Doğalı dururken suni yollarla döviz rezervini artırmak

Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Grafikte 2021’in başından bu yana Merkez Bankası’nın açık piyasa işlemleri (APİ) ile döviz karşılığı swap işlemlerinin günlük hareketleri yer alıyor. Grafikte gösterildiği biçimde APİ’nin artı değer aldığı günler, TCMB’nin bankalara borç fon aktardığı dönemler. Dikkat ederseniz APİ son aylarda sıfır etrafında dalgalanıyor. Temmuz başından bu yana APİ’nin ortalaması eksi 2.7 milyar lira. Türkçesi, yaklaşık 5,5 aydır çok az miktarda da olsa bankalara APİ kanalıyla borç vermek yerine onlardan borç almış Merkez Bankası.

Bu durumda ilk soru şu: 2023’ün ikinci yarısında Merkez Bankası’nın politika faizi nedir? Ortalamada bankalara borç vermediği için, şu anda yüzde 40 olan haftalık repo (Hazine tahvili teminatı karşılığında ve yüzde 40 faizle bankalara TL likidite verilmesi) faizi olamaz politika faizi. Merkez Bankası bankalardan borçlandığı için, ilk akla gelen, faiz koridorunun alt sınırının (bankalardan borç alma faizinin) politika faizi olması (yüzde 38,5). Tıpkı 2002-2009 döneminde olduğu gibi. Ama Merkez Bankası’nın bankalardan borçlandığı tutar ortalama olarak çok düşük düzeyde. Kaldı ki birkaç gün kâh borçlanıyor, kâh birkaç gün borç veriyor. Bu durumda, yüzde 38,5’i de politika faizi olarak almak zor.

Sorunun yanıtı grafikte saklı. Merkez Bankası asıl olarak -üç aya kadar vadeli olabilen- swap işlemi ile bankalara önemli miktarda TL likidite sağlıyor. Özellikle Mayıs seçimlerinden sonraki dönemde bu kanalla sağlanan TL miktarı almış başını gitmiş. Temmuz’dan itibaren de neredeyse temel TL fon sağlama aracı olmuş swap. Bu durumda swap faizinin politika faizi olması gerekiyor. Onun düzeyi ne? Repo faizinden (yani yüzde 40’tan) 4-5 puan daha düşük. Üstelik, vadesi üç ay, ağırlıkla. Şimdi bu faizden borç alsa banka, politika faizi olduğu söylenen repo faizi üç ay içinde birkaç kez artsa bile o artıştan etkilenmiyor.

En az politika faizinin düzeyinin ne olduğu kadar önemli bir husus daha var. Hatta daha da önemli. Merkez Bankası swap kanalıyla bankalardan döviz cinsinden borçlanıyor, onlara karşılığında TL cinsi borç veriyor. Vade bitiminde işlem tersine dönüyor. APİ işlemi olsaydı, Hazine tahvili karşılığı bankalara TL borç verecekti. Vade bitiminde (bir hafta sonra) işlemin tersi gerçekleşecek ve bankalar tahvillerini geri alıp Merkez Bankası’na TL borçlarını geri ödeyeceklerdi. Dikkat: Normal kanaldan -ki o APİ kanalı- bankalara sağlanan TL cinsi likidite karşılığı teminat olarak yine TL cinsi hazine tahvili isteniliyor (elbette Merkez Bankası farklı bir kıymet de isteyebilir; ama uygulama büyük çoğunlukla böyle). Oysa swap yoluyla bankalara aktarılan TL likidite, döviz karşılığı. Bir anlamda bankaları döviz cinsinden borçlanmaya teşvik ediyor bu sistem.

‘Liralaşma’ yerine ‘dolarlaşma’… Merkez Bankası’na faydası ne bunun? Brüt döviz rezervini, swapın vadesi süresince artırıyor. Oysa, ‘rasyonele dönüş’ programı tam anlamıyla rasyonele dönüşü simgelese, sadece faiz artırımları ile bütçe açığını azaltmak için vergi artışlarını içermeyecek. Bunlar olacak ama yanı sıra mesela Merkez Bankası yöneticilerinin her istenildiği zaman görevden alınmalarını engelleyecek yasal düzenlemeler de olacak. Ya da açıklanan istatistiklere güven sağlayacak kurumsal düzenlemelere de yer verilecek o programda. Veya Merkez Bankası’nın yatırım-kalkınma bankası gibi çalışması (mesela YTAK kredisi mekanizması) yerine yatırım-kalkınma bankaları işlevlerini artıracak. Böyle bir program olsa, büyük merkez bankalarının faiz artırma sürecinin sonuna geldikleri de dikkate alındığında, Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini swap yoluyla suni biçimde değil, TL cinsinden mali varlıklara olan talebin döviz cinsinden olanların aleyhine yükselmesi nedeniyle, doğal biçimde artacak.  Üstelik sadece brüt rezerv değil, net rezerv de yükselecek.

 

Tüm yazılarını göster