Dördüncü çeyreğe girerken büyüme ve enflasyon

Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Üçüncü çeyreği de geride bıraktık. Bugüne kadar yayınlanan veriler üçüncü çeyrekte bir çeyrek öncesine kıyasla GSYH’nin azaldığına işaret ediyorlar. Bir sürpriz olmazsa, Kasım sonunda GSYH verileri açıklandığında ekonomimizin sınırlı bir oranda daraldığı ortaya çıkacak. Öncü göstergeleri inceleyerek GSYH tahmini yapan çalışmalar var. Betam’dan Ozan Bakış ve Tarık Kocar’ın 26 Eylül’de yayınladıkları ‘Ekonomik Büyüme ve Tahminler’ bu raporlardan biri. Yirmi altı öncü gösterge kullanıyorlar. Son tahminleri, üçüncü çeyrekte GSYH’nin bir yıl öncesinin aynı çeyreğine kıyasla yüzde 0,4, bir çeyrek öncesine kıyasla ise yüzde 0,9 oranında daraldığı yönünde.

Koç Üniversitesi’nden Cem Çakmaklı, Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) için Ekonomik Görünüm başlıklı raporlar yayınlıyor. Sonuncusu geçenlerde kamuoyuna duyuruldu. Çok sayıda öncü göstergeden hareketle finansal durum ve ekonomik durum endeksleri oluşturuyor. Bunlardan yola çıkarak ekonominin durgunluğa girme olasılığını hesaplıyor. Eylül ayı için hesaplanan olasılık yüzde 27: Kritik değer olan yüzde 50’nin altında ama giderek yükseliyor.

Dördüncü çeyreğin büyüme açısından nasıl şekillenebileceği için de bazı çıkarsamalar yapılabilir. Kredi faizleri için son açıklanan veri 20 Eylül haftasına ilişkin. Tüketici kredisi faizi yüzde 68,2, ticari kredi faizi ise yüzde 55 düzeyinde. Bir önceki haftaya kıyasla ilki 1,5, ikincisi ise 1,6 puan daha düşük. Ancak önümüzdeki on iki aylık dönemde gerçekleşebilecek enflasyon oranları dikkate alındığında hala oldukça yüksek düzeylerdeler. Kaldı ki bazı kredi türlerinin artış oranları için konulan üst sınırlar kaldırılmadı. Dolayısıyla, şimdilik kredi koşullarında bir değişiklik yok. Eylül ve ekim aylık enflasyon değerleri düşük çıkarsa bir ihtimal 21 Kasım’daki PPK toplantısında politika faizi düşürülebilir. Mevcut koşullar dikkate alındığında, politika faizinin Aralık PPK toplantısında düşürülmesi daha büyük olasılık. BDDK’nın elindeki araçları TCMB ile eşgüdüm içerisinde kullanacağını düşünebiliriz. Dolayısıyla, dördüncü çeyrekte kredi koşullarının şu andakinden çok farklı olmayacakları söylenebilir. Bu durumda, hem yatırım hem de (maaş ve ücretlerin durumu da dikkate alındığında) tüketim harcamalarında artış yönünde önemli bir eğilim değişikliği beklenmez.

İhracat açısından iki önemli unsur var. Birincisi, döviz kurundaki değişimlerin enflasyondan arındırılmış düzeyi (reel kurdaki değişiklikler). İkincisi, özellikle Avrupa Birliği’nin büyüme oranı. Enflasyonla mücadele sürecinin en çetrefilli dönemindeyiz. Kur politikasının değişmesi beklenmez. Büyük merkez bankaları faiz düşürme sürecindeler. Dolayısıyla, Türk lirasındaki reel değerlenmenin sürmesi beklenir. Tek bilinmeyen İsrail’in savaşı yayama isteğinin bizi nasıl etkileyeceği. Avrupa Birliği’nde ise ihracatımızı coşturacak bir büyüme hikâyesi yok. Öte yandan bütçe açığı kontrol altında tutulmak isteniliyor. Bu nedenle deprem harcamalarının bile başlangıçta açıklanan düzeyde artmadıkları uzmanlarca belirtiliyor. Maliye politikasından da büyümeye ek bir katkı söz konusu olmayacaktır.

Bunlar alt alta toplandığında dördüncü çeyrek GSYH’sinin üçüncü çeyreğe kıyasla belirgin bir toparlanma göstermesi beklenemez. Bu durumda, 2024 büyümesinin yüzde 3’ün biraz altında (mesela 2,9) kalması ihtimali var. Dördüncü çeyrek açısından asıl kritik olanı enflasyon. Para politikası bu kadar sıkıyken ve dış koşullar da bu kadar uygunken (düşük ham petrol fiyatları ve büyük merkez bankalarının faiz düşürmeye başlamış olmaları) artık aylık enflasyonların düşük düzeylerde gerçekleşmesi beklenir. Son enflasyon raporu sunumunda Merkez Bankası Başkanı, Eylül için yüzde 2,5, son çeyreğin her ayı için ise yüzde 1,5 (mevsim hareketlerinden arınmış) aylık enflasyon değerlerine işaret etti. İlk sınav Perşembe günü; Eylül enflasyonunu öğreneceğiz. Hadi hayırlısı…    

Tüm yazılarını göster