Dış ticarette yıllardır değişmeyen tablo

Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

✔Eğer bu girdileri ithal etmeyip içeride üretebilseydik bu kadar yüksek açıkları vermezdik, Türk lirası da bu kadar kırılgan ve enflasyon bu kadar yüksek olmazdı.

Türkiye yıllardır aynı sorunlarla uğraşıyor. Mesela bundan beş yıl önce dış ticaret rakamları açıklandığındaki manzara ile bugünkü manzara neredeyse birebir aynı. O zaman da Türkiye onlarca ülke ile ticaret yapıyor ama bu ülkeler arasında en büyük açığı yedi-sekiz ülke ile ticaretinde veriyordu. Şimdi de aşağı yukarı aynı ülkelerle benzer açıkları veriyor. Bu ülkeler ile olan ticarete konu olan mallara bakıldığında sorun anlaşılıyor. O zaman da Türkiye ekonomisini kırılgan hale getiren cari işlemler açığının ana nedeni bu ticaret yapısıydı; şimdi de sorumlu aynı yapı.

Ocak-Temmuz döneminde ihracat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,7 azalarak 143,3 milyar dolar olmuş. İthalat ise yüzde 5 artarak 216,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Hal böyle olunca yılın ilk yedi ayında dış ticaret açığı yüzde 18,1 artarak 62,3 milyar dolardan, 73,6 milyar dolara yükselmiş. Çok olumlu bir görüntü değil bu.

Türkiye temmuz sonu itibariyle dış ticaret açığının önemli bir kısmını Çin, Rusya, İsviçre, Almanya, Hindistan, Güney Kore ve Japonya ile olan ticaretinde vermiş. Şaşırtıcı mı? Değil. Bundan beş yıl önce bu zamanlardaki tabloya bakıldığında öne çıkan ülkeler ise Çin, Rusya, Almanya, Güney Kore, İsviçre, Hindistan, Japonya ve İran’dı. Bu yıl yaptırımların etkisiyle İran liste dışında kalmış ama gerisi aynı. Dış ticaret açığının yüzde olarak çok önemli bir kısmından bu ülkeler sorumlu.

Bu ülkelerle yaptığımız ticarete konu olan mallara yanı alıp sattığımız ürünlerin detaylarına bakıldığında sorun anlaşılıyor. Beş yıl önce söylemiştik; şimdi yine aynı şeyi tekrarlıyoruz: Türkiye ekonomisini kırılgan hale getiren yüksek cari işlemler açığının nedeni bu ticaret yapısıdır. Bunlardan aldığımız malların neredeyse tamamı üretimde kullanılan girdilerden yani ara mallarından ve yatırım mallarından oluşuyor.

Üretim ve ihracat yapabilmek için bunları ithal etmek zorundayız. Ya da daha düşük bir büyüme oranı ile yetinmek zorunda kalacağız. Eğer bu girdileri ithal etmeyip içeride üretebilseydik bu kadar yüksek açıkları vermezdik, Türk lirası da bu kadar kırılgan ve enflasyon bu kadar yüksek olmazdı.

Beş yılda bir şey değişmemiş. Beş yıl sonra da muhtemelen benzer bir resmi göreceğiz. Türkiye mevcut üretim yapısını değiştirmediği sürece b u dış ticaret yapısına katlanmaya devam edecek.

İç tasarrufları yetersiz olan bir ekonomiyiz. Üretim için ithal girdiye olan bağımlılığımız sürdükçe zorunlu olarak dış kaynak bağımlılığımız da devam edecektir.

Beş yıl önce benzer rakamları yorumlarken “Mevcut tablo bize iki seçenek sunuyor: Ya yüksek büyüme-yüksek dış açık modeline devam edeceğiz. Yani yüksek büyüyeceğiz ama bu kırılganlık da sürecek. Ya da düşük büyüme-düşük dış açık moduna geçeceğiz. Üçüncü bir seçenek için mevcut tabloyu değiştirmek lazım...”

Tüm yazılarını göster