Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın araştırması

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Yaklaşık beş yıldır “küçük veri” ve “büyük veri”yi sıkça yazıyoruz. Verinin, sosyo-ekonomik yaşamımızı nasıl etkilediği konusunu anlamaya ve anlatmaya çalışıyoruz.

İnanç kavramlarıyla dünya işlerini anlatmanın hassasiyetini bildiğim halde, “büyük cihat” kavramının kendi içimize yapılması gereken zorlu bir yolculuk olduğunu, kendi şeytanımızla baş etmeyi içerdiğini; “küçük cihat” kavramının da yaşadığımız evreni iyi okumak olduğunu da sık sık yineliyoruz. Asıl önemli sorumuzun, Amos Oz’un anlatımıyla “Hayatta eli boş dönülmeyen tek yolculuk, insanın içine yaptığı yolculuktur” özlü sözünde saklı olduğunu söylüyoruz.

Ülkemizde “küçük veri” konusunda olağanüstü “boşluklar” bulunduğunu, kurumların ortaya koyduğu verilere “güvenirlilik” düzeyinin çok düşük kaldığını içimiz yanarak her alanda gözlemliyoruz. Küçük ve büyük veriyi ayıklayarak, işe yarar verilerden yeni bir ürün ve yeni bir iş yapma metodu geliştirenlerin bir adım öne geçtikleri uyarılarını yapıyoruz.

Herhangi bir sektörün, kurumun ya da kuruluşun ölçeği ne olursa olsun, “dinamik envantere” sahip olması gerektiğinin altını çiziyoruz. “Sağlıklı ve güvenilir veri” olmadan, uygun algoritmaları kullanan “analitik yetkinliği” geliştirmeden var olmanın ve varlıklı olmanın imkânsızlaştığını paylaşıyoruz.

OSB’lerin dününü, bugününü ve yarınını sorgulamayı yarım yüzyıla yaklaşan bir zamandır sürdürüyoruz: 1975’lerde başlayan OSB gözlemlerimizi, “OSB Politikaları ve Kısa Bir Değerlendirme” başlıklı çalışmamızda Ekim 1995’te paylaştık. “Üretim Odağı Olan OSB’leri Derinliğine Tartışmalıyız” başlıklı kapsamlı çalışmamız 4 Ocak 2010’da ilgililere iletildi. “ Türkiye’nin ‘Yeni Nesil OSB’ Gündemi” başlıklı çalışmamız da Ocak 2018’de kamuoyuna sunuldu.

Ülkemizde organize sanayi bölgeleri üretimin kalbidir. Organize sanayi bölgelerinde verimli ve rekabet edebilir üretim için, “net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma” konusunda öncülük etmeleri doğal görevleridir.

Başka yerlerdeki ticaret ve sanayi odaları da mutlaka benzer çalışmalar yapmıştır. Bize ulaştırılan Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası ile Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi’nin 11-22 Mayıs 2020’de yaptırdıkları çalışmayı neden önemsediğimizi birkaç başlıkta toparlayabiliriz:

1- Ülkemizde proje-odaklı iş yapma gelenekleri yerli yerine oturmadığı için “veri-odaklı tartışma” yerini “algı oluşturma- odaklı” tartışmalar baskın hale gelmiştir. Verisiz, belgesiz ve metotsuz tartışma öne çıkınca, bilgiye dayalı ciddi fikirlerin yerini sloganlar almaktadır.

2- Ülkemizde açık, güvenilir ve işlevsel “envanter çalışmaları” yeterli değildir. Hangi alanda çalışırsak çalışalım, verilerin metodu, hesaplanma biçimleri belirtilmeden, bir dizi rakam ortaya konmaktadır. O rakamlara güvenerek yapılan fizibilitelerdeki öngörülenlerle uygulamalar arasında çok ciddi sapmalar olmaktadır.

3- Kurumların yayınladığı verilere “güvensizlik” haklı nedenlerle arttığı için, yatırım yaparken “saha çalışması” yapmak gerekmektedir. Saha çalışmalarıyla sağlıklı verilere ulaşma zaman gerektirdiği kadar masraflıdır da.

4- Resmi kurumların ortaya koyduğu veriler, toplumun diğer kurumları tarafından tanınmamaktadır. Resmi kurumlar kendi verilerindeki yanlışlıkların yaratacağı kaynak kayıplarına karşı sorumluluk taşımamaktadır. Yurttaşın yaptığı yanlış uygulamalara “ceza kesebilen”, kendi yaptığı yanlışın bedelini ödemeyen yönetim anlayışı ve uygulamaları sürdükçe “yatırım iklimi yaratma” sözleri boşlukta kalır.

5- Bütün dünyada rekabet gücü, kendi olanaklarını ve kısıtlarını bilerek, dünya genelindeki eğilimlerin fırsat ve tehlikelerini dengelemeye dayanmaktadır. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası ile Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi’nin yaptırdığı çalışma gibi örnekler yaygınlaşır ve derinleşirse “kendimizi bilmenin” ilk adımı olan “ küçük veriye” hâkimiyet artar.

Korona virüsünün etkileri önce sağlık alanına yansıdı. Bilim Kurulu’nun oluşturulması, “çoklu aklın etkisini” öne çıkardı. Eksikleri olsa da, uygulamadan elde edilen verilerin açıklanması olumlu bir örnek oluşturdu.

Veri-bazlı tartışma gelenekleri oluşmaya başladı. Veri eksikliklerini bütün kamuoyu medya aracılığıyla öğreniyor. Salgın gibi günlük yaşamımıza somut biçimde dokunan bu gelişmeyi, üretimin her alanına yaymanın ne kadar önemli olduğunu hep birlikte yaşayarak öğreniyoruz.

Diyarbakır’ da yapılan çalışmalar, ortaya konan sonuçlar bir “ezberi bozan” niteliğiyle de alkışlanmalı ve örnek alınmalı. Yapılan çalışmanın ayrıntılarını bilerek ve seçerek aktarmıyorum. Merak edenler kamuoyuna açıklanan verilere erişmeli, alınan önlemlerin sahaya nasıl yansıdığını kapsamlı anket çalışmasının sonuçlarından öğrenmeli.

Diyarbakır OSB’sindeki kuruluşların yapıları, salgından etkilenme düzeyleri, alınan önlemlere işyerlerinin erişilebilirlikleri gibi konularda bizi hayatın öz gerçeğine yaklaştıran çalışmayı yaptıran yöneticileri yürekten kutluyorum.

Umuyorum ki, benzer çalışmalar diğer kentlerimizden de gelsin, “tehlikeli eksiklik olan küçük veri” konusunda adımlar alabilelim.

Tüm yazılarını göster