Dış ticaret haddi serbest dalışta

Dün açıklanan dış ticaret endeksleri ve dış ticaret haddi verileri, ihracattaki artışın zayıflıkları bulunduğunu ve ihracattaki artışa rağmen genel olarak dış ticaretin görünümünde bazı sağlıksız işaretler olduğunu yeniden hatırlattı. 4 temel tespit:

- İhracatı daha ucuza, daha çok mal satarak artırmaya çalışıyoruz.

- İhraç ettiğimiz ürünlerin fiyatları oldukça düşük

- İthalatımız giderek daha pahalı hale geliyor.

- Dış ticaret haddi rekor düşük düzeylere geriledi.

2021’de ihracat ve ithalat rekoru kırılmıştı

Bilindiği üzere Türkiye’nin 2021 ihracatı, yüzde 32,9 artışla 225,4 milyara, ithalatı da yüzde 23,6 artışla 271,3 milyar dolara yükseldi. İhracattaki canlılığın temelinde dünya ekonomisinde büyüme ve emtia fiyatlarındaki yükselmenin çok büyük payı vardı. Bunun yanında tedarik zincirlerinde Türkiye lehine bozulma ve ihracatçılarımızın tutundurma ve pazara giriş çalışmalarının da artışta katıları oldu.

2021’de sadece ihracat değil, ithalat da şimdiye kadarki en yüksek düzeyine çıktı. İkisinde de rekor kırıldı. Üstelik ithalatta, altın ithalatındaki sert gerilemeye ve kurlarda son dört ayda yaşanan sıçramaya rağmen bu seviyelere geldik.

İhracat fiyatlarında performansımız düşük

Uzun vadede zayıf seyrediyor olsa da son aylarda ihracat fiyatlarımızda dikkat çeken bir yükseliş var. Bunu iki farklı veriden izliyoruz. Birincisi TÜİK’in açıkladığı dış ticaret birim değer endeksleri. İkincisi, ihracat kilogram fiyatları. TÜİK, 2015’teki ortalama birim değerleri 100 kabul ederek her ayın ihracat ve ithalat birim değer endekslerini ilan ediyor.

İhracat birim değer endeksi 2018’de 100’in altına inmişti. Başka bir ifadeyle sattığımız malların fiyatları 2015 fiyatlarından daha düşük düzeylere geriledi. Bu durum iki yıldan uzun bir süre devam ettikten sonra 2021’de yeniden 100’ün üzerine çıktı. Dün açıklanan Ocak 2022 ihracat birim değer endeksi 105,9 oldu. Bu geçen yılın aynı ayna göre yüzde 6,5 artış demek. Yükselişin temelinde küresel fiyat artışları var.

Fiyatlarda yükseliş olması olumlu bir gelişme. Ancak sadece buna bakarak yorum yapmak yanıltıcı olur. İki göstergeye daha bakıp daha anlamlı yorumlar yapabiliriz: (1) İthalata birim değerlerinde durum ne? (2) Diğer ülkelerde durum ne?

İthalat birim değerleri, ihracatınkinden daha hızlı yükseliyorsa; ihracat fiyatlarının yükselmesinin çok daha büyük bir değeri olamaz. Benzer şekilde, diğer ülkelerin ihracat birim fiyatları bizimkilerden hızlı yükseliyorsa; bu durum sürdürülebilir rekabet avantajımızın zayıfladığını gösterir. Henüz diğer ülkelerin Ocak verilerini tam olarak bilemiyoruz. Ancak yakın geçmişteki veriler, ihracat birim değerlerini bizden daha çok ve daha istikrarlı artıran ülkeler olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin ihracatta bir iddiası varsa ki var; o zaman odaklanmamız gereken ana konu birim değeri ya da benzer bir gösterge olan kilogram fiyatını artırmak. Titiz ve disiplinli bir çalışma prensibi olduğu bilinen Ticaret Bakanı Mehmet Muş’un gündemindeki konulardan biri mutlaka bu olmalı.

