Doughnut ekonomisi, tüm insanların ve sistemlerin gezegenin sınırları ve imkanları içinde ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir ekonomi hayali kuruyor.
Doughnut, iki eş merkezli halkadan oluşuyor: İlk iç halka, hiç kimsenin temel ihtiyaçlarında ve haklarında eksik kalmamasını sağlamak için bir sosyal temeli temsil ediyor. Yani toplumların tamamının belirli bir refah düzeyinin üstünde olması gerektiğini vurguluyor. Diğer dış halka ise, tüm ekonomik faaliyetlerin ve insanların Dünya’nın yaşamı destekleyen sistemlerini koruyan gezegensel sınırları aşmamasını sağlamak için bir ekolojik tavanı işaret ediyor.Güvenli ve adil bu alan yaşamın serpilmesi için ihtiyaç duyduğumuz alanı bize gösteriyor ve 7 hedef sunuyor:
1. Hedefi Değiştir: 20. Yüzyılda ekonomi amacını yitirdi ve yanlış hedef olan GSYH büyümesinin peşine düştü. Bu pek çok toplumu derinleşen bir eşitsizliğe itti ve hepimizi bir ekolojik çöküşe götürüyor. Bu yüzyıl yeni bir hedef gerektiriyor. Gezegenin imkanları ve sınırları dahilinde herkesin ihtiyaçlarını karşılayacak bir ekonomiyi. Şimdi insanlık ve yaşam için ideal olan alana yani Doughnut’a girme zamanı. Yeni hedefimiz büyüme değil Doughnut’a girmek olmalı.
2. Büyük Resmi Gör: Serbest piyasa şunları söyledi: Piyasa etkindir, serbest bırakın. Devlet yeteneksizdir, müdahale etmesine izin vermeyin. Ticaret kazan kazandır, sınırlarınızı açın. Ortak alanlar kamusal müşterekler gereksizdir, satın gitsin. Toplumu görmezden gelin. Ve ev içi emek içseldir kadınlara bırakın. Finans asla yanılmaz ona hizmet edin. Böyle bir rol dağılımıyla piyasanın zaferi neredeyse kaçınılmaz oldu ve bu da bizi sosyal ve ekolojik bir krize sürükledi. Şimdi bu tahripkar neoliberal senaryoyu terk etme zamanı. 21. yüzyıla uygun bir ekonomik hikayeye ve yeniden tanımlanmış rollere ihtiyacımız var. Ekonomiyi yaşamın hizmetine sunan bir hikayeye.
3. İnsan Doğasını Geliştir: Ekonomi bize kim olduğumuzu söylüyor. İnsanlığı kendi teorilerine oturtmak için geçen yüzyılın ekonomistleri rasyonel iktisadı “adamı” icat etti. Fakat sorun şurada onun bizim gibi olduğu söylenirken aslında biz daha çok onun gibi olduk. Rasyonel iktisadi adam toplumlarımıza ve canlılara zarar veriyor. Artık onun resmini seyretme lüksümüz yok. İşte bu yüzden ekonominin kalbinde insanlığın yeni bir otoportresinin zamanı geldi. Beyinlerimizin empati, işbirliği ve karşılıklı yardım için şekillendiğinin farkında olan bir otoportre.
4. Sistemleri kavra: Sistemler açısından düşünmek için, 20. yüzyıl ekonomisinin mekanik doğasını bir kenara koymamız gerekiyor. Bunun yerine, ekonominin fizik gibi olmadığını ve karmaşık bir sistemler kümesinin parçası olduğunu kavramaya başlıyoruz. Sistemler açısından düşünmek, dinamik etkilere, geri besleme döngülerine ve kritik noktalara duyarlı hale gelmeli bütüncül düşünmeliyiz.
5. Dağıtmak için tasarla: Artan ekonomik eşitsizliğin daha geniş sosyal etkileriyle ilgili olarak büyüme her uygarlığın gelişiminde gerekli bir evre olmaktan öte, artan eşitsizlik bir politika tercihi ve kötü bir tercih. Bu aslında ekonomik tasarımın başarısızlığı ve bu hepimizi olumsuz etkiliyor.Baştan dağıtıcı/bölüşümcü olacak şekilde tasarlanacak bir ekonomi yaratmalıyız. Özünde ayrımcı olan ekonomiler tasarımda dağıtıcı olmak zorundalar. Bu gelirin yeniden dağıtmanın ötesine geçip servetin ve refahın da yeniden dağıtılması anlamına geliyor
6. Onarmak için yarat: 200 yıldır endüstriyel faaliyet dejeneratif tasarım üzerine kurulu oldu.. Bugün temelinde dejeneratif olan ekonomileri tasarımda onarıcı(rejeneratif) hale getirmeliyiz.
7. Büyümeye karşı agnostik ol: Doğada hiçbir şey sonsuza kadar büyümez. Sistemler denge içinde yaşar ve gelişmeyi öğrenir. Ve bu, ekonomilerimize de yayılmalı. Bu, bazı ülkelerin büyümeye ihtiyaç duyabileceğini kabul ederken (özellikle küresel güneyde), zaten yüksek gelirlere sahip olan ve gezegen sınırlarının adil paylarının ötesine geçen ülkelerin, artık büyümeyi takip etmeyen bir ekonomiye geçiş yapması gerektiği anlamına geliyor. Kate Raworth sık sık dediği gibi “Gelişse de gelişmese de büyüyen bir ekonomi yarattık. Şimdi büyüse de büyümese de gelişen bir ekonomiye ihtiyacımız var."