Döndük dolaştık yine baz etkisine bel bağladık!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Basit bir mantık sorusuyla başlayalım: “Enflasyonu düşürebilmenin olmazsa olmaz şartı nedir?”

Yok yok, aklınıza hemen ekonominin gerektirdiği klasik bir takım önlemler gelmesin!

Sorunun yanıtı çok basit:

“Enflasyonu düşürebilmenin olmazsa olmaz şartı, önce yükseltmektir.”

Bizim yaptığımız gibi...

Önce enflasyonu azdıracak politikalarla oranı yukarı çek; ama bu politikalar Türkiye düşmanlarının, dış güçlerin işi olsun(!), sonra yüksek oranlar devreden çıkıp görece düşük oranlar hesaba girince yıllık oran gerilesin.

Bu gerileme ne yeni bir ekonomik modele geçişin, ne herhangi bir önlemin sonucu; yalnızca kötü ya da yüksek oranlar hesaptan çıktı, yerine iyi ya da düşük oranlar girdi, o kadar.

Yani baz etkisi çok yaşasın!

Enflasyon denildi mi, son bir yıldaki fiyat artışını anlıyoruz. Yıllık enflasyon da iki türlü ölçülür ama genel kabul gören hesaplama şekli herhangi bir aydaki endeksi bir önceki yılın aynı ayıyla kıyaslamak biçiminde olan.

Son on iki aydaki ortalama endeksin, önceki on iki ayın ortalamasına kıyaslanmasıyla bulunun yıllık ortalama artış çok daha sağlıklı ve doğru bir ölçme yöntemi ama bu pek tercih edilmiyor.

İşte baz etkisi de aydan aya olan hesaplamada kendini gösteriyor.

Son yıllarda bu tür dalgalanmaları çok yaşadık.

Yeni TÜFE’de 2021’in sonuna gelinceye kadar çift haneli aylık artış hiç görmemiştik. 2021’in aralık ve 2022’nin ocak aylarında çift hane neymiş, yaşadık. Aylık oranlar rekor kırınca önceki yılların aynı aylarındaki oranlar da görece çok düşük olunca yıllık artış birden tırmandı. Kasım 2021 sonunda yüzde 21 olan yıllık TÜFE artışı, iki ay sonra Ocak 2022’de yüzde 49’a dayanmıştı.

2022, her ay yıllık oranın yükseldiği bir yıl oldu; ta ki kasım ve aralık aylarına kadar. Özellikle aralıkta 2021’in rekor oranı devreden çıkıp yerine düşük bir oran girince yıllık artış bir ayda tam 20 puan düştü.

Enflasyonun beli bir kez daha kırılmıştı!

Girişteki soruyu bir kez daha hatırlatalım:

“Enflasyonu düşürmenin olmazsa olmaz şartı neydi?”

Yükselt ki düşürebilesin!

Hiç yerdeki uçak için düştü denir mi?

Dövizi tut, seçim var!

Dövizin artışı 2022’nin ağustosundan başlayarak bu yılın mayısına kadar ne yapılıp edildi ve çok sınırlı tutuldu. Mayıs seçimlerine kadar kur artışı kaynaklı enflasyon yaşanmamalıydı.

Kur yatay seyrettikçe aylık fiyat artışı fazla yüksek gelmedi, en azından geçen yılın oranlarından düşük gerçekleşmeler oldu. Özellikle ocakta geçen yılın yüzde 11.10’unun yerine çok yüksek olmakla birlikte yüzde 6.65 girince yıllık oranda hızlı gerileme görüldü. Yıllık artıştaki düşüş haziranda son buldu.

Seçim bitti, telafi zamanı

Mayıs seçimi geride kalmıştı ve artık dövizi aylarca tutmanın acısı çıkacaktı. Çıktı da!

Temmuz ve ağustosta yüzde 10’u zorlayan, bu aylar için görülmedik artışlar yaşandı.

Yine mi dış güçler devreye girmişti, bilinmez!

Ya da tüm dünya ülkelerinin ekonomilerini çok iyi izleyen(!) bazı vatandaşların söylediği gibi diğer ülkelerde de enflasyon tırmanıyordu, üstelik onların market rafları boştu, bizde ise her şey vardı.

Yıllık enflasyonu yüzde 5’i aşan ülkeler iğne batmış gibi zıplıyor ve önlem üstüne önlem alıyor, bir yandan da iki ay üst üste yüzde 9’un üstünde aylık enflasyon açıklayan Türkiye’yi kıskanıyordu!

Haziranda yüzde 38’e inen yıllık enflasyon yönünü yeniden yukarı çevirmiş ve önce yüzde 48’e, ardından yüzde 59’a çıkmıştı.

İşler iyi gidiyordu(!) ama nedense Merkez Bankası da enflasyon tahminini sürekli yukarı doğru güncelliyordu.

Artık bu yılın tahmini yüzde 65’e çekilmişti. Dikkat, bu yılın enflasyonu geçen yıldan bile daha yüksek olacaktı.

Ama düşecek!

Merkez Bankası’na göre gelecek yıl sonunda TÜFE artışı yüzde 36 olacak.

Ama 2024’ü bir anlamda iki bölümde ele almak gerek. Merkez Bankası’nın tahmini, böyle yapmak gerektiğini gösteriyor. Merkez Bankası’na göre yıllık enflasyon mayıs ayında yüzde 74 ile zirve yapacak. Eğer bu yılı yüzde 65 düzeyinde kapatırsak ve yıllık oran mayısta yüzde 74 olursa, bu 2024’ün ilk beş ayındaki artışın yüzde 21 dolayında gerçekleşeceğinin beklendiğine işaret ediyor. Bu da ocak-mayıs dönemindeki artışın aylık ortalama yüzde 4 olması demek.

Buraya kadar gayet makul. Ama ya sonrası!

Biraz önce belirttim, 2024 sonu için tahmin yüzde 36. İlk beş ay yüzde 21'e ulaşacak artıştan sonra kalan yedi aydaki artış yüzde 12'de tutulabilsin ki yıllık oran yüzde 36'da kalsın.

Yüzde 12’yi yedi aya paylaştırınca ortalama oran yüzde 1.6 ediyor. Olur mu, olursa şahane olur da, olmaz!

Ama olduğu varsayımıyla hazırladığımız tablo bize ne gösteriyor?

2024’ün mayısında yüzde 74’e ulaşan yıllık oran, haziranda da yüzde 70’le yüksek bir düzeyde kalacak; ama temmuz ve ağustosla birlikte hızla gerileyecek.

Hani hep diyorlar ya, “Enflasyon 2024’ün ikinci yarısında düşecek, biraz sabır” diye, işte söylenen aslında bu: “Bizim bir şey yapmamıza gerek yok, bu yılın temmuz ve ağustosundaki aylık 9’luk artışlar hesaptan çıkacak, yerlerine çok düşük oranlar (umulan ve varsayılan yüzde 1.60) girecek ve yıllık enflasyonun beli kırılacak.”

Ne desinler; “Biz baz etkisine bel bağladık, bekleyeceğiz” diyecek halleri yok ya!

Bu arada enflasyonda da ne bel varmış, kır kır hiçbir şey olmuyor.

Vatandaş- yönetici diyaloğu

- Yıllık oran gerileyecek de fiyatlar ne olacak, o da gerileyecek mi?

- Öyle bir taahhüdümüz yok ki...

- Doğru yok; peki fiyatlar gerilemesin ama ya bizim alım gücümüz, o artmıyor, tam aksine azalıyor.

- Biz vatandaşımızı enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz!

- Böyle diyorsunuz da...

- Biz vatandaşımızı enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz!

- Ama...

- Biz vatandaşımızı...

- Yeter yeter!

Tüm yazılarını göster