Doğru yönetim var mı?

Burak DALGIN Dünya Penceresi

Kısa cevap: Hayır, yok. Uzun cevap: Tüm hal ve şartlarda geçerli bir doğru yönetim yok. Hatta bir durum için doğru olan diğeri için intihar olabilir. Üç örnekle konuşalım: erken aşama girişim (start-up), olgun/ büyük şirket ve yeniden yapılandırma.

ERKEN AŞAMA GİRİŞİM (START-UP). Start-up kurmak ve idare etmek çok ‘cool’ gözükse de dünyanın en zor işlerinden biri. İşin tanımı icabı, çözebileceğinizden emin olmadığınız büyük bir problem üzerinde çalışıyorsunuz. Temel önceliğiniz çok hızlı büyüme– başkalarının bir yılda yaptığını bir ayda yapmak bile yeterli olmayabilir!

Üç büyük meydan okumayla boğuşuyorsunuz: Pazar, finansman ve kurumsal kapasite. İlk faturayı kesebilmek, yenilikçi ürün/ hizmeti piyasada kabul ettirebilmek, mevcut rakipler ile boğuşabilmek ve roket hızıyla büyüyebilmek lazım. Bitmedi. Yüksek beklentisi olan ve işi bildiğini düşünen yatırımcıları yönetmek, sürekli yeni fonlama turları düzenleyerek onlara yenilerini eklemek ve satış için doğru zamanı kollamak lazım. Hala bitmedi. Birbini yakından tanıyan birkaç kişilik ekiple her işe koşmak ve işler iyi giderse hızla onlarca (belki yüzlerce) personele çıkmak lazım.

Tüm bunlar için hiyerarşiden uzak yatay ve dinamik bir yapı, uzun problem çözme seansları yerine sıkça deneme-yanılmma ve her konuda yenilikçi bir perspektif lazım. Tam da bu yüzden, durmuş oturmuş bir şirketin çok başarılı yöneticisinin, yaklaşımını kökten değştirmediği takdirde, böyle bir ortamda başarılı olması çok zor.

OLGUN/ BÜYÜK ŞİRKET. Ana rolünüz riskleri iyi yönetmek, büyük dönüşüm trendlerini ıskalamamak ve fırsat ceplerini değerlendirmek. Unutmayın, bir transatlantiğin kaptanısınız. Buzdağına çarpmanın maliyeti çok yüksek.

Tam da bu yüzden, başarının sırrı iyi tanımlanmış görevler belirlemek, net işleyen sistemler kurmak ve ortak aklı arayan kapsamlı değerlendirmeler yapmak. Yani bir start-up’ı öldürecek olan şeyler, sizin ‘olmazsa olmazlarınız’. Zaten nasıl olsa bunlar için ayırabileceğiniz belli bir kaynağınız var. Kaynak kelimesini en geniş anlamda kullanıyorum– insan kaynağı, mali kaynak ve seneler içinde biriken marka tanınırlığı.

YENİDEN YAPILANDIRMA (TURNROUND). İşler kötü, nakit durumu sıkışık, alacaklılar kapıda... Altın kemeri kaybeden boksörün tekrar şampiyon olması gibi filmlere konu olan başarılı bir ‘geri dönüş’ hikâyesi yazmak için ne yapmalı?

Önce ne yapmamak gerektiğini söyleyeyim: start-up gibi deneyip yanılarak yalnızca büyümeye odaklanmak da, olgun bir şirket gibi ‘detaylı bir değerlendirme yapalım’ demek de sizi yok eder. Hızla kolları sıvayıp sürekli net kararlar alarak ilerlemelisiniz. Durumunuz, tropikal bir ormanda kaybolup elinde baltayla ilerleyen birinden farksız.

Tam dört yıl önce de bu köşede paylaştığım yedi önerimi tekrarlayayım. Birincisi, aynaya bakın– muhtelif ülkelerde 20 yılı geçen iş hayatımda “batıyorum” diyen kimseyle karşılaşmadım. İkincisi, kök nedeni bulun– sorununuz geçici bir nakit sıkışıklığı mı, yoksa yapısal (düşük karlılık, sermaye açığı, rekabetçilik eksiği) mı? Üçüncüsü, yönetimi güçlendirin-- işlerin bu hale gelmesinde sorumlu olan ekiple sorunları çözmeniz mümkün değil. Dördüncüsü, paydaşlarla (çalışan, tedarikçi ve müşteri) açık iletişim kurun. Beşincisi, yedeksiz yola çıkmayın– emin olun, düşündüğünüzden daha fazla kaynağa ihtiyacınız olacak. Altıncısı, laf değil iş yapın– şirketinizin süslü laflara, strateji sunumlarına, yönetmeliklere, itibar harcamalarına değil net operasyonel kararlara ihtiyacı var. Yedincisi, önceki hataları tekrarlamayın.

Firmanızın durumuna uygun bir yönetim yaklaşımı benimsediğiniz bir hafta diliyorum.

Tüm yazılarını göster