Dövizin 15 Mayıs sabahı mutlaka artacağını söylemek doğru mu?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

14 Mayıs akşamı siyaseten nasıl bir tablo oluşacağına ilişkin bir dizi farklı görüş ve senaryo var. Günlerdir tartışılıyor zaten... Cumhurbaşkanı seçimi birinci turda biter mi, bitmez mi? Sıralama nasıl olur? Mecliste çoğunluk nasıl oluşur, belirgin bir fark ortaya çıkar mı?

Ama 15 Mayıs sabahı için hemen herkesin üstünde görüş birliğine varmış göründüğü ekonomiyle ilgili bir tahmin var ve bu tahmin sanki tartışmaya kapalı gibi. Konu gündeme geldiğinde de yön değil düzey tartışılıyor. 

Peşinen kabul edilmiş gibi... Seçimden sonra dövizin hızlı bir artış göstereceği dile getiriliyor. Tahminler de adeta havada uçuşuyor. 

Bugünlere nasıl geldiğimizi görmek için çok kısa bir özet:

2021 eylülünde başlatılan faiz indirme tercihiyle oluşan belirsizlik sürecinde yabancı hiç gelmez olunca ve daha önce gelmiş olanlar da Türkiye’yi hızla terk edince içine düşülen döviz sıkıntısı kurları zıplattı. İhtiyaç duyulan döviz için nereye el atılacağı bilinemez oldu. İhracatçının dövizine el konuldu, vatandaş ve şirketlerin TL’ye geçmesi için bir dizi özendirici karar alındı, KKM gibi bir sistem icat edildi...

Aylardır sağdan soldan swaplarla gelen dövizle idare edilmeye çalışılıyor ama artık sanki sona gelindi, duvara dayanıldı.

İşte bütün bunları gözetenler "Deniz bitti, 15 Mayıs sabahı kur artışı kaçınılmaz” yorumunda birleşiyor. 

Bu yorumun giderek daha çok taraftar bulmasında TL’nin geçen ağustostan beri çok az değer yitirmesi de önemli bir etken. Türk parası ağustostan beri değer kazanıyor.  

Reel kur endeksi ne diyor?

Türk parasının diğer paralar karşısındaki gerçek değerini ve gidişatını ölçen bir gösterge var. Merkez Bankası’nın 1994’e kadar geri giden reel efektif döviz kuru endeksi... Bu endeks, TL’nin tek bir paraya karşı değil, dış ticaretimizde ağırlığı olan ülkelerin paralarına karşı olan değerini ortaya koyuyor ve hesaplama yapılırken hem bizim enflasyonumuz, hem diğer ülkelerin enflasyonu dikkate alınıyor.  

Reel kur endeksi TÜFE’ye göre de hesaplanıyor, Yİ-ÜFE’ye göre de... 

Bu bilgilerden sonra dönelim TL’nin değerinin ne durumda olduğuna...

Biraz önce de belirttim, özellikle ağustostan beri kayda değer bir kur artışı yaşanmaması TL’nin çok değerlendiği şeklinde yorumlanıyor. Acaba reel kur endeksine göre de öyle mi?

Bugün iki grafik hazırladık. Bunlardan biri reel efektif döviz kuru endeksinin 1994’ten bu yana olan seyrini, diğeri ise 2018’den bu yana olan seyri gösteriyor. Grafiklerin aylık durumu yansıttığını belirtelim. 

İlk grafik büyük fotoğrafı ortaya koyuyor; ikincisi ise son dönemi görmemizi sağlıyor.

Bir kere temel olarak gördüğümüz şu:

Türk parası 2010’un sonbaharından itibaren değer yitirmeye başladı; arada iniş çıkışlar yaşandı elbette. Ama eğilim böyle. 

2021’in sonuna kadar bu şekilde gelindi. Zaten Aralık 2021 özellikle TÜFE bazlı endekste en düşük düzeye işaret ediyor. 1994’ten beri olan en düşük düzeye! 

2010’un sonbaharında 125 dolayında bulunan reel kur endeksi 2021’in aralık ayında 47.70’e indi.

Hani TL’nin reel olarak çok değerlendiğini düşündüğümüz son dönem var ya, reel kur endeksi bu yılın mart ayında gele gele ancak 59.38’e geldi. 

125’ler nere, 59 nere!

Ayrıca Türkiye ekonomisinin çok derin iki kriz yaşadığı 1994 ve 2001’deki reel kur düzeyi de 2021 sonundaki düzeyin üstündeydi. 

Yani Türk parası bu nominal düzeyiyle çok değerli olmak bir yana hala çok değersiz..  

Enflasyonu iyi ölçmüyorsak!

Reel kur endeksinin doğruyu gösterebilmesi için kullandığımız fiyat artışının da doğru olması gerekir. 

Sakın TÜFE'yi çok düşük hesapladığımız için böyle bir sonuç ortaya çıkıyor olmasın? Tabii ki bu muhtemeldir.

Bu yüzden bir de Yİ-ÜFE bazlı reel kur endeksine bakalım...

TÜFE ve Yİ-ÜFE bazlı endekslerin ortaya koyduğu reel kurun seyri son beş yılda, özellikle de 2022’den itibaren ayrışıyor. Bu üretici fiyatlardaki artışın TÜFE’ye göre çok daha yüksek olmasından kaynaklanıyor.

Bu durum TÜFE'nin düşük, ÜFE'nin daha doğru ölçüldüğünü mü gösteriyor; yoksa tüm dünyada olduğu gibi bizde de üretici fiyatlarının daha hızlı artmasından mı kaynaklanıyor? Hepsinden biraz biraz var galiba...

TÜFE ve Yİ-ÜFE bazlı reel kur endeksleri 2003 yılı 100 esas kabul edilerek oluşturuluyor ve mart ayındaki son duruma göre TÜFE bazlı endeks 59.38, Yİ-ÜFE bazlı endeks ise 87.97 düzeyinde.

Yani TL, Yİ-ÜFE bazlı reel kur endeksine göre çok değersiz sayılmaz. Türk parası, bu endekse göre 1994 ve 2001 krizlerindeki düzeye göre de daha değerli düzeyde bulunuyor.

Dolayısıyla bazı çalışmalarda kullanıldığı gibi iki endeksin ortalamasını almak daha iyi bir yöntem olabilir. Buna göre ortalama reel kur endeksi mart ayı için 74 düzeyinde bulunuyor. 

"Reel kur endeksi piyasaya uymaz!"

Reel efektif döviz kuru endeksinin söylediği şu:

“Türk parası zaten değersiz durumda, daha fazla değer yitirmesi gerekmez.”

Piyasanın söylediği ve beklediği ise çok farklı:

“Bırakın teorik hesaplamaları, döviz zar zor tutuluyor zaten, hele seçim bir geride kalsın, bakın neler oluyor.”

Bize de bir söz düşer mi ki:

“Biraz sabretseniz, gidişat büyük ölçüde sandıktan kimin galip çıkacağına bağlı.” 

Çok hızlı artış olması zor

Hep birlikte düşünelim ve seçenekleri ortaya koyalım:

* Seçimi Cumhur ittifakı kazanırsa dövizi tutmak için aylardır sürdürdüğü önlemleri birden terk eder mi, mümkün mü böyle bir adım! Hadi bir ay sonra 20 lira olacak doların seçimin hemen ardından birkaç günde ya da haftada yüzde 10-20 artmasına izin verilir mi? Mevcut uygulamalar devam ettirilir ve artış zamana yayılır, en azından yayılmak istenir. Hem unutulmasın 2024’te bir seçim daha var.

* Seçimi Millet ittifakı kazanırsa bir kere Türkiye yüzünü Batı’ya dönecek. Gerekli olan dövizi Körfez ülkelerinden ve Rusya’dan swap ya da benzer yollarla bulma girişimi sona erecek. Zaten doğrudan yatırım, kısa sürede bu olmayacağına göre portföy yatırımı çekilmeye çalışılacak. Ekonomi politikası tümden değişeceği ve Merkez Bankası araç bağımsızlığına kavuşacağı için bu tür yatırımlar belki tahminlerin de ötesinde gelmeye başlayacak. Dolayısıyla döviz üstündeki baskının kalkmasıyla birlikte kurların fırlaması pek de söz konusu olmayacak. Hatta tam tersine bir durum ortaya çıkabilecek ve bu kez kurun düşmemesi için adımlar atılacak ve Merkez Bankası’nın rezervi güçlendirilecek.  

Mazbataya kadarki süre

Kamuoyunda dile getirilen bir görüş, bir kaygı var:

“Seçimi Millet ittifakı kazandığında tabii ki 15 Mayıs sabahı görevi devralmayacak. Mazbatalar alınana kadar geçecek bir süre var. O sürede örneğin Merkez Bankası dövizi tutmak için uyguladığı politikaları bir anda terk eder ve kurun tırmanmasına yol açarsa ne olacak?”

Merkez Bankası böyle bir adım atamaz, zaten atmaması gerekir. Bürokratik ahlak bunu gerektirir. Aksi yönde talimat verilse bile... 

Hem sormazlar mı, “Madem bu önlemleri bir anda kaldıracaktınız, neden 15 Mayıs sabahını beklediniz” diye...

Sormazlar mı, “Bu politika iyiydi ki uyguladınız, bir günde mi kötü oldu” diye...

Sormazlar mı, “Bu politika kötüydü, kötü olduğunu yeni mi anladınız” diye...

Kaldı ki, ihtimal vermiyorum ama böyle bir tercihte bulunuldu ve döviz artış gösterdi, o zaman Millet ittifakının göreve başlamasıyla bu sefer hızlı bir geri çekilme olacaktır.

Tüm yazılarını göster