Döviz kuru birkaç gündür yükseliyor. Bu yazıyı yazdığım sırada bir dolar 15.31’in biraz üzerindeydi. Oysa on işgünü öncesinde 14,7’nin altındaydı dolar kuru. Yüzde 4,1 oranında artış var kurda. Bu artışın büyük bir kısmı son üç-dört işgününde gerçekleşti. Döviz kurunun mevcut seyrini sürdürmesinin ekonomimiz açısından çok olumsuz sonuçlar doğuracağı sanırım yeteri kadar açık. Yine de iki tanesini belirteyim. Birincisi, tüketici enflasyonunun üç haneli düzeylere çıkma ihtimali çok artar. İkincisi, kur korumalı mevduatın bütçeye getireceği yük çok yükselir. Peki, ne oldu? Ne oluyor?
Herhalde son birkaç gündeki yükselişi Fed’in faiz artırımına ya da Rusya-Ukrayna savaşına ya da yükselen enerji ithalatı maliyetine bağlayamayız. Bunların döviz kurunu yükseltici yönde çok önemli etkileri var. Ama bu etkilerin hiçbiri son üç-dört günde ortaya çıkmadı. Ne yazık ki bir süredir sahnedeler.
Önce şu noktanın altını çizmek gerekiyor. Döviz kurundaki gelişmelerin nedenini öyle bir çırpıda söylemek mümkün değil. “Hocam bırak geçmişi açıklamayı, ileriye yönelik kur şu kadar olacak diye açıklama yapan birçok bilmiş kişi var; bu durumda geçmiş gelişmelerin arka planını açıklamaktan kolay ne var?” diye sorabilirsiniz. Valla o çokbilmişler kadar ‘yetenekli’ değilim. Bu nedenle de her ne kadar son günlerdeki gelişmelerin ana nedeni şunlar değil diyebilsem de, kesinlikle şunlardır diyemem. Ama kesin olarak belirtemesem de, son gelişmelerde önemli rol oynadığını düşündüğüm iki unsur var. Ekonomi politikası oluşturanlar ile uygulayanlar belki üzerlerinde biraz düşünürler de döviz kurundaki sevimsiz gidişatın önlenmesi açısından bir yararı olur diye dile getireyim.
Birincisi, son zamanlarda açıklanan bazı kararlar döviz işlemlerinin bir yandan giderek kontrol altına alınmaya çalışıldığı diğer yandan bankalara ve onlardan da Merkez Bankası’na -ne olursa olsun- biraz daha döviz gelsin amacıyla hareket edildiği izlemi veriyor. Üstelik bu kararlar bir paket olarak –tutarlı bir bütün olarak ve tek seferde- açıklanmıyor. ‘Şu gün şu, bugün de bu’ şeklinde açıklanan kararlar belirttiğim izlenimi daha da güçlendiriyor. “Bir telaş mı var?” sorusunu akla getiriyor. Böyle olunca da çok büyük ihtimalle ‘kulaklara kar suyu kaçıyor’. Olduğundan / olacağından daha fazla döviz talebi yükseliyor.
İkincisi, döviz kurundaki, riskimizdeki ve enflasyondaki patlamanın temel nedeni faiz indirimi iken, çok düşük faizli yeni bir konut kredisi paketinin açıklandı. Tek ve en önemli sorunumuz ‘sadece bazılarının’ konut alması gibiymiş gibi bu kararı alındı. Gelir dağılımın bozulduğu, yoksullaşmanın arttığı, sabit gelirlinin alım gücünün baş aşağı gittiği bir ortamda, bu kişilerin asla ödeyemeyecekleri taksitlerle bir kredi paketi açıklandı. Aynı paket içinde müteahhitlere bütçeden destek maddesi de var. En azından üç açıdan riskimizi yukarıya çekiyor. En başta şu: “Faiz meselesinin yakın gelecekte ciddiye alınma ihtimali hiç kalmadı” kanısını kesin yargıya dönüştürme potansiyeli taşıyor. İkincisi, bütçe açığı zaten yükseliyor; onu artırıcı yeni bir karar alınıyor. Üçüncüsü, konut fiyatlarını yukarıya itici bir hamle yapılmış olunuyor.