Türkiye'de seçimlerden önce ve hemen sonrasındaki adımlar, AK Parti hükümetinin mazide kalmış "komşularla sıfır sorun" politikasını yeniden yürürlüğe sokacağı izlenimi vermişti.
Gerçekten öyle mi?
Dış politikada yaşanan son gelişmeler, bu "normalleşmenin" pek de gerçekçi olmadığını ortaya koyar nitelikte;
İHVAN'A DÖNÜŞ MÜ?
Türkiye'deki seçim öncesi ve hemen sonrasında İhvan/ Müslüman Kardeşler ile ilişkinin küçük adımlarla kesilmeye başlanması, Türkiye'deki İhvancı bazı isimlerin -sessizce - ülkeden gönderilmesi, kalanların kurdukları medya organlarının sesinin kesilmesi, başta Mısır olmak üzere, Araplarla ilişkileri yeniden düzeltiyor ki, yine olanlar oldu; Her biri kendi ülkelerinde ihvan/Müslüman Kardeşler'in önde gelen isimlerini, "Müslüman Alimler Birliği" adı altında, Cumhurbaşkanlığı'nda ağırlandı.
Öte yandan, Türkiye'nin Libya'da bir limanı süresiz kiraladığı haberi -ki yalanlandı- ortalığa saçıldı. Bazı Arap gazete ve televizyonları işi, Libya'da mevcut hükümet ile Türkiye arasındaki olası ortaklığın "birleşik devlet kurmaya" kadar varacağını yazıp çizmeye kadar götürdü. Alın size Mısır'la bir gerginlik unsuru daha.
"Ağustos'ta gelecek" denen Mısır Lideri Sisi'nin ziyareti -henüz tam olarak iptal olmasa bile- belirsiz bir süre için ertelendi. Hem Bakan Şimşek'in, hem de bizzat Cumhurbaşkanı'nın ziyaret ettiği Körfez Arap ülkelerinden ise Türkiye ekonomisine soluk aldıracak kadar yoğun bir kaynak bulunamadığı ortada.
DOĞU AKDENİZ'DE GERİLİM
Bir başka "geriye dönüş" işareti, gerilimin yeni yeni bitirilmekte olduğu Doğu Akdeniz'den geldi. KKTC yönetiminin tamamen insani sebeplerle açmak istediği, BM kontrolündeki ara bölgede bulunan Pile köyü ile KKTC'yi birbirine bağlayacak yol, fiziksel itiş-kakışa neden oldu. BM askerleri ile KKTC güvenlik güçleri karşı karşıya geldi. Oysa benzer bir yol, Pile ile Kıbrıs Rum Kesimi arasında yıllar önce inşa edilmiş, BM'nin hiç sesi çıkmamıştı.
Konu, BM Güvenlik Konseyi'ne kadar yansıdı. Rusya, KKTC'nin kınanmasına tasarıyı, "Dünyada bu kadar acil mesele varken, şimdi ne gerek var" gibi bir bahaneyle veto etti. Moskova'nın tavrı ilginç; kınama konusunda doğrudan tavır almak yerine, "zamanlama" üzerinden kullandı vetoyu Rusya.
Seçim öncesinde doğalgaz borçlarının ötelenmesi, Türk ekonomisini canlandırmak için Akkuyu üzerinden nakit döviz gönderilmesi gibi adımlar atan Moskova'dan, AK Parti hükümetine yeni bir "hediye" daha oldu bu. Ancak bu "hediyelerin" mutlaka bir karşılığı olacağı çok açık elbette.
ABD İLE İTİŞ-KAKIŞ BAŞLADI
Vilnius'teki NATO zirvesinde İsveç'in üyeliğine vetoyu, somut bir karşılık almadan kaldırmıştı AK Parti hükümeti. Bu "jest" de, en çok Washington'daki Biden yönetimini mutlu etmişti.
Ancak ABD yönetiminin Suriye'de attığı adımlar, Ankara- Washington hattında başlayan bu "bahar havasının" kalıcı olmayacağının işaretini verdi. ABD, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde "Milli ordu" adı altında kurduğu milis gücünün en önemli iki unsuruna "yaptırım" kararı aldı. Süleyman Şah Tugayı ve Hamza Birliği adı altındaki silahlı milis gruplarına yaptırım gerekçesi ise insan hakları ihlalleri oldu. Sayılan ihlaller arasında yer alan "bölge sakinlerini güç kullanarak evlerinden gönderme" konusu ise, Türkiye'nin bölgede yürüttüğü "briket evler" projesini yeniden düşünmesini gerektirecek kadar kritik. Şu anda dünyadan fazla eleştiri gelmiyor olsa da, Erdoğan'ın tüm çağrılarına rağmen ne BM'den, ne AB'den ne de uluslararası diğer yardım kuruluşlarından bu projeye hiç destek gelmemesi manidar. Suriye'de giderek "meşru yönetim" konumunu perçinleyen Şam rejimi ile işbirliği yapılmadan gerçekleşen briket evler projesi, uluslararası hukuk açısından ilerde Ankara'nın başını ağrıtacak gibi duruyor. ABD'nin yaptırım kararındaki ifadeler, bunun ilk işaretini veriyor gibi.
Aman dikkat!