Dış ticaret açığını patlatmak

Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Dün Ekim ayı dış ticaret verilerini açıkladı TÜİK. Ticaret Bakanlığı geçici gümrük verilerine dayanarak daha önce açıklıyor aylık dış ticaret verilerini. Dolayısıyla, TÜİK’in verisi arkadan geliyor; bu anlamda yeni bir haber yok dış ticarette. Ama benim bu yazıdaki amacım Ekim ayında ne olup bittiği değil de hazır 23 Kasım’da Merkez Bankası Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi’ne (YTAK) ilişkin açıklama yapmışken ve Hazine ve Maliye Bakanı tarafından bu kredinin temel amacının cari açığı kalıcı biçimde azaltmak olduğu belirtilmişken, tarihsel dış ticaret verilerini kısaca analiz etmek.

1996’nın ilk çeyreği ile 2023’ün üçüncü çeyreği arasındaki her çeyrekte son dört çeyreğin toplam dış ticaret açığının yine son dört çeyreğinin toplam GSYH’sine oranı ortalama yüzde 8,35. Her çeyreğin toplam dış ticaret açığının son bir yılın GSYH’sine oranı ise ortalama yüzde 2,04. Farklı bir ifadeyle, sadece bir çeyrekte (ortalamada) yıllık GSYH’nin yüzde 2’si kadar dış ticaret açığı var. Çok yüksek. Altın ve enerji hariç tutulduğunda aynı oran yüzde 0.86’ya düşüyor.

Çeyreklik dış ticaret açıklarının yıllık GSYH’ye oranla seyri grafikte gösteriliyor. Ayrıca ortalama değerler de yer alıyor. Kriz yıllarında bir de pandemi döneminde dış ticaret atçığı azalıyor. Özellikle toplam dış ticaret açığının GSYH’ye oranında daha belirgin olan özelliğe dikkat: Yüzde 2,04’lük ortalama etrafında bir aşağıya bir yukarıya doğru salınıyor dış açık. Belirgin bir iyileşme ya da bozulma eğilimi yok. Tahmin edileceği gibi, kabaca GSYH büyüme devrelerine paralel bir hareket izliyor.

Açık ki Türkiye ekonomisinin temel yapısal sorununu ifade ediyor bu grafik. Yüksek dış ticaret açığı vererek büyüyebiliyoruz. Farklı bir ifadeyle, dış borca bağımlı bir büyüme yapımız var. Dışarıdan finansman gelmediğinde ekonomimiz ya düşük oranda büyüyor ya da daralıyor. Bu resmi değiştirmek gerekiyor. Ama bir önceki yazımda değindiğim nedenlerle tek başına düşük faizli yatırım kredisi ile bu resmi değiştirmek mümkün değil. Verimlilik artışı sağlayacak bir sanayi politikası tasarlamadan, o politikayı da yeşil dönüşüme bağlamadan, salt faizle olacak iş değil bu.

Grafik aslında başka ülkede olsa komik ama Türkiye’de yaşandığı için sevimsiz olan bir olguyu da gösteriyor. Toplam dış ticaret açığı, 2021’in son çeyreğinden itibaren tam anlamıyla patlıyor. Temel nedeni rasyonel (akla uygun) olmayan ultra düşük faiz politikasının altın ithalatını patlatması. Bir diğer nedeni de yine aynı politikanın yüksek kredi artışıyla birleşerek ithalatı sıçratması. Oysa Eylül 2021’de başlayan faiz indirme sürecinde biz fanilere söylenen, Türkiye’nin rekabet gücünü artırarak dış açığın azaltılacağıydı. Dış açık azalmak bir tarafa patladı ne yazık ki. Ama yanlış anlaşılmasın: YTAK kredisinin düşük faizli olması ile düşük faiz politikası aynı şey değil. İkincisi, rasyonel olmayan bir politika. İlki ise doğru sanayi politikasıyla ve Merkez Bankası eliyle değil de bankalar aracılığıyla uygulansa rasyonel olabilir(di). ‘Di’ olmaması için hala vakit var böyle kapsamlı bir sanayi politikası tasarlamak için.

Tüm yazılarını göster