.
Teşkilat 2011’de Kalkınma Bakanlığı’na dönüştürüldü. 2018’de ise Kalkınma Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nın Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü birleştirilerek Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Strateji ve Bütçe Başkanlığı oluşturuldu. Kısaca siyasetin bir enstrümanı haline geldi.
İKİ SORU İKİ CEVAP / DPT’ye dair…
Neden DPT kurulmalı?
Çünkü tüm büyük uluslar gibi, geleceği şekillendirmede, toplumun ekonomik, sosyal, kültürel ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılamada, orta ve uzun vadeli planlara ihtiyacımız var. Bunu da ancak siyasetten bağımsız, en üstün düzeydeki yetkinliklerimizin geliştirebileceği planlar ile sağlayabiliriz.
Neden DPT kurulmasın?
Çünkü bunu kimin hangi zihniyetle kuracağı önemli... Eğer DPT, siyasetin çıkarları ve kendi ideolojisini topluma dayatma kurumu haline gelirse, fayda değil zarar getirir. Misal 4,500 imam hatip sayısını 10 bine çıkarınca ilk 10 ülke arasına gireceğimizi söyleyen mevcut siyasetin elinde?
not / “BEN YÜRÜRÜM PLAN ARDIMDAN GELSİN” ZİHNİYETİYLE DPT OLMAZ
DPT lafını çok eder oldu iş dünyası ama benim çekincelerim var. Planlama gereklidir ama bu planları siyasetten bağımsız yapması hayatidir. Emeklilik sistemini yeniden aktüeryal dengeye getirecek iseniz öncelikle seçimi kazanan iktidarın onu bozmamasını sağlayacak kurumlara ihtiyaç duyarsınız.
Efendim; “bağımsız DPT olsun” demesi kolay. Anayasaya dahi koyabilirsiniz de “bir kereden bir şey olmaz” diyerek bağımsızlığını ihlal ederseniz, DPT’nin ne önemi kalır ki… Baktığınızda Merkez Bankası da bağımsız(!) Son 5 yılda 5 başkan değiştirdiler. TÜİK bağımsız mı? TMSF; BBDK; SPK bağımsız mı?
DPT’nin bağımsızlığının Anayasal hüküm olmasına gelince… Mevcuduna uymuyorsun ve “beni seçimsiz başta tutacak, %50+1 olmadan ülkeyi yönetecek hale getirin” talebindesin, yenisini istiyorsun. Tutalım “DPT bağımsızdır” hükmü koyduk diyelim. İşe yarar mı? Bir Nebati bulup başına getirirsin…
Yargıtayın biri gelip Anayasa Mahkemesi üyelerini yargılamaya kalkar ve senin “anayasal bağımsız DPT” lafzı dahi işe yaramaz. Ona bakarsan tarıma %1 destek anayasa hükmü ama binde 3 bile tutmuyor. Burada değiştirmemiz gereken, ülkeyi ayakta tutan kurumları çürüten zihin yapımızdır.
Eğer “ben yürürüm, plan ardımdan gelir” diyorsan, Stalin’in “gosplan” fiyaskosuna varırsın.