Hazine’nin geçen hafta gerçekleştirdiği yurtdışı tahvil ihracında faiz yüzde 8.625 oldu. Bu ABD piyasasındakinin 4 katı bir faiz. 5.5 yıl vadeli 2 milyar dolarlık borçlanma için 947 milyon dolar yani neredeyse borcun yarısı kadar faiz ödeyeceğiz. İçeride düşük faiz politikasında diretirken yurtdışında dünyanın çok az ülkesinin muhatap olduğu fahiş bir faize boyun eğiyoruz.
Bu gelişme ekonominin gidişatı açısından çok hassas bir husus. Türkiye ekonomisinin çarklarını döndürebilmek için yüklü miktarda dış finansman ihtiyacı var. Ve bunun maliyeti fahiş bir düzeye çıkmış bulunuyor. İçeride uygulanan yanlış ekonomi politikaları ile uluslararası piyasalar ve diplomasideki olumsuz gelişmeler üst üste gelince dış finansman cephesinde altından kalkması çok zor bir fatura ortaya çıktı.
Yurtiçinde mevduat faizini, kur artışına endeksleyerek fiilen artırmak, içeride dövize olan talepteki artışı şimdilik durdurdu. Ama kur korumalı mevduat formülü, dış finansman ihtiyacına çare değil.
Kur artışıyla Türkiye’nin mal ve hizmetlerinin ucuzlaması sayesinde cari açığın kapanacağı umudu boşa düştü. Cari açık uluslararası gelişmelerin de etkisi ile artış eğiliminde.
Merkez Bankası’nın ödemeler dengesi istatistiklerine göre geçen yılın ocak ayında 2.63 milyar dolar olan enerji ithalatı maliyeti bu ocakta 8.82 milyar dolara ulaştı. Ukrayna savaşı bir süre içinde bir anlaşma ile sona erse bile askeri ve diplomatik gerilim sona ermeyecek. Dolayısıyla petrol ve doğalgaz fiyatları da bir yıl önceki düzeylere hiç inmeyecek.
Ukrayna savaşı, en önemli iki turizm pazarımızı da tarumar etti. Dünyada enflasyon ve faizlerdeki artışın genel olarak turizm pazarlarını da daraltıcı bir etki yaratması mümkün. Özetle “Yaza kadar idare edelim, yaz gelince turist döviziyle dış finansman sorununu da çözmüş oluruz” umudu da ağır yara aldı.
Bunlar cari açığı artıracak faktörler. Buna bir de çevrilmesi gereken dış borçları eklemek durumundayız. Bu yıl çevrilmesi gereken dış borç miktarı 170 milyar doları buluyor. Bu borcun yaklaşık 54 milyar doları bankaların, yaklaşık 58 milyar doları da reel sektörün borcu.
Şirketler ve bankaların, ithalat için gereken hariç 112 milyar dolar dış borcu çevirmek için dış piyasalardan para bulması gerekiyor. Hazine’nin dolarla dış borçlanma maliyeti yüzde 8.6’yı bulmuşken, özel kesimin muhatap olacağı faizin daha da yüksek olacağı açık.
Üstelik ABD Merkez Bankası FED’in faiz artışına başlaması ve yakında piyasadan para çekmeye da başlayacak olması, uluslararası piyasalarda faizleri genel olarak yükseltecek. Türkiye’nin iç ve dış kırılganlıkları aynen devam ettiğine göre, yüzde 8.6’lık faizin de orada durmayacağı ortada.
Bankalar ve şirketler, bu boyuttaki dış borç yükünü, bir yılda yarı yarıya değersizleşmiş bir TL ile yaratacakları gelirle omuzlayacaklar. Ve reel kesimin destek alabileceği bir Merkez Bankası da yok. Çünkü onunu kasasında da borç alınmış emanet dövizden başka para yok.
Sonuç olarak dış kaynak sıkıntısı, döviz talebi ve kur artışı fena halde can yakmaya devam edecek.