İthalat fiyatları hızla yükseliyor

İthalat fiyatlarında durum ihracattan çok farklı. 2015’te ithal ettiğimiz ürünlerin fiyatlarını 100 kabul edersek, Ocak ayında endeksin 145,5’e yükseldiğini görüyoruz. Bu şimdiye kadarki en yüksek düzey. Başka bir ifade ile “Hiç bu kadar pahalı ithalat yapmamıştık” diyebiliriz.

İthalat birim değer endeksindeki bu devasa yükselişin temelinde emtia fiyatlarındaki sıçrama yatıyor. Biliyorsunuz, ülke ithalatının çok büyük bir kısmını enerji, hammadde ve ara mallar oluşturuyor. Küresel fiyat artışları bu nedenle doğrudan ve hızlı şekilde ithalat fiyatlarını yukarı çekiyor.

İhracat miktarı istikrarlı yükseliyor

Son aylardaki toparlanmaya daha uzun bir perspektiften bakarsak aslında ihracat fiyatlarının 2018’den beri zayıf seyrettiğini görüyoruz. Buna rağmen ihraç ettiğimiz mal miktar sürekli ve hızlı şekilde artıyor. 2001’de 41 milyon ton olan ihracat miktarı, 2010’da 100 milyon tonun üzerine çıktı. 2020’de pandemiye rağmen artış gösterdi. Geçen yıl ise 174 milyon tona ulaştı. Bir başka deyişle, 20 yılda 4 katının da üzerine çıktı. Aynı dönemde ihracat fiyatlarımız dolar bazında yüzde 70’lik bir artış gösterdi. Fiyat artışında kendimizi çok başarılı saymamız mümkün değil; ancak sattığımız malın miktarındaki artış çok güçlü. Fakat bu bizi yanlış bir yola sürüklememeli: Daha düşük fiyatla, daha çok mal ihraç etmek gibi bir strateji Bangladeş gibi emek yoğun olan ve öyle kalacak ülkelerin stratejisi olabilir.

Dış ticaret haddi serbest dalışta

Özele, dün açıklanan Ocak verileri ihracat miktar endeksinin Ocak 2021’e göre yüzde 10, ithalat miktar endeksinin ise aynı dönemde yüzde 8,1 yükseldiğini gösterdi. Aynı dönemde ihracat birim değer endeksi yüzde 6,5, ithalat birim değer endeksi yüzde 42,7 yükseldi. Bunlar dış ticaret haddinde sert bir gerileme olduğunu ortaya koyuyor.

Dış ticaret haddi, ihracat birim değer endeksinin, ithalat birim değer endeksine oranlanması ile hesaplanıyor. Oranın yüzde 100’ün altında olması, ihracat fiyatlarının, ithalat fiyatlarından düşük olduğunu, üzerinde olması ise ihracat fiyatlarının, ithalat fiyatlarından yüksek olduğunu gösteriyor. Elbette arzulanan değer dış ticaret haddinin 100’ün üzerinde olması.

Ocak ayında dış ticaret haddi yüzde 72,8’e geriledi. Bu, yakın zamanda gördüğümüz en düşük değer. Ancak sadece Ocak ayındaki değerin düşük olması değil, oranın giderek aşağı inmesi de iyi bir işaret değil. İthal ettiğimiz malların fiyatları, ihraç ettiğimiz malların fiyatlarına göre çok daha hızlı yükseliyor. Bunun uzun süre devam etmesi, cari açığın ve zaten zayıf olan döviz rezervlerimizin akıbeti için bir risk.

Küresel ekonomik konjonktür aleyhimize dönerken, düşük faiz ve yüksek kur ile daha fazla ihracat, daha düşük ithalat ve böylece cari fazla verme hedefiyle girdiğimiz yol şimdiye kadar umulan sonuçları vermedi. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın kısa vadeli etkileri, Türkiye’nin ülke riskini daha da çok artırdı. Çevremiz sorunlarla çevrili, dünya ekonomisi parasal sıkılaşma döngüsüne girmiş iken, riski azaltıcı tedbirler almak daha uygun bir seçim olabilir.

Tüm yazılarını göster