Dövizde ava giderken av olmak da var!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Ekonomi yönetiminin geçen yılın ortasından beri adeta tek amacı var: “Dövizin seçime kadar fazla artmasını önlemek.” Bunu sağlayabilmek adına akla gelmeyecek önlemler alındı, tuhaf tuhaf ve normal bir ekonomik işleyişte yeri olmayan bir dizi karar uygulamaya konuldu. Klasik anlamda bir sermaye kontrolü söz konusu değildi ama öylesine yan yollara sapılarak denetimler getirildi ki “Bunlar da bir çeşit sermaye kontrolü” denilmeye başlandı.

Ama yine de olmadı gibi... Gidişat dövizi seçime kadar istenilen düzeyde tutmanın zor olacağını gösteriyor.

Dövizin artacağı algısı giderek güçleniyor. Bu durum zincirleme bir reaksiyon doğuruyor. İhtiyacı olan mümkün olduğunca ucuzken almak istiyor, ihtiyacı olmayan da tasarruf aracı olarak dövize hücum ediyor... Sonuçta kur yükseliyor. Piyasada artık ikili, üçlü, bir dizi fiyat oluşmuş durumda. 

14 Mayıs’taki sonuca göre dövizdeki bu tansiyon ya daha da artacak ya da kısa sürede, belki anında normale dönecek. 

Hangi durumda ne olacağını tahmin etmek de pek zor değil...

Alırken kazanmak...

Ticaretin değişmez kurallarındandır. “Alırken kazanacaksın” denir ya... Döviz genel eğilim olarak hep yükseliyor yükselmesine ama bazı dönemlerde alım yapıldığında getiri elde edebilmek için uzun süre beklemek gerekiyor, hem de çok uzun süre.

Doların 2018 yılı başından bu yana olan seyrine üç dönem halinde baktık. Çünkü beş yılı aşan bu dönemde dolarda üç kez tepe görüldü ve sonrasında hızlı bir geri çekilme oldu. İşte o tepe noktalarında döviz alanlar, kurun aldıkları düzeye gelmesi için epeyce beklemek durumunda kaldı. 

Şimdi de benzeri yaşanabilir. Döviz kurunun hızla tırmandığı bir dönemde alış yapacaklar, geçmişte olduğu gibi bir kez daha çıkış hızına yakın bir geri çekilme görülebileceğini dikkate almalı.

Birinci dönem...

Dövizin tepeye çıkıp tasarruf sahibini iki yıl beklettiği ilk dönem... Ağustos 2018-Temmuz 2020 arası...

Türkiye 2018 yılının yaz aylarında bir rahip krizi yaşamaya başladı. Merkez Bankası yılın ilk beş ayında yüzde 8 olarak uyguladığı faizi 1 Haziran’da yüzde 16.50’ye çıkardı. Ama bu faiz artışı yetmiyordu ve ABD ile ilişkiler çok gergindi; “Rahibi verirsin-vermem” tartışması yaşanıyordu. Dolar tırmanıyordu ve Merkez Bankası kuruna göre ağustos ayının ortasında 6.88 görüldü. Gün içinde 7 lira da aşılmıştı. 

Çaresiz kalındı ve Merkez Bankası faizi yüzde 17.75’ten yüzde 24’e çıkardı. Dövizde tansiyon bir anda düştü, Türkiye adeta nefes aldı. 

Kur 7 lirayı bulduğunda dolar alanlar da ellerindeki o dolarlarla kaldı! 

Dolar yaklaşık iki yıl boyunca 14 Ağustos 2018’deki düzeyini göremedi. 30 Temmuz 2020 tarihine gelindiğinde dolar ancak 6.94 düzeyindeydi.

Dolar 6.94’ü de “söz dinlemeyen” Murat Çetinkaya’nın başkanlık görevinden alınıp yerine “faiz indiren” Murat Uysal’ın getirilmesiyle gördü.

Çetinkaya görevi devrettiğinde faiz yüzde 24, dolar 5.60 düzeyindeydi.

İkinci dönem...

Murat Uysal yüzde 24'te aldığı faizi görünürde yüzde 10.25'e, ortalamada yüzde 14 dolayına kadar çekti, buna karşılık 5.60 olarak devraldığı doları 8.46'ya çıkardı.  

Dolar 8.50'ye dayanmıştı ve yeni bir değişikliğe kapı aralanıyordu. Kasım 2020'de Murat Uysal'ın yerine Naci Ağbal getirildi. 

