Türkiye’nin dış politika gündeminde 2022 yılı beklenenden hızlı başladı.
Dünyada daha yılbaşı rehaveti atılmamışken, Moskova’dan Ankara’ya gelen bir telefon, Ocak ayının Türk dış politikası açısından zor geçeceğinin de ilk işaretini verdi.
Pazar günü Rusya Lideri Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı telefonla aradı. Telefon görüşmesinin ardından yapılan açıklamalarda, iki liderin Suriye, Libya ve Ukrayna konularını ele aldıkları duyuruldu.
PUTİN’İN ARADIĞI GÜN RUS JETLERİ İDLİB’İ VURDU
Başlıklar dışında Putin-Erdoğan görüşmesinin detayları açıklanmasa da, alanda yaşananlar görüşmede neler konuşulduğunun ipuçlarını verdi.
Belli ki Putin’in telefon görüşmesi, Ruslar’ın zaten 2021’in son aylarında sıkça işaretini verdikleri İdlib’de “sabrın sonuna gelindiğini” Ankara’ya bizzat iletmek için gerçekleşti.
Zira Putin’in telefonuyla aynı gün Rus jetleri, yaklaşık 3 milyon kişinin yaşadığı İdlib’de su dağıtım hatlarını bombaladı, BM su dağıtım merkezinin büyük zarar gördüğü açıkladı.
Astana süreci çerçevesinde AK parti hükümetinin üzerine aldığı İdlib’deki terör yuvalarını temizleme görevini yerine getirmediği sürece bu saldırıların artarak devam edeceğini tahmin etmek güç değil. İdlib’den geri çekilme giderek Ankara açısından kaçınılmaz hale geliyor. Aksi durum, bölgede görev yapan Türk askerlerinin durumunu ciddi şekilde sıkıntıya sokmaktan öteye geçecek gibi değil.
Sadece İdlib değil; Rusya’nın yeni yılla birlikte bombardımanı arttırması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgedeki yandaş silahlı güçlerle birlikte kontrol ettiği diğer bölgelerden de çekilmesini istiyor Ruslar. Belli ki tüm Kuzey Suriye Esad kontrolüne geçene kadar baskı giderek artacak.
LİBYA’DAN KRİTİK ZİYARET
Geçen yılın Aralık ayında yapılması planlanan Libya seçimleri 22 Ocak’a ertelendi. Sadece bu durum bile, Libya’yı Türk dış politikasının ocak ayı gündeminde baş sıralara koymaya aday.
Nitekim Aralık ayı sonunda Libya’dan Ankara’ya gerçekleşen kritik ziyaret, AK Parti hükümetinin yakın dönemde izleyeceği politikanın da ipuçlarını içeriyor;
Ziyaret, Libya savaşında Türkiye’nin “karşı taraf” olarak gördüğü, AK Partili siyasetçiler ve hükümete yakın basının çok sert –kimi zaman hakarete varan- ifadelerle eleştirdiği Doğu tarafından geldi. Ziyaretçiler, Türkiye’nin kararlarını tanımadığı Libya’nın Tobruk kentinde görev yapan parlamentosundan bir grup milletvekili idi. Belli ki Ankara, Libya’da yaklaşan seçimler ve değişen ittifakları göz önüne alarak, bir dönem “hasım” gördükleri ile de iletişim yollarını açmış. Nitekim, adının önüne hakarete varan sıfatlar konularak anılan Hafter’in bile Türkiye’yi ziyaret etme olasılığı bizzat Dışişleri Çavuşoğlu’nun ağzından duyurulmadı mı?
Zaman askeri önlem değil, diplomasi ve siyaset zamanı; Libya’da seçim süreci ilerledikçe, AK Parti hükümetinin bu ülkeye ve siyasi aktörlerine yönelik daha da “esnek” bir tutum alması kaçınılmaz görünüyor.
UKRAYNA KRİZİ; DİPLOMATİK ÇÖZÜM OLMAZSA ANKARA’NIN İŞİ ZOR
Türkiye’nin acil dış politika gündeminin üçüncü ayağını ise Ukrayna krizi oluşturuyor.
Uluslararası basına sızdırılan CIA raporları ile Rusya’nın Ukrayna’nın doğusunu doğrudan işgal etmeye hazırlandığı havası oluşturuldu. Moskova’nın sınıra askeri yığınak yapması da bu öngörüleri güçlendirdi. Başta İngiltere olmak üzere, NATO üyesi ülkeler Ukrayna’ya “yardım” adı altında askeri birlikler bile konuşlandırmaya başladılar.
Rus Lideri Putin ve ABD Başkanı Biden arasında aralık ayında gerçekleşen video konferans sonuç vermedi. Ancak iki liderin görüşmeye devam etme kararı, henüz diplomatik çözüm kapısının kapanmadığına da işaret ediyor.
Bu çerçevede dünya, Putin ve Biden’ın 12 Ocak’ta yapacağı yeni görüşmeye kilitlenmiş durumda. Krizin ne yöne evrileceği Ankara’yı çok yakından ilgilendiriyor. Türkiye’nin NATO ülkesi olmasının yanı sıra, AK Parti hükümetinin Ukrayna ile son dönemde girdiği silah satışı ilişkisi, Ankara’nın fiilen ne tarafta durduğunu açıkça gösterir nitelikte.
Rusya’nın “arka bahçe” olarak gördüğü Ukrayna’nın Batı kampına geçmesi Moskova’nın en kalın “kırmızı çizgileri” arasında. Moskova, Gürcistan’ın NATO üyeliği konusunda da aynı bakışa sahip.
Bu açıdan bakınca, Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesinde Ukrayna konusunda ne mesaj vermiş olduğunu tahmin etmek güç değil.
AK Parti hükümetinin “Ukrayna ve Rusya arasında arabulucu olalım” mesajları, Rus yetkililer tarafından hiç ciddiye alınmamıştı. Ancak Putin’in, NATO’ya yönelik mesajları için Ankara’dan destek beklemesi olası.
Tekrar başa dönersek;
Rusya’nın İdlib’i bombalama hamlesinin Ukrayna’dan ayrı okunması mümkün değil.
Belli ki Putin, “havuç-sopa” politikasını devreye soktu. İdlib konusu ise, AK Parti hükümetinin izlediği dış politikanın en zayıf alanlarından biri…