Türkiye'de önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerin, pek çok alanda dönüşümü de beraberinde getireceği aşikar.
İktidar cephesi ya da muhalefet ittifakı, hangisi kazanırsa kazansın, ülke büyük bir dönüşüme girecek gibi görünüyor.
Nitekim bu dönüşümün ilk ayak izleri ortaya çıkmaya başladı bile; AK Parti hükümetinin kendi ortaya attığı "değerli yalnızlık" teorisini, yine kendisinin sonlandırması ile başlayan normalleşme hamlelerinde sıra Mısır'a geldi.
Mısır'la ilişkilerdeki dönüşümün, ülkede şimdinin Cumhurbaşkanı Sisi'nin darbesiyle devrilen Müslüman Kardeşler yönetimi ile AK Parti hükümetinin yakın ilişkileri nedeniyle en sancılı olanlarından biri olması bekleniyordu. Nitekim Kahire darbesi sonrasında bizzat Erdoğan'ın Sisi'yi kişisel olarak hedef alan söylemleri hala hafızalardan silinmiş değil.
Kahire ile Ankara, Müslüman Kardeşler üzerinden bir çatışmanın iki karşıt cephesinde yer alıp, yıllarca uluslararası alanda hemen her konuda birbirlerine "çelme takma" yarışına girdiler adeta.
SİSİ-ERDOĞAN EL SIKIŞMASININ ÖN ADIMLARI
Ancak bu itiş-kakış, özellikle ekonomik krizle boğuşan Ankara için sürdürülebilir olmaktan çıkınca, yakınlaşma işaretleri de gelmeye başladı.
Erdoğan ile Sisi'nin Katar'ın evsahipliğindeki FİFA Dünya Kupası'ndaki el sıkışma görüntüsü, sadece son bir ayda atılan adımlar gözönüne alındığında, kimse için pek de şaşırtıcı olmadı;
Görünür ilk kritik işaret, Mısırlı bir hükümet üyesinin, Ticaret ve Sanayi Bakanı Ahmed Saleh’in Kahire'deki Türkiye Büyükelçiliği'nde düzenlenen 29 Ekim resepsiyonuna katılması oldu. Hemen ardından ise Mısır'ın evsahipliği yaptığı BM İklim Değişikliği Zirvesi’ne Türkiye adına katılan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un, Kahire'de Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri ile görüşmesi geldi.
Sonuçta Dünya Kupası'nın evsahipliğini yapan Katar'ın da araya girmesiyle de el sıkışma fotoğrafı ortaya çıktı. Burada elbette, yıllarca Türkiye ile birlikte Müslüman Kardeşler safında yer alan Katar'ın, AK Parti'den çok önce Sisi'yle barışmış olmasının kolaylaştırıcı etkisi de büyük.
TÜRK-MISIR İLİŞKİLERİNDE HER ŞEY DÜZELMİŞ DEĞİL
Ancak iki ülke arasındaki tüm bu yakınlaşmaya rağmen, Ankara-Kahire hattında "her şey düzeldi" demek için çok erken. Hala Libya konusundaki çekişme, Doğu Akdeniz'de Ankara ve Kahire'nin üçüncü taraflarla imzaladıkları anlaşmalarla somutlaşan diplomatik restleşmeler yerli yerinde duruyor. Bu sorunların aşılması için kapsamlı görüşmelerin ise, ancak Türkiye'deki 2023 seçimleri sonrasında- hangi ittifak kazanırsa kazansın- gerçekleşebileceğini tahmin etmek mümkün.
BU AYIN KAZANANI; SİSİ
Müslüman Kardeşler konusundaki keskin tutumundan da, Libya'da ve Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin karşı kampında duruşundan da hiçbir taviz vermeden, Erdoğan'la normalleştirmeyi gerçekleştiren Sisi, bu durumun açık ara kazananı konumunda. Ancak Sisi'nin bu ay kendi hanesine yazdırdığı tek başarı bu değil; Şarm El Şeyh'de düzenlenen COP27 İklim Zirvesi Mısır adına hem ekonomik, hem siyasi, hem de mali açıdan çok kazançlı geçti. Zirveye ABD Başkanı Joe Biden başta olmak üzere, pek çok dünya liderinin katılması, Sisi yönetiminin anti demokratik ve insan haklarına aykırı uygulamaları yerine, Mısır'ın öne çıkarmak isteği olumlu yönlerinin konuşulmasını sağladı. COP27 sayesinde Mısır, Arap dünyasındaki başat aktör konumunun yanında, "Afrika'daki lider ülke" konumunu da pekiştirdi. ABD'nin iklim değişikliği ile mücadele için Afrika'ya yönelik yaptığı 150 milyon dolarlık yardım paketini Mısır'da açıklamış olması bu açıdan önemliydi. Mısır ekonomisi de önemli kazançlar sağladı
COP27 sayesinde; ABD, Almanya ve AB, Mısır'a temiz enerji alanında kullanılmak üzere 500 milyon dolarlık mali yardım paketi verileceğini açıkladılar. Bu, Sisi yönetimi açısından hem "uluslararası meşruiyet", hem de ülkede yeni istihdam alanları yaratma imkanı anlamına geliyor. Temiz enerji konusu Mısır'da o kadar tuttu ki, ülkeye son bir yılda gelen tüm yatırımların yüzde 40'ı sadece bu alanda oldu. Sadece COP27 zirvesi sırasında Mısır'ın 83 milyon dolarlık yenilenebilir enerji anlaşması imzalamış olması bu durumun somut göstergesi.
Hoşgeldin Nasıl Bir Ekonomi!
Dünya'da uluslararası sistem de, ekonomik sistem de hızla değişmekte. Mısır'daki COP27 zirvesinde tartışılanlar, bu durumun somut göstergesi. Bir yanda Ukrayna savaşı nükleer çatışma tehlikesinin ne kadar yakın olduğunu hatırlatırken, diğer yanda temiz enerji kaynaklarının geliştirilmesi, iklim değişikliği ile mücadele, yapay zekanın üretime girmesi gibi konuları tartışıyor tüm dünya. Sanayi üretiminde "insan hakları kriteri", Almanya'nın çıkardığı kanunla resmen Batı cephesinin gündemine girmiş durumda. Küresel anlamda yayılması sadece zaman meselesi. Türkiye'nin de bu büyük değişimin gerisinde kalmaması için bunları konuşması, üzerinde tartışması gerek elbette.
Gazetecilerin sahip olduğu, gazetecilerin yönettiği Nasıl Bir Ekonomi gazetesi ile ekonomim.com sitesi, tüm bunların ele alınacağı, ortak akılla yeni yollar aranacağı bir mecra olacak. Hoşgeldin Nasıl Bir Ekonomi!