Ağbal'ın ilk işi faizde sadeleşmeye gitmek ve oranı yukarı çekmek oldu. Ağbal, 8.50'den aldığı doları 2021'in şubatında 7 liranın da altına indirmişti.

Faizin düşürüldüğü ve kurun tırmanıp 8.50'ye dayandığı dönemde döviz alanlar yine büyük hüsran yaşıyordu. Üstelik Naci Ağbal 2021'in mart ayındaki Para Politikası Kurulu toplantısında faizi bir kez daha artırıp yüzde 19'a çıkarmıştı. Dövizin daha da aşağılara gitmesi beklenebilirdi. 

Ne var ki bu kadar olumlu gidiş bize fazlaydı! 

Ağbal'ın başkanlığı yalnızca dört buçuk ay sürdü ve Merkez Bankası Başkanlığı görevine  Şahap Kavcıoğlu getirildi. 

Bu değişiklik 8.50'lere yakın düzeyden döviz alanlar için adeta umut oldu. 7 liranın altına sarkan dolar yeniden artmaya başladı ve 8.40-8.50'ler düzeyine yaklaşık on ay sonra geldi. Ama yine de nominal olarak aynı düzeye gelmek için on ay beklemek gerekmişti.

 

Üçüncü dönem...

Merkez Bankası Başkanlığı koltuğunda Kavcıoğlu  oturmaktadır ve yüzde 19'da devralınan faize 2021'in eylül ayına kadar dokunulmaz. Ama nas denilerek eylülde düğmeye basılır; faiz indirim süreci başlar. 

Mart ayında 7.50 dolayında devralınan, faiz indirimine başlanan eylülde 8.60 olan kur faiz indirimiyle birlikte tam anlamıyla tırmanışa geçer. 

Bu süreçte hiç unutulmaması gereken üç tarih var:

* 16 Aralık 2021'de faiz bir puan daha düşürülerek yüzde 14'e indirilir. Dövize hücum iyice hızlanır. 

* Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Aralık Pazar günü yaptığı bir konuşmada üstüne basa basa faiz indiriminin devam edeceğini söyler.

* 20 Aralık Pazartesi günü hemen herkes fiyatın ne olduğuna bakmaksızın dövize hücum eder. Dolar 18 liranın üstüne çıkmıştır. (Grafikteki 17.47, bankalararası piyasada gün içinde oluşan ortalamayı gösteriyor.)  

* Ve 20 Aralık Pazartesi akşamı kur korumalı mevduat açıklanır; eş zamanlı olarak kamu bankaları eliyle döviz satışına başlanır, kur hızla aşağı iner. 

18 liralardan dolar alanlar, ertesi günlerde 11-12 liraları görüp şoke olurlar. 

Doların yeniden 17.50'ler düzeyine gelmesi için yedi ay geçmesi gerekir. Temmuz ayının sonuna doğru aynı düzeye gelinir.

 

Döviz henüz zirvede değil

Döviz artıp enflasyonu tetiklemesin diye geçen yılın ağustosundan beri her yol denendi ama sanki yol bitti ve döviz belirgin bir artış eğilimine girdi. 

Dolar henüz rahip krizindeki, faizin indirildiği 2020’nin sonbaharındaki ya da 2021’in aralık ayındaki gibi bir tırmanış göstermiş değil. Dolayısıyla şu dönemdeki kur düzeyinden döviz alanlar için önceki dönemlerdekine benzer hızlı bir geri dönüş yaşanması ve bundan dolayı zarara uğranılması riski çok az. Dolar zaten geçen ağustostan beri 18.50 düzeyinde, yani bu zaman dilimi dikkate alınırsa zaten çok fazla bir artış yok.

Ancak ok yaydan fırlar ve döviz çok kısa sürede birden tırmanırsa işte gelinecek o düzeyden döviz almak riskli olabilir. “Mutlaka riskli olur” denilemez, ancak bir risk doğabilir. 

Hele hele seçime kadar hızlı bir artış yaşanır; ardından da sandıktan tüm toplumu rahatlatacak, Türkiye’ye taze döviz girişi sağlayabilecek bir iktidar çıkarsa işte o yüksekten alınan dövizler uzun süre elden çıkarılamayabilir. 

Dövize ihtiyacı olanlar; ithalatçılar, yatırımcılar tabii ki döviz alacaktır, onların başka çaresi yok. Ama tasarruf amacıyla döviz almak isteyenlerin kur yükseldikçe temkinli davranmasında yarar vardır.

Tüm yazılarını göster