Dövizi tetikleyecek etkenler giderek çoğalıyor

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Bir yandan başta turizm olmak üzere döviz gelirini azaltacak olumsuzluklar... Diğer yandan döviz girişini sekteye uğratacak faiz indirimi gibi adımlar... Döviz kurunda yükselmeye yol açacak etkenler sanki giderek çoğalıyor. Bunlar ekonomik etkenler. Adı konmamış bir savaşın içinde olduğumuz gerçeğini de unutmamak gerek.

Döviz kurunda geçen yıl genel olarak sakin geçti. Yıl içinde çok büyük dalgalanmalar yaşanmadı. En azından 2018’deki gibi bir dalgalanma olmadı.

Kurun sakin seyretmesini sağlayan başlıca etken hiç kuşku yok ki dövize olan talebin azlığıydı. Döviz talebi zaman zaman arttığında ise kamu bankaları devreye sokuldu ve bu talep anında karşılandı. Bu operasyonların ne pahasına olduğu apayrı bir konu. Sonuç önemliyse ve amaç kurun çok fazla artmamasıysa, ki öyle, bu sağlandı.

Ama deniz bitiyor! Öyle bir sürece girdik ki, bir süre sonra satacak dövizi bulmakta bile zorlanacağız.

Hem bir yandan döviz arzı azalacak, hem bir yandan talep artış gösterebilecek.

★★★

Her ne kadar havaların ısınmasıyla birlikte etkisini yitireceği umulsa da korona virüsü tüm dünyada iktisadi faaliyetlerde bir yavaşlamaya yol açacakmış gibi görünüyor. Belki bugüne kadar yaşadıklarımız buzdağının görünen kısmı, kimse boyuttan emin değil.

İktisadi faaliyetlerdeki yavaşlama ticaret yönüyle sınırlı kalsa çok kaybımız olmaz gibi görünüyor. Öyle ya, ticaret açısından hem aldığımız, hem sattığımız azalacak ve bu yönden çok büyük bir kayıp oluşmayacaktır.

Ama turizm cephesi bizi çok etkileyecek. Zaten şimdiden bunun işaretleri alınıyor. Kaldı ki, virüs yüzünden seyahatlerin azalmasının ötesinde bazı ülkelerden gelmek isteyen olsa bile biz kabul edecek durumda değiliz. Birkaç yüz bin Çinli ya da İranlı turist için milyonları bulan Rus ve Alman ziyaretçiyi riske atar mıyız?

Bizim bazı ülke vatandaşlarına kapıyı kapatmış olmamız da yetmez ki. Tüm dünyada bu yıl daha az seyahat olacağını, daha az turizm hareketi yaşanacağını öngörmek için kahin olmak gerekmez. Dolayısıyla bizde bu virüs hiç olmasa bile genele yayılacak olumsuzluktan biz de etkileneceğiz.

Dolayısıyla turist sayısında ve turizm gelirinde geçen yılki rekorları yakalamamız pek mümkün görünmüyor.

Bizi döviz geliri yönünden zorlayacak en önemli etkenlerin başında işte bu yüzden turizm gelmektedir.

Dış ticaretteki pembe tablo soluyor

Geçen yıl ihracat biraz kımıldıyor, ancak ithalat adeta çakıldığı için dış ticaret dengesinde harika aylar yaşıyorduk. Yılın sonlarına doğru bu eğilim bozuldu ve aralık ayında son on yedi ayın en büyük açığı verildi. 

2020’ye ilişkin henüz resmi veri açıklanmadı ama geçen yılın son aylarındaki gidişatın bu yıl da sürdüğüne ilişkin işaretler var. Dolayısıyla ticaret cephesinden de döviz talebini artıracak haberler geliyor. 

Korona virüsü yüzünden ticarette bir daralma, en azından az artış yaşanması olasılığı elbette güçlü. Bu durum, mutlak değer olarak daha büyük olduğu için ithalata daha fazla yansıyacak. Örneğin ihracat ve ithalat aynı oranda daralırsa ithalattaki gerileme daha büyük olacak. 

Ne var ki Çin’de üretimin büyük ölçüde durması, ara malda Çin’e bağımlı olan birçok sektörde bir süre sonra Türkiye’deki üretimin de durması demek. Bu alanda otomotiv başta geliyor. 

Buyurun size hem döviz cephesinden, hem işsizlik açısından bir olumsuzluk...

Yabancı çıkışı hızlanıyor

Bizde siyasetçiler yıllardır aksini söylüyor olsalar da gerek yabancı, gerek yerli tüm yatırımcılar eğer ellerinde devlet iç borçlanma senedi varsa faizin yükselmesini değil, düşmesini ister. Çünkü faizin yükselmesi, eldeki kağıdın değerinin düşmesi anlamına gelir. Tersi olduğunda, yani faiz düştüğünde ise mevcut kağıdın değeri artar.

Faiz ve fiyat arasındaki bu ters yönlü ilişkiyi görmezden gelince işte o meşhur “faiz lobisi” söylemi ortaya çıkar.

Hazine borçlanma faizlerini çok hızlı bir şekilde aşağı çekti. Hazine’nin düşük faizle borçlanması Türkiye’nin elbette lehinedir. Ama faizin düşmesi, biraz önce de belirttiğimiz gibi yalnızca Türkiye’nin değil, elinde kağıt bulunan herkesin lehinedir. Kuşkusuz bu kesimlere yabancılar da dahildir.

Nitekim geçen yılın ortasından bu yana devam eden hızlı faiz indirimiyle çok iyi para kazanan yabancılar bu yıl Türkiye’yi terk etmeye başladı. Yılbaşından şubat ayının ortasına kadar olan bir buçuk aylık dönemde yabancı yatırımcılar tam 1.6 milyar dolarlık devlet iç borçlanma senedi satarak Türkiye’den çıktı. Bu dönemde hisse senedinden çıkış da 694 milyon doları buldu.

Yabancı faiz yüksekken almak, faiz düşünce de satmak ister. Şimdi faiz düşük. Faizin daha da düşeceği dile getiriliyorsa da bu pek gerçekçi bir yaklaşım değil. Dolayısıyla bu faiz düzeyinden yabancıların DİBS alması pek beklenemez. Yabancılar şu dönemde olsa olsa yüksek faizden aldıkları DİBS’leri satıp çıkar. İşte nitekim olan da bu.

Ayrıca yabancı yatırımcı Türkiye’den çıkarken TL ile gitmeyeceğine göre, buyurun size bir döviz talebi daha...

Ve biz faizi indirmeye devam ediyor, sonra da döviz bekliyoruz.

Vatandaş henüz sahada yok 

Sanılanın aksine vatandaş dövize hücum ediyor değil. Geçen yıl sonunda 175 milyar dolar olan yurtiçi yerleşiklerin mevduat bankalarındaki döviz hesapları şubat ayı ortasında 176.4 milyar dolara çıktı. 

Artışın 633 milyon doları gerçek kişilerin, 774 milyon doları da tüzel kişilerin hesaplarından kaynaklandı.

Kuşkusuz bankalardaki hesaplar vatandaşın aldığı dövizin tümünü yansıtmaz. Yastık altı olarak tanımlanan dövizin tutarını ve buradaki dövizde ne boyutta bir hareket yaşandığını bilme şansımız yok. 

Ama şunu gözlemek mümkün, vatandaş döviz büfelerine hücum ediyor değil.

Tüm yazılarını göster