Gelişmiş ekonomilerde toplumun büyük çoğunluğunun geçimi, bir işverene bağımlı çalışma ile elde edilen emek gelirine dayanmaktadır.
Bu sebeple kişinin işini kaybetmesi ve hemen yeni bir iş bulamaması halinde ekonomik bakımdan varlığı tehlikeye düşebilmektedir. Ücret düzeyi düştükçe bu tehlike artmaktadır. Zira, ücret düştükçe kişinin tasarruf yeteneği azalmakta ve daha kısa süreli işsizlikler tehlikeli olabilmektedir. Dolayısıyla, geçici bir süre için dahi olsa işini kaybetmek pek çok kişi için önemli bir sosyal risk oluşturmaktadır.
İşsizlik sigortası, kendi iradesi dışında işini kaybedenlere geçici bir süre, önceki gelirlerinin bir bölümünü karşılayarak, kendisi ve ailesinin zor duruma düşmelerini önlemek için geliştirilmiş bir programdır. İşsizlik sigortasına ihtiyaç, yaşamını sürdürmek için bir gelir elde etmek amacıyla çalışma arzusu ve isteğinde olup, çalışma imkanı bulamayan insanların belirli bir gelir güvencesine sahip olma durumunun sağlanmasından doğmuştur. Bu çerçevede, iradesi dışında işsiz kalan bir kişinin moral yapısının, ailesi ve toplum için yaratabileceği sorunlara karşı korunmasının sağlayacağı yararlar tartışılmaz.
Ülkemizde de İşsizlik Sigortası 25.08.1999 tarihinde 4447 sayılı Kanunla kabul edilmiş ve 01.06.2000 tarihinden itibaren de uygulanmaya başlamıştır.
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa göre; SSK statüsünde çalışan kişiler zorunlu işsizlik sigortası kapsamında olup, her ay maaşlarından işçi ve işveren payı olarak işsizlik sigortası primi kesilerek İşsizlik Sigortası Fonuna ödenmektedir.
Bu şekilde İşsizlik Sigortası Fonuna zorunlu işsizlik sigortası primi ödeyen kişiler ileride işsiz kaldıklarında gerekli şartları taşımaları halinde kendilerine İş-Kur tarafından işsizlik ödeneği ödenmektedir.
Buna göre,
-
Kendi istek ve kusuru dışında işsiz kalmak,
-
Hizmet akdinin feshinden önceki son 120 gün içinde hizmet akdine tabi olarak çalışmış olmak,
-
Son üç yıl içinde en az 600 gün süre ile işsizlik sigortası primi ödemiş olmak,
-
Hizmet akdinin feshinden sonraki 30 gün içinde en yakın İŞ-KUR birimine şahsen ya da elektronik ortamda başvuru yapmak,
Şartlarını yerine getiren kişiler işsizlik ödeneği alabilmektedir.
İşsizlik ödeneği alabilmek için hizmet akdinin feshinden sonraki 30 gün içinde en yakın İŞ-KUR şubesine şahsen gitmek ya da elektronik ortamda www.iskur.gov.tr adresinden başvuruda bulunmak gerekmektedir. Mücbir sebepler dışında 30 gün içerisinde başvurulmaması halinde, başvuruda gecikilen süre, toplam hak sahipliği süresinden düşülmektedir.
-
600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 180 gün,
-
900 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 240 gün,
-
1080 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 300 gün,
süre ile işsizlik ödeneği verilmektedir.
Buna göre, işsizlik ödeneğinin günlük tutarı, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının %40’ı olarak hesaplanmaktadır. Ancak, bu şekilde hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, aylık asgari ücretin brüt tutarının %80’ini geçememektedir.
2023 yılının ilk altı aylık döneminde de en düşük işsizlik ödeneği tutarı aylık net 3.972,82 TL, en yüksek işsizlik ödeneği tutarı aylık net 7.945,63 TL’dir.
İlk işsizlik ödeneği ödemesi, ödeneğe hak kazanılan tarihi izleyen ayın sonuna kadar yapılmakta olup, TC Kimlik Numaralı Nüfus Cüzdanı ile birlikte her hangi bir PTT şubesine başvurularak işsizlik ödeneği alınabilmektedir.
Yine, işçilerin hangi hallerde kıdem tazminatı alabileceği ise 1475 sayılı Kanunun 14’üncü maddesinde tek tek belirtilmiştir.
Buna göre; aynı işverene bağlı çalışma süresinin en az 1 yıl olması ve iş sözleşmesinin;
-
İşveren tarafından iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırılık nedenleri dışındaki nedenlerle,
-
İşçi tarafından sağlık, iyi niyet ve ahlak kuralarına aykırılık veya işyerinde işin durması benzeri nedenlerle,
-
Askerlik görevi nedeniyle,
-
Emeklilik hakkının elde edilmesi veya bu kapsamda gereken sigortalılık süresi ve prim gününün doldurulması nedeniyle,
-
Kadın işçinin evlenmesi nedeniyle,
-
İşçinin ölümü nedeniyle,
feshi halinde çalışma süresine ilişkin kıdem tazminatına hak kazanılmaktadır.
Ülkemizde yeterli sayıda çocuk bakımevi, kreş olmaması veya çocuğuna kendi bakmak istemesi nedeniyle pek çok kadın çalışan doğum sonrası kullandığı ücretsiz izin sonrasında işten ayrılmak durumunda kalabilmektedir.
Yine, özel sektörde çalışmakta olan bazı kişiler Devlet Memurluğu görevine atanmaları nedeniyle çalışmakta olduktan işten çıkabilmekledir.
Bazı kişiler de eşlerinin farklı bir ildeki özel ya da kamu işyerine tayin olmaları nedeniyle çalışmakta oldukları özel sektör işyerinden ayrılabilmektedirler.
Yukarıda belirtmiş olduğumuz durumlar kişilerin kendileri için geçerli bir mazeret olmakla birlikte, gerek 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda işsizlik ödeneğine, gerekse 1475 sayılı İş Kanunu’nda kıdem tazminatına hak kazandıran haller arasında sayılmadığından, doğum, Devlet Memurluğuna atanma, eş tayini gibi nedenlerle çalışmakta olduğu işten ayrılan kişilerin bu şekildeki ayrılışları istifa olarak değerlendirildiğinden, işsizlik ödeneği ve kıdem tazminatı ile ilgili diğer şartları taşıyor olsalar bile İş-Kur’dan işsizlik ödeneği, işverenlerinden de kıdem tazminatı almaları yasal olarak mümkün değildir.