İş dünyasında popüler kavramlar pek anlaşılmadan sıkça kullanılıyor. Kulağa güzel gelen terimlerin arasındaki fark ve ödünleşmeler (trade-off) gözden kaçıyor. Bu hafta üç örneği ele alalım: verimlilik-etkinlik, dayanıklılık-mücadele gücü ve istikrar-esneklik.
Verimlilik (efficiency) – etkinlik (effectiveness). Verimlilik belli özelliklere sahip bir ürün veya hizmeti ne kadar kaynak (insan, zaman, hammadde) kullanarak sunduğunuzu ölçer. Amacınız mümkün olduğu kadar az ‘girdi’ kullanmaktır. Etkinlik ise, ürün veya hizmetinizin ne kadar işe yaradığına odaklanır. Amacınız şirket içi veya şirket dışındaki müşteriniz için en uygun ‘çıktı’ sağlamaktır. Bazı durumlarda bu iki kavram birlikte çalışır. Örneğin, yüksek kaliteli üretim süreçleri bir yandan hammadde ve zaman israfını azaltır, öte yandan daha iyi mamuller çıkmasını sağlar. Ancak bir noktadan sonra verimlilik ile etkinlik arasında çatışma başlayabilir. Bunu doğru yönetmek için şirketinizi neyin daha rekabetçi yaptığı konusunda kafanızın berrak olması gerekir (makul fiyatlı ve kullanılabilir ürünler mi en iyi ancak yüksek fiyatlı ürünler mi?).
Dayanıklılık (robustness) – mücadele gücü (resilience). Dayanıklılık bir sistemin dış şoklara direnme kapasitesidir. Örneğin depremde ayakta kalan bir bina, salgın döneminde işlemeyi sürdüren bir tedarik zinciri, siber saldırı karşısında çalışan bir bilgi-işlem altyapısı. Bununla sıkça karıştırılan mücadele gücü ise, çöken/ duran/ işlemeyen bir sistemin ne kadar hızla tekrar ayağa kalkabileceğidir. Birbirine çok yakın olan bu iki terimden biri proaktif ve sabit, diğeri reaktif ve esnektir. Her biri için de apayrı yaklaşımlar, teknikler ve kaynaklar gerekir. İkisi arasındaki farkı bilmeyen yönetimler doğru tercihlerde bulunamazlar.
İstikrar (stability) – esneklik (flexibility). Bu yazıda ele aldığımız kavram çiftlerinden birbirine zıt olduğu en aşikâr olan ikili bu. Ancak pek çok şirketin yönetim kuruluna yapılan strateji sunumunda iki kelimeyi yan yana görüyoruz. Yöneticiler (ve belki tüm paydaşlar) ‘hem karnım doysun, hem pastam dursun’ diyorlar. Nitekim bu anlaşılabilir bir duygu. Zira günümüzün belirsiz dünyasında öngörülebilirlik ve istikrara ihtiyaç var. Öte yandan, tam da bu belirsizlik sebebiyle, şirketlerin esnek olması gerekiyor. Bu açmazdan çıkmanın yolu, nerede istikrarlı (ürün kalitesi, çalışan-işveren ilişkisi, tedarikçi ödemeleri) nerede esnek (evden çalışma, online satış, iç piyasa-ihracat dengesi) olmak gerektiği konusunda net olmak. İstikrarlı olunan konuları belli sürelerde tekrar ele almak, kritik önemlerini koruyup korumadıklarını teyit etmek. Esnek olunan konularda dahi önceden bildirimler yaparak sistemdeki belirsizliği azaltmak.
Tüm okurlarımıza kavramları doğru kullanıp doğru tercihler yaptıkları bir hafta dilerim.