Doğal felaketlerden sonra psikolojik ve ideolojik değişimler beklenir. Elbette söz konusu değişimler siyasi inançlara ve psikolojik mekanizmalara bağlı olarak her hangi bir yönde gelişebilir. 1348 Veba Salgını sonrası Avrupa’da Rönesans derinleşirken aynı anda flagellants da ortaya çıkmıştı; kendilerini kırbaçlayarak köy köy kasaba kasaba gezen tipler türemişti. Tam tersi eğilimler de vardı; madem yaşam bu kadar kısaydı ve anlamsızca ölünebiliyordu her şey mubah olmalıydı. Tuhaflıklar o kadar artmıştı ki depremden dolayı Yahudileri suçlayan akımlar da ortaya çıkıvermişti. Papa Clement VI bu zırvaların kilise tarafından mahkûm edildiğini söyleyen iki bildirge yayınlamak zorunda kalmıştı. Her şey belirsiz görünüyordu.
Avrupa nüfusunun neredeyse yarısını yok eden ve Avrupa’ya deniz yoluyla gelmeden önce Asya’yı ve Orta Doğu’yu kasıp kavuran Black Death kadar büyük bir doğal felaket bulmak zordur. Böyle bir dramdan sonra işleyişin otomatik olarak değişeceği düşünülebilir. Ama o kadar büyük bir felaket sonrası bile nelerin hemen ve otomatik olarak nelerinse yavaş değiştiğini saptamak gerekiyor. 1348-49 sonrası demografik canlanma çok geç geldi ve ancak 16. Yüzyılda gerçekleşti. Aslında bu konuda da tartışma var çünkü Mark Bailey ödül kazanan makalesinde (1996) ölüm ve doğurganlık oranları hakkında çok az veri toplanabildiğini bildirmişti. Yine de daha iyi bilinenler var ve bunlar ekonomik veriler: Mesela 1400 yılı civarında ücretlerin –hem reel ücretler hem de kullanılabilir gelir olarak- İngiltere tarihinde 1200-1850 yılları arasındaki en yüksek seviyeye çıktığı görülüyor.
Yereli etkileyen ve nüfusa oranla o derece büyük can kaybına yol açmayan deprem, sel, daha küçük çapta salgınlar gibi durumları 1348 ile kıyaslamak doğru olmaz. Ancak yereldeki ekonomik etkileri belirgindir ve bunlar genel etkiye göre daha kolay ölçülebilir. Problem şu ki bu etkiler devasa felaketlerde bile o kadar otomatik ve doğrudan olmayabiliyor. Mesela Kosminsky’nin (1956) verilerinden hareketle Bailey (1989, 1996) veba nüfusu kırıp geçirmiş olmakla beraber salgın öncesinde de toprak-işgücü oranının yükselmekte olduğunu saptadı. Ekonomik etki, 1348 sonrası bazı yerlerde nüfus 1/6’ya 1/7’ye düştüğü halde –üstelik net biçimde emek-yoğun bir dünyadan bahsediyoruz- anında gerçekleşmemişti. Defalarca tekrar eden daha küçük salgın dalgaları, iki hiperenflasyon ve bir durgunluk sonrası ekonomik etki tam olarak ortaya çıkana kadar 50 sene geçivermişti. Parasal gelişmeler –zamanın para politikaları- dikkate alınmadan yalın bir felaket çarpanı bulmak zordu.
Geçen seneki depremin etkilediği bölgenin nüfusu yaklaşık 13 milyon idiyse bu sayının az olduğu iddia edilemez; daha düşük nüfusa sahip Avrupa ülkeleri var. Nelerin değiştiğini görebiliyor muyuz?
Veya otomatik etki ne kadar? Depremin yarattığı hasarın ekonomik etkisinin ortadan kaldırılması projesi pek çok faktörü içeren ve sadece konut yapmakla sınırlı bir olmayan bir proje ancak belirsizlik nedeniyle proje değerlendirmesi yapmak kolay değil. En basiti “hangi ıskonto oranıyla indirgeyeceğiz” sorusudur. Bina ve altyapı inşaatı, kaybolan fiziki ve beşeri servet (yer altında kalan altın, nakit, çeşitli tasarruflar dâhil), GSYH etkisi, yıkılan iş kapasitesinin yeniden kurulması, mali sisteme etkisi ve insan kaynağı toplanınca yüksek bir maliyet söz konusu oluyor. Bu maliyetin (finansman veya yerine koyma maliyeti) hesaplanması politika faizindeki değişikliklere hassas olamazdı ve olamaz. Nedeni açıktır: Deprem harcamaları ufku sonsuza giden bir proje şeklinde finanse edilemez çünkü harcamanın çarpan etkisinin olabilmesi için derhal yapılması ve muhtemelen hızla finanse edilmesi gerekir(di). Zaten sadece yerine koymadan ibaret bir harcamanın hem düşük çarpanı olur hem de harcama bonoyla finanse edilir, zamana yayılır ve neredeyse kalıcı hale gelirse gelecekteki vergileri ve faizi artıracak bir katsayı ortaya çıkar(dı).
Seçim sonuçlarına göre ideolojik ve siyasi bir etki görülmüyor. Peki, bir yıl sonra bakınca otomatik negatif ekonomik etki ne kadardı? Bunu karşılamak için hızlı yatırım hızlı finansman görebildik mi? Yereldekilere sormak lazım çünkü algılar ve olgular bazen iç içe girer. Veya tam sonuçlar ve değerlendirme için birkaç yıl daha gerekir.