Yeni ekonomi politikasının anlamaya yönelik 2 temel sorum vardı; 1-bu kadar düşük faizle bankalar nasıl mevduat toplayacak? 2-Böylesi yüksek kur ile piyasa nasıl baş edecek? Cumhurbaşkanı’nın kura dair açıklamalarında bu temel sorulara cevap gelmiş gibi…
Doların doludizgin tırmanışı durduğu gibi, 8 liraya varan düşüş ile adeta baş döndürdü. “İner de çıkar da” tanımındaki doların bu devasa gerilemesi, (ya da liranın dolar karşısında değer kazanması) kalıcı olur mu? Eğer bu başarılırsa, Türk ekonomisi rahat nefes alacak, soluklanacağız.
Merkez Bankası’nın peş peşe faiz düşürmesiyle tırmanan dövizi durdurmak için yollar aranıyordu. Öncelikle doğrudan müdahale denendi ve 4 partide 5 milyar $ rezervlerden gitti, işe yaramadı. Yabancı uzmanlar, “en az 10 puan faiz artışıyla ancak durdurulabilir” derken, farklı bir yol denendi.
KUR GARANTİLİ FAİZ TELAFİSİ
Bu yolun adı; kur garantili lira mevduatı sözü… Bankada lirası olan, mevduat faizine razı olsun, kur artışının gerisinde kalan miktarını hazine ödesin. Devlet, kur farkını garantileyince, gece yarısı inişe geçen dolar, 11 lirayı dahi görebildi.
Bu, enflasyonun etkisiyle şahlanan negatif reel faiz yüzünden liradan kaçışa fren olabilir. Yeter ki verilen söz tutulsun. Fakat sorun şu ki döviz endeksli bu garantinin Hazine’ye maliyeti ne olacak? Olacağı şu; Banknot Matbaası devreye girecek, tahminen 200 milyar lirayı bulacak bütçe yükü gelecek.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Lira hesabı olmayandan alıp lira hesabı olanlar mı desteklenecek?
Evet, bankada herhangi bir birikimi olmayan milyonlarca memur, işçi, emekli, çiftçi, dar gelirli vatandaşın vergisiyle, bankada birikimi olup düşük faiz yüzünden kur artışına göre daha kazanmalarının kaybı karşılanacak. Bu, adil değil.
Dolar yeniden çıkar mı?
Eğer bu tedbir, mali politikalar ile desteklenmez, misal enflasyonla mücadele programı uygulanmaz ise döviz yeniden tırmanabilir. Aslında TL mevduatı, bu adımla dolarizasyonun parçası haline geldiğinden enflasyon ivmelenebilir ve bu da kuru daha da yukarı zıplatabilir.
NOT
HER GÜN BUNGEE JUMPING YAPIYORUZ
Adana yolunda Çetin Kımız ileyiz. Kendisi, ülkenin önde gelen pek çok şirketine danışmanlık yapıyor. “Patronlar nasıl görüyor bu olan biteni?” diye soruyorum. Cevap, olan biten sürrealizmi anlatıyor;
Tıpkı bungee jumping yapar gibiyiz. Herkes biliyor ayağında ip olduğunu... Herkes biliyor kafasının yere çarpmayacağını… Herkes biliyor indikten sonra yeniden yukarı çıkacağını… Ama sorun şu ki hiç kimse uçurumun derinliğini bilmiyor.
Peki, sorun ne o halde? Sorun şu diyor Kımız; “patronlar korkudan ölmüyor ama bu iniş çıkıştan midesi bulanıyor, başı dönüyor, hasta oluyor…”