Caner Samancı
Vergi Müfettişi – Ekonomist
canersamanci@gmail.com
Ekonomideki gelişmeleri rakamlar üzerinden okumaya çalışırken, konu iktisatsa iki kere ikinin her zaman dört etmeyeceğini göz ardı edebiliyoruz. Döviz kurundaki yükselişler enflasyonun gerekçesi mi? Evet; yapılan çalışmalara göre yerel para biriminin %01 yükselmesi, fiyatlar genel düzeyini %0,5-%0,8 aralığında yukarı yönlü etkiliyor. Bu tümevarımdan hareketle, bu sefer tümden gelerek soralım: Döviz kurunun tekrar sabit bir aralıkta seyir göstermesi bu nedenselliğin kırılarak enflasyonun durulmasına sebep olur mu? Fiyat algısı bir kere bozulan ekonomik aktörlerin davranışlarına ‘eskisi gibi’ devam edeceğini düşünüyorsanız cevabı evet, aksi halde hayır.
Eylemsizlik Yasası vs. Ceteris Paribus
Newton’un eylemsizlik yasasına göre durmakta olan bir cisim durmayı, hareket etmekte olan bir cisim ise hareket etmeyi sürdürmek ister. Ancak kütle, sürtünme ve hava direncini eklediğimizde durum değişir. Fizik bilim dalına kıyasen deneysellik ve ölçümlenebilirlik anlamında imkânları sınırlı olan iktisat (bilim)inde, varsayımların sınırsız olması ve bilinen varsayımların da öngörül(e)meyen sonuçlar ihtiva etmesi sebebiyle ‘diğer tüm değişkenler sabitken’ anlamındaki latince kökenli ‘ceteris paribus’ terimi kullanılır.
Japonya gibi durağan bir ekonomiyi harekete geçirmek için uygulanması gereken ekonomi politikalarının uzun vadeli sonuçları ile benzer politikalarla Türk ekonomisinin uzun vadede aynı sonuca ulaşması beklenemez. Negatif reel faiz, güçsüz Türk lirası politikasının orta vadede doğuracağı sonuçlar hesaplan(a)mayarak yapılan eksik fiyatlamalar denklemin içerisine alınmadığında bugünkü sıkı para politikasına rağmen artan fiyatları anlamlandırmak haliyle imkânsızlaşıyor. Düşük TL/Yüksek faiz politikası ile kırılan ihracat rekorları, yalnızca mal ve hizmet değil toplumsal refahı da dünya vatandaşlarına ihraç etmemize vesile oldu. Bugünkü fiyatların oluşumu için kurulan denklemde, eriyen servet unsurlarını tekrar yerine koyma arayışı dikkate alınmalı. Dolayısıyla hayat pahalılığını bugünün koşulları ile değil 2020’den beri tecrübe ettiğimiz ekonomik konjonktürün içinde değerlendirmek gerekiyor.
Yukarıda genel çerçevesini belirttiğimiz ekonomik koşulları fiyat artışları olarak karşımıza çıkaran somut etkenler nedir diye soracak olursak:
- Uzun vadeli kira vd. kontratlar
Enflasyonun aylık ancak sözleşme bedellerinin yıllık olarak belirlendiği bir ortamda sözleşme bedeli imza günü değil, 12 aylık fiyat değişim tahminleri ile düzenlenir. Bu tahminlerinse geçmiş deneyimlerle şekillendiği kabulüyle önceki dönem kur ve fiyat şokları ile reel gelir kaybına uğrayan sözleşme tarafı, yeni kontratı hem geçmiş değer kaybının telafisi hem de yeni şoklara karşı kendini emniyette tutmak maksadıyla kontratı gerçekleşen enflasyondan daha yüksek bir tutarda düzenlemek istemesine sebep olmaktadır. Bu farkın nihai tüketiciye yansıyacağından şüphe yok.
- Hayat pahalılığı ve tüketim alışkanlıkları
Mal ve hizmet sunanlar, bu unsurların tedariki için katlandıkları maliyet sabit kalsa da, kendileri ve çalışanlarının son 4 senede edindikleri tüketim alışkanlıklarından geri kalmak istemedikleri (eylemsizlik yasası) için ihtiyaç duydukları bütçenin erimesi karşısında bu farkı sundukları ürünlerin fiyatlarına yansıtmak durumunda kalıyorlar.
- Gelir dağılımı adaletsizliği
Yaşanan ekonomik daralmadan toplumun her kesiminin eşit olarak etkilenmemesi, (ve hatta kimi kesimleri orantısız zenginleştirmesi) bazı sektörlerdeki canlılığın devam etmesine sebebiyet vermekte, tedarikçileri de dahil olmak üzere bu ekosistemin varlığını sürdürmesi ise ekonominin ve fiyatlar genel düzeyinin kül halinde yavaşlamasına ket vurmasına neden olmaktadır.
Piyasa Başarısızlığı: Ekonomik aktörlerin kendilerini enflasyona karşı kişisel korumaya alarak hayat pahalılığının sonuçlarını diğer aktörlere yükleme arayışında olması genel ekonomik durumu daha iyiye götürmüyor. Parasal sıkılaştırmayla azalan talebin fiyatları da düşüreceği iktisat kuralının çalışmayışının cevabı bu başlıktaki iktisat kuramının içerisinde gizli.
Yukarıda bahsedilen etkenler, fiyatlama alışkanlıkları bozulan ekonomik aktörlerin dışlanmasını (sektör değiştirme, konkordatolar, kapatmalar vb) erteleyerek ekonominin tekrar bir dengeye gelmesini geciktiriyor. Yürütülen ekonomi politikasında sadece talebin kısıtlanmasına odaklanılmasının dışında arz yönlü/satıcı enflasyonunu tetikleyen nedenlerin de önlenmesi başarılırsa (ceteris paribus) tüketiciler ve hanehalkı için tekrar sağlıklı fiyatlamanın söz konusu olacağı ekonomik dengeye ulaşmak kaçınılmaz olacaktır.