Kentsel Dönüşüm ve Şehircilik Vakfı (Kentsev) Başkanı Haluk Sur ve vakıf arkadaşları, ‘kentsel dönüşümün neden gerekli olduğunu ve nasıl olması gerektiği’ ülke genelinde anlatmak için uzun süredir çaba harcıyor. Kendisi ile son sohbetimiz, 25 Kasım 2022 tarihli gazetemize ‘Deprem kapıyı kaç kere çalar?’ başlığı ile yansımıştı.
Haluk Sur, Türkiye’nin yüzde 90’ının deprem riski altında ve yüzde 50’sinin de yüksek riskli bölgelerden ibaret bir coğrafya olduğunu hatırlatmış ve mevcut yapı stokuyla büyük depremlere yakalanmanın çok ağır can kayıplarına sebep olabileceğini söylemişti. Millet ve ülke tarihimizin en kederli günleri arasına giren 6 Şubat depremleri sonrası tekrar konuştuk. Haluk Sur’a ‘asrın felaketi’ adını alan bu trajediden sonra ülkemizin geri kalanındaki berbat yapı stokundan kurtulmak için nasıl aksiyon alınması gerektiğini sordum. 2012’de çıkarılan 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ile Belediyeler ve Tapu Kadastro Kanunu arasında çelişen şeyler olduğunu ve acilen revize edilmesi gerektiğini söyledi. Söz konusu kanunun çıktığı dönemde CHP tarafından Anayasa Mahkemesine götürüldüğünü ve mahkemenin de üçte iki çoğunluk kuralını zayıflatacak şekilde yargı yolunu açtığını hatırlattı. Haluk Sur, “Kanun revize edilmeli, bireysel menfaatler toplum menfaatlerinin önüne geçememeli.
Can güvenliğinden daha önemli hiçbir şey olamaz. Bunun için devletin, kişisel mülkiyet hakkını kısıtlayabilecek kararlar alabilmesi şart. Bakanlık da radikal kararlar alabilmeli. Kamu işin içinde olmak zorunda. Bu konu bana göre Milli Güvenlik meselesidir ve 6 Şubat depremleriyle yaşadığımızın bir benzerini İstanbul için yaşarsak Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı dahi tehlikeye girebilir. Türkiye ekonomisinde İstanbul ne anlama geliyor bir gözünüzün önüne getirin” diye devam etti.
İstanbul ve Marmara bölgesindeki diğer illeri (Kocaeli, Bursa, Sakarya, Tekirdağ, Balıkesir, Çanakkale, Edirne) düşündüğümüzde 30 milyona yakın nüfus ve Türkiye ekonomisinin yarısından çok fazlasını oluşturan bir coğrafya söz konusu. Diğer illerimizdeki gibi İstanbul’da da 10 yıldır gerçekleşemeyen ‘büyük ölçekli kentsel dönüşümleri’ başarmak için başka ne yapmalıyız?
Kentsev Başkanı Haluk Sur, bir radikal eylem öneriyor: “Devlet sahaya sert inmeli. Riskli alanı satın alıp boşaltmalı, oralardaki vatandaşlar için uydu kentler yapmalı ve halkı uydu kentlere yerleştirmeli, boşalan alanları da kamu (halk) için ihtiyaca göre yeşil alan v.s. düzenlemeli. Bu şekilde 10-20-30 bin konutluk projelere hemen başlanmalı.”
Peki, ülke genelinde kentsel dönüşüm yapmak için ne kadar mali kaynak gerekiyor? Haluk Sur, şöyle özetliyor: “2012’de yola çıkarken 7,5 milyon konutun dönüşmesi gerektiği söylenmişti. Bize göre ise 9 milyon konut dönüşmeliydi. Tabii ki o günden bugüne yapılan önemli işler oldu ama malum nedenlerle kentsel dönüşümün önü tıkandı ve hedeflere ulaşılamadı. Yine o dönemdeki hesaplamalarda yaklaşık 400 milyar dolarlık bir kaynak gerekebileceği ortaya çıkmıştı. Türkiye bu kaynağı ortaya çıkaracak güçte. Zaten bu kadar para da bir anda gerekli değil. Belki 10 yıla yayılacak bir işten bahsediyoruz.”
Türkiye’de yapı tasarımı konusunda da ciddi yanlışlar olduğunu belirten Haluk Sur, “Ülkemizde betonarme dışında yapılara da ağırlık verilmesi gerekiyor. Yatay mimari önemli bir konu. Ahşap tek katlı ya da az katlı hafif çelik yapılar da çokça üretilmeli ve yaygınlaşmalı. Sonuçta deprem ülkesiyiz. Mühendislikte, mimaride iyi konumdayız ama bunların yapı ve şehir tasarımlarına da güzel örneklerle yansıması gerekiyor” diyor.
Siyasi ikbal korkusu tersine çalışabilir mi?
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, deprem bölgesindeki çalışmaları ve inşasına başlanacak yeni konut alanlarını anlatırken İstanbul ile ilgili şunları söyledi: “Bir seferberlik anlayışıyla kentsel dönüşüm sürecini yürütmek zorundayız. Sayın Cumhurbaşkanımız önümüzdeki günlerde önemli projelerimizi açıklayacak. Gerek kentsel dönüşümdeki finans desteğine ilişkin kararlılığımızı gerek Marmara Bölgesi'ne ilişkin kentsel dönüşüm hedefimizi. İstanbul'da dönüşmesi gereken 1,5 milyon bağımsız bölüm var, bunların acilen dönüşmesi gereken 300 bininin bir an önce dönüştürülmesi için bakanlığımızın 94 bin bağımsız bölümden oluşan projeleri var. Riskli 1,5 milyon konutu, dönüştüreceğimiz 2 rezerv alana, hem Anadolu hem Avrupa Yakası'na taşıyacağız. Sanayi alanlarımızı da depreme karşı güçlendirecek adımlarımızı atacağız. Tüm bu çalışmaları 780 bin kilometrekare vatan toprakları içerisinde eş zamanlı yürüteceğiz.”
Bu sözler, önümüzdeki dönemde ülke kaynaklarının önemli bir kısmının kentsel dönüşüme ayrılacağını gösteriyor. Bundan da önemlisi normal şartlarda siyasetçilerin ‘vatandaşı dönüşüme zorlamasının siyasi ikbal kaybına’ yol açacağına dair kaygıların artık tersine döndüğünü de gösteriyor. ‘Kentsel dönüşememe ile geçen 10 yıla göre şahsen daha umutluyuz. Çünkü vatandaşı ‘kentsel dönüşüme karşı örgütleyen muhalefet’ bile yaşanan büyük felaketten sonra en azından şimdilik sus pus olmuş görünüyor. İktidar cephesi içinse ‘ben yapacaktım onlar yaptırmadı’ mazereti o kadar da güçlü durmuyor. Yaklaşık 2,5 ay sonra da vatandaş ‘deprem ve kentsel dönüşüm aklından çıkmadan’ sandık başına gidip oyunu kullanacak. ‘Siyasi ikbali asıl karartacak şey deprem olduğunda ortaya çıkan ağır fatura’ olabilir mi? İki taraf da bu konuda doğru politikalar için vatandaşa söz verebilir mi?