Eylül 2021’de Merkez Bankası faiz indirimine başlarken ekonomi yönetimi “Çin Modeli”nden bahsediyordu. Sonra adını “Türkiye Modeli” olarak değiştirdi. Bugün kur artışını frenlemek için şapkadan çıkaracak tavşan arayan ekonomi yönetimi, o gün kur artışının ekonomi için hayırlı sonuçlar yaratacağını ileri sürüyordu.
Kur artışı ihracatı artıracak, ithalatı azaltacak, cari açık kapanacak, ucuz emek yatırımcıları Türkiye’ye çekecek, döviz bollaşacak, kurlar düşecek, bu da enflasyonu düşürecekti. Nasreddin Hoca hikâyesini çağrıştıran bu hikaye, tam tersi bir sonuç doğurdu.
Faiz indiriminin başladığı aylarda 43-44 milyar dolar düzeyinde bulunan 12 aylık toplam dış ticaret açığı, fahiş kur artışına rağmen TÜİK verilerine göre Mayıs ayında 71 milyar doları geçti. Ticaret Bakanlığı’nın öncü verilerine göre ticaret açığı Haziran’da 76.4 milyar doları buldu. 8 ay gibi kısa bir sürede ticaret açığı yüzde 75’lik bir sıçrama yaptı. Bu yolla düşeceği söylenen enflasyonun hali ise malum.
İktidarın izlediği ekonomi politikasının yanlışlığı, toplum rakamların ayrıntısına baktığımızda iyice tartışma götürmez şekilde ortaya seriliyor:
- 5 aylık toplam ihracat 2021’e göre yüzde 20.36 artarken ithalat artışı yüze 40.82 ile bunun iki katını buldu. Bunda enerji fiyatlarındaki artışın etkisi büyük. Ancak enerji hariç dış ticaret dengesi ve ihracatın ithalatı karşılama oranında da bozulma var.
- Sektörler düzeyindeki gelişmelere bakarsak, emek yoğun sektörlerde bile gidişat olumsuz. Kur artışı ve yüksek enflasyonla emeğin hızla ucuzlaması bile istenen sonucu üretememiş.
- Gıda ürünleri imalatında 5 aylık ihracat yüzde 29 artarken ithalat artışı yüzde 42.4’ü bulmuş. Gıda imalatında 5 ayda 4.1 milyar dolarlık dış ticaret fazlası var ve fazla geçen yıla göre 624 milyon dolar artmış. İthalat artışı daha hızlı olmasına rağmen dengede sınırlı bir düzelme var gözüküyor.
- Ancak gıda ürünleri imalatının hammaddesi olan bitkisel ve hayvansal ürünleri birlikte ele alınca bu da siliniyor. Bitkisel ve hayvansal ürünlerde ihracat yüzde 15.02, ithalat yüzde 27.20 artarken dış ticaret açığı 897 milyon dolarlık artışla 3.07 milyar dolara çıkmış.
- Emek yoğun sektörlerden tekstilde ihracat sadece yüzde 2.66 artarken ithalat yüzde 54.47’lik bir sıçrama yapmış. Giyim eşyası imalatında ihracattaki yüzde 17.92’lik artışı karşı ithalat artışı yüzde 47.95’i bulmuş.
- İhracatın önemli sektörlerinden ana metalde yüzde 24.78 ihracat artışına karşın ithalat artışı yüzde 34.13. Artış hızları yakın olmasına karşın sektörün ticaret açığı yüzde 52.23 artarak 7.7 milyar doları bulmuş.
- Kimyasal ürünler ihracatın ithalattan hızlı arttığı bir sektör. İhracat yüzde 41.36 artarken ithalat artışı yüzde 37.31 ile biraz geride kalmış. Buna rağmen Kimyasal ürünlerdeki dış açık yüzde 35.34 artarak 13.76 milyar dolara tırmanmış.
- İhracatın motor gücü otomotivde kur etkisiyle ithalatta yüzde 13.59’luk bir azalma var. Ama ihracat artışı yüzde 1.38 gibi çok cılız bir düzeyde kalmış.
- Ülkeler düzeyindeki gelişmelere bakınca da çarpıcı bir sonuçla karşılaşıyoruz. Ekonomik gücü ve potansiyeli Türkiye’nin gerisindeki ülke grupları ile ticarette bile ithalat ihracattan daha hızlı artmış. Avrupa Birliği dışındaki Avrupa ülkelerine ihracat yüzde 11, ithalat yüzde 74 artmış. Güney Amerika’ya ihracat yüzde 11 düşerken ithalat yüzde 68 artmış. Kuzey Afrika ülkelerine ihracat yüzde 26, ithalat yüzde 28.9 artmış. Yakın ve Ortadoğu ülkelerine ihracat yüzde 18, ithalat yüzde 37 artmış. Türk Cumhuriyetleri’nden ithalat yüzde 32 artarken ithalat sadece yüzde 3 artmış. Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerine ihracat yüzde 4 artarken ithalat yüzde 105’lik sıçrama yapmış. İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerine ihracat yüzde 18 artarken ithalat yüzde 40 artmış.
- Buna bir de dış ticaret hadlerindeki aleyhimize gidişi de eklemek gerekiyor. Nisan ayı verilerine göre Türkiye’nin ihracatında birim değer fiyatı yüzde 13.3 artarken ithalatındaki birim değer artışı 39.4 oldu. Yani Türkiye göreli olarak daha ucuza satarken daha pahalıya almak durumunda kaldı.