Dolar değer kaybediyor ama ABD ekonomisi sağlam

Tuğrul BELLİ GÜNDEM

Dolar kaç zamandır zayıf performans gösteriyor” desek yanlış olmaz. Yaklaşık 11 ay önce, geçen Ekim ayı başında, euro-dolar kuru 1.05’lerin altına gerilemiş, neredeyse 2 para birimi par’a (1’e 1) yaklaşmıştı. Ancak o günden beri doların euro ve diğer paralar karşısında değer kaybettiğini gözlemliyoruz. Euro/dolar paritesi Salı günü 1.11’in üzerine çıkarak son 2.5 senedeki en yüksek değerine ulaşmış bulunuyor. Aynı gün, dolar endeksi de 101.40’ın altına gerileyerek, bu seneki en düşük değerini gördü. Doların sadece bu ayki düşüşü %2.2’ye ulaşmış bulunuyor. Bilindiği gibi aybaşında da zayıf ABD istihdam raporu ve durgunluk endişelerinin neticesinde S&P500 bir haftada yüzde 6’nın üzerinde değer kaybı yaşamıştı. 

Peki bu gelişmeleri ABD ekonomisi için bir zaafiyet belirtisi olarak mı algılamak lazım? Kesinlikle hayır. Herşeyden önce, borsalarında yaşanan dalgalanma gayet normal. Nihayetinde, hisse senedi piyasalarından bahsediyoruz. Dalgalanma bu piyasaların doğasında olan bir şey. Zaten, biraz da bu nedenle hisse senetlerinin uzun vadede getirileri diğer enstrumanların üzerinde olmuştur. (Tabii, Türkiye borsası hariç!) Evet, düşüş haftasında pek çok panik yorumlar medyada yer aldı. Şahsen bu yorumlara pek bir prim vermedim, hatta üzerine bir yazı yazma gereği bile duymadım. Ne de olsa tarih gösteriyor ki ABD’de düşen borsalar er veya geç toparlanır (hele bir de piyasalarda güçlü bir faiz düşüş beklentisi varsa). Nitekim bu son düşüşten sonra toparlanma oldukça “er” oldu bile. S&P 500 endeksi dün itibarıyle düşüş öncesi değerinin yüzde 1.5 kadar üzerinde! 

Tabi, endeks düzeyinin seviyesi ilgili olarak asıl bakılması gereken hisse senedi fiyatlarında temelde bir şişkinlik olup olmadığı. Bununla ilgili pek çok gösterge kullanılıyor. Bunlardan en bilineni F/K oranı. Halihazırda 27 civarında olan bu oran 2000’li yıllar dikkate alındığında çok yüksek değil. Döngüsellikten arındırılmış F/K oranı (CAPE) ise 35 değeri ile bir miktar yüksek görünse de keskin bir düzeltmeye işaret etmiyor.

Doların durumuna geri dönersek: Açıkçası ilk bakıldığında, bu son kur hareketleri çok da anlamlı gelmiyor. Fed’in halihazırdaki politika faizi yüzde 5.25-5.50 bandında. Avrupa Merkez Bankası’nın faiz oranı ise yüzde 4.25. Eğer faizlerin bu düzeyde kalacağını öngörürsek, doların değil değer kaybı yaşaması, değerlenmesi gerekiyor. Bu noktada tüm mesele dolar faizinin euro faizine göre nasıl hareket edeceği. Piyasalar, güçlü perakende satış rakamlarının durgunluk endişelerini bertaraf etmesinin ardından üç veya dört kere çeyrek puanlık Fed faiz indirimi fiyatlıyor. Bu beklenti de doların zayıf seyretmesine yol açıyor. 

Ancak karşı para cinsi euro’ya ve dolayısıyla Avrupa ekonomisine baktığımızda, orada işlerin çok yolunda olduğunu da söyleyemeyiz. İlginç bir şekilde, zayıf Alman üretim verilerine ve Çin'den gelen talebin yavaşlamasına rağmen euro dolara karşı güçlü kalmaya devam ediyor. Bunun bir sebebi de Haziran sonundan itibaren ABD ekonomik büyümesinin geçen yıla kıyasla diğer gelişmiş ekonomilere göre daha keskin bir şekilde yavaşladığını gösteren veriler. Doların zayıflığı o zamandan beri hız kazandı. Ancak şahsen ABD’nin resesyona girmeden toparlanacağını, bu nedenle de faiz oranlarının bazı piyasa oyuncularının beklediği kadar düşürülmeyeceğini ve sonuçta bu zayıflığın geçici olduğunu düşünüyorum. AMB’nin Fed’den biraz gecikmeli de olsa faiz indirimlerine başlayacak olması da orta vadede dolar’a destek olacaktır. 

Doların değeri ile ilgili son olarak şunu da söylememiz gerekiyor: Her ne kadar son dönemde değer kaybı yaşadıysa da, biraz daha uzak perpektiften baktığımızda aslında doların gene de “fazla” değerli olduğunu söyleyebiliriz. Unutmayalım ki dolar/euro paritesi 2014 yılından önce 1.40’ların üzerinde seyrediyordu. (Bu noktada belki Trump’ın ‘dolar fazla kuvvetli’ iddiasında bir doğruluk payı var. Ama ABD’de para politikasını Fed belirliyor, ve başkanların bu konuda herhangi bir söz hakkı yok.)

Tüm yazılarını